Hep böyle yapýyorlar. Ýþlerine gelmeyen konularý karýþtýrýyor ve istedikleri þekle dönüþtürüyorlar! Diyarbakýr Büyükþehir Belediyesi'nin, aidiyeti pekiþtirecek olan "Þeyh Said Bulvarý" kararýný da böyle enfekte ettiler. Farklýlýklar simsarý bazý gazeteci müsveddeleri, "Bir haysiyetsizin, bir þerefsizin adýný bir bulvara nasýl verirsiniz" gibi; haysiyetsiz bir yaygara kopardý.
Halkýn çok deðer verdiði maðdurlardan olan Þeyh Said'e yapýlan bu hakaret üzerine, ÝYÝ Parti Milletvekili Salim Ensarioðlu, "Toplumsal ve dinî deðerimiz Þeyh Said'e yönelik ithamlarý þiddetle reddediyorum" þeklinde tepki gösterdi. Bu haklý çýkýþý desteklemesi gereken ÝYÝ Parti ise ýrkçý bir refleksle; "Bu açýklama tarihî ve millî deðerlere aykýrýdýr" þeklinde tarihî bir çarpýtma yapmakla kalmadý, Ensarioðlu'nu dýþarý attý!
Güya CHP'nin ayýrýmcýlýðýndan ayrýlarak bütün ülkeyi kucaklama iddiasýyla "Memleket Partisi" kuran Muharrem Ýnce ise "Þeyh Said haindir. Bu konuda çok netim" diyerek net bir ayrýmcýlýk yaptý.
O halde, saðlý-sollu Ýttihatçý kalýntýlarýný buluþturan bu entrikayý biraz yakýndan inceleyelim!
ÞEYH SAÝD NEYE ÝSYAN ETTÝ?
Önce temel çarpýtmayý düzeltelim. Þeyh Said Kürt önderidir ama asla "Kürt Ýsyaný" baþlatmamýþtýr!
Peki neye isyan etmiþti?
Lozan'da verilen büyük tavizlerden sonra Anadolu'da baþlayan rahatsýzlýk, Hilafetin kaldýrýlmasýyla zirve yapmýþtý. Zira Hilafet; Kürtler baþta olmak üzere Arap, Çerkes, Abhaz, Gürcü, Laz, Boþnak, Arnavut; bütün Müslümanlarý birleþtiriyordu. Yeni düzenlemeler, "Ýslâm'a savaþ açtýlar" dedirtiyordu. Adeta, din eðitimi yasaklanýyordu! Dindar Kürt halký için "can damarý" mahiyetindeki medreseler, "Tevhid-i Tedrisat" kýlýcýyla patýr patýr doðranýyordu!
Bu memnuniyetsizlik, Ankara'ya da yansýyor ve özellikle, dinsizleþme adýmlarýný zaten eleþtiren mebuslarý çok etkiliyordu. Sonunda, o dönem için "delilik" anlamýnda bir adým atan 22 mebus, 17 Kasým 1924 tarihinde Halk Fýrkasý'ndan ayrýlarak "Terakkiperver Cumhuriyet Fýrkasý"ný (TCF) kurmuþtu.
Bu adým, daha "aðýr" devrimlere hazýrlanan Reisicumhur'u tedirgin etmiþti. Çünkü isyan bayraðý açan Kazým Karabekir, Rauf, Fethi ve Ali Fuad gibi isimleri iyi tanýyor, pes etmeyeceklerini biliyordu!
Üstelik TCF, yasama yürütme ve yargý erklerinin ayrýlýðýný savunuyor, belediye baþkanlarýný halkýn seçeceðini müjdeliyordu. Ayrýca, açlýkla mücadele eden Anadolu'ya refah vadeden TCF'ye teveccüh hýzla artýyordu!
Ýlk muhalefet partisi, Anadolu'daki huzursuzluðu cesaretlendirmiþti. Ýþte bu dönemde (13 Þubat 1925) baþlayan Þeyh Said kýyamý, Hilafetin kaldýrýlmasýna; yani "devlet baðý"nýn koparýlmasýna yönelik bir tepkiydi. "Kürt devleti kuracak" denilen Þeyh Said, "Hamdolsun hepimiz Müslümanýz. Kürt-Türk yoktur" demiþti. Zaten Ýnönü de "Þeyh Sait, dini kurtarma davasýný ortaya atmýþ bulunuyor, 'Hilafet kalkmýþtýr, din tehlikededir. Dini kurtarmak lazýmdýr' diyor" ifadeleriyle bunu teyit etmiþti.[1]
Þiddete baþvurmasý elbette yanlýþtý ama Þeyh Said haklýydý! Bugün de, Hilafet benzeri bir ortak paydamýz olsaydý, maðduriyet istismarýndan üretilen çapulcular örgütü olmazdý ve milyarlarca Müslüman kan aðlamazdý!
ANKARA, 20 GÜN NEDEN BEKLEDÝ?
Çok ilginçtir, "Süratle geniþliyor" dedikleri ayaklanmayý engellemek için hiçbir adým atýlmýyordu! Mustafa Kemal Paþa bir hafta sonra, Heybeliada'daki Ýsmet Paþa'ya "Acilen gel" haberi göndermiþ ve 21 Þubat günü, Ýnönü'yü istasyonda karþýlayarak Çankaya'ya götürmüþtü. Ýnönü günlerce orada kalmýþ, isyanýn gidiþatýný birlikte izlemiþ ve çözüm plâný hazýrlamýþlardý!
Ýsyanýn 20. günü olan 3 Mart'ta, Baþvekil Fethi Bey'e "Ýstifa et" talimatý verilmiþ ve "Baþvekil" tayin edilen Ýsmet Paþa 4 Mart günü, "Hadiseleri süratle durdurup devlet otoritesini saðlayacaðýz" þeklinde özetlenebilecek hükümet programýný Meclis'e sunmuþ ve güvenoyu almýþtý! TCF mebuslarý, "Bu tedbirler zaten alýnmýyor muydu? Fethi Bey neden istifa ettirildi?" diye sormuþ, "Kararlar Meclis dýþýnda alýnýyor; tertipler yapýlýyor" iddiasýnda bulunmuþtu![2]
Ama Ýsmet Paþa, ilk önemli adýmý hemen o gün atarak "Sansür Kanunu" diye bilinen "Takrir-i Sükûn"u TBMM'den çýkarmýþtý! Ýkinci önemli tedbir(!) olarak da, "Harekât-ý Askeriye mýntýkasýnda ve Ankara'da birer Ýstiklâl Mahkemesi teþkil edilmesini" istemiþti![3]
Çünkü, 18 Eylül 1920 tarihinde kurulan ve CHP'li atanmýþlarýn temyize kapalý kararlarýyla; kestirme çözüm(!) üreten Ýstiklâal Mahkemeleri rejimin can simidi olmuþtu; her ihtiyaç duyulduðunda kullanýlýyordu!
MUHALEFET PARTÝSÝ ÝÇÝN ÝSTÝKLÂL MAHKEMESÝ!
"Doðu Anadolu'da tamam da, Ýstiklâal Mahkemesi'nin Ankara'da ne iþi var" demeyin; asýl bu mahkeme önemliydi! Hemen, tek muhalefet partisine el atmýþ, merkez ve þubelerinde "suç aramasý" yaptýrmýþtý (14 Nisan 1925)!
Nitekim Ýstiklal Mahkemesi sayesinde irticacý(!) bir parti olduðu tespit edilen TCF, parti programýndaki "Fýrka efkâr ve itikadât-ý diniyeye hürmetkârdýr" ilkesi, "Vatana Ýhanet" kapsamýna alýnarak 3 Haziran 1925 tarihinde kapatýlmýþtý.
Herkes, "Asýl problem Þeyh Said Ýsyaný deðilmiþ" diye düþünmüþtü!
Tabii ki Diyarbakýr Þark Ýstiklâl Mahkemesi de boþ durmamýþtý! Þeyh Said'in, "Bütün ýrklarý kardeþ yapan dinimizle uðraþmayýn" þeklindeki "birleþtirici" talebini, "Ayrýlýkçý" ambalajýna sararak "ölüm" yaðdýrmýþ, Þeyh Said ve 46 arkadaþý idam edilmiþti! Aralarýnda Ankaralý Ýbrahim Edhem Hoca ve Sivaslý Hoca Askeri gibi Kürt olmayanlar da vardý.
Bölgelerinde çok sevilen bu insanlar; birliði koruma bahanesiyle asýlmýþ ve aslýnda birliðimizin mezarý kazýlmýþtý! Ama önemli deðildi! Bu sayede, hem Meclis'teki hem de Anadolu'daki muhaliflerin sesi kesilmiþ ve sýrada bekleyen "aðýr devrimler"in önü açýlmýþtý!
Yaþananlar, araþtýrmacýlarýn "Þeyh Said bir süre rahat býrakýlarak büyük tehlike(!) gösterilmiþ; sonra da asýlmýþtý! Ve bu dinî isyanýn ardýndan Þapka Kanunu, tekkelerin kapatýlmasý, alfabenin deðiþtirilmesi gibi, Lozan'da Ýngiltere'ye söz verilen laik inkýlâplar yapýlmýþtý" deðerlendirmesini doðrulamaktadýr.[4]
At gözlüklü yalan tarih mahkumlarý, bütün bu gerçekleri ters yüz ederek Þeyh Said'e öfke kusmaktadýr. Çünkü onlara göre, Ýslâmiyet'i ve onun hamisi olan Hilafet'i savunan Þeyh Said'in suçu(!) çok aðýrdýr!
[1] Ýnönü, Cumhuriyet'in Ýlk Yýllarý, Cumhuriyet Yayýnlarý, Ýstanbul 1998, s. 70.
[2] Ýnönü, Cumhuriyet'in Ýlk Yýllarý, s. 66.
[3] TBMM Zabýtlarý, 4 Mart 1925, s. 149.
[4] M. Hasan Bulut, Ýngiliz Derviþ, IQ Yayýncýlýk, Ýstanbul 2018, s. 489.