‘Srebrenitsa Cinayeti'ne seyirci kalýnmasýný alkýþlayan bir ‘medenî cânî' Baþbakan: Rutte

Hatýrlayalým, hattâ hiç unutmayalým ki, Yugoslavya'nýn daðýlmasýndan sonra, bazýlarýnýn medenî zannettiði Avrupa'nýn ortasýnda, ortaya çýkan devletler arasýnda, asýl büyük gövdeyi oluþturan Sýrbistan, önce, Slovenya ve sonra da Hýrvatistan'la kanlý askerî çatýþmalara girmiþti. Ama, Slovenya ve Hýrvatistan'ýn Katolik olmasý hasebiyle, Katolik Hristiyanlýðýn en üst makamý olan Papalýk devleti Vatikan'ýn, Ortodoks Hristiyan Sýrbistan'a karþý devreye nasýl girdiði ve o çatýþmalarý, 5-6 ay içinde nasýl sonlandýrdýðý görülmüþtü.

Bosna'da ise, ordusuz bir halka karþý 5 yýldan fazla bir zaman dilimince yürütülen ve 250 bin'e yakýn silahsýz ve savunmasýz insanýn -sýrf Müslüman olduklarý için- katledildikleri cinayete dünya seyirci kalmýþtý.

Hattâ o kadar ki, Fransa'nýn o zamanki baþkaný Mitterand da 'Ben Fransa Baþkaný olduðum sürece, Belgrad üzerine bir tek Fransýz mermisi dahi sýkýlmayacaktýr..' derken; Amerikan Savunma Bakaný Warren Christopfer ise, 'Bize göre, Bosna'da, Amerikan ulusal menfaatlerini ilgilendiren bir durum yoktur..' diyordu.

Ýþte o günlerde, Birleþmiþ Milletler güyâ duruma müdahale etmiþ ve Bosna'daki bazý noktalar, 'BM Güvenlik Bölgesi' ilân etmiþti.. Bu noktalara sýðýnan Bosnalýlar, güyâ, can güvenliðine sahip olacaktý. Yalnýz, ellerinde silâhlarý varsa, onlarý da 'BM Gücü'ne teslim edeceklerdi.

Bu güvenlikli bölgelerden birisi de Srebrenitsa þehri idi.

*

Ve.. Srebrenitsa'nýn güvenliði ise, Hollanda Askerî Birliði'ne emanet edilmiþti.

On binden fazla genç erkek, periþan bir vaziyette o 'BM Güvenlikli Bölgesi'ne sýðýnýyorlardý. Ama, 22 Temmuz 1995 günü, Hollandalý askerlerin gözleri önünde, Sýrb güçleri tarafýndan taranmýþlar, canavarlýk kelimesiyle bile anlatýlamayacak þekilde katledilmiþlerdi.

BM resmî makamlarý, 8300 derken, Mahallî Müslüman çevreler ise, o gün orada katledilenlerin gerçek rakamýnýn 10 binden fazla olduðunu belirtiyorlardý.

Aradan yýllar geçti..

Sebrenitsa'daki o soykýrýmýn asýl suçlusunun, Hollanda Askerî Birliði olduðu, Lahey'deki Uluslaralararasý Savaþ Suçlarý Mahkemesi'nce karara baðlanmýþtý.

Ama, o da ne?

Geçen hafta, Hollanda Baþkaný Rutte, bir törende, Srebrenitsa'da suçlanan kendi askerlerinden özür dileyip; 'Sizlere yapýlan haksýz suçlamalarda sizi yeterince savunamadýk. Suçlu olan, siz deðil Sýrbistan idi.' diye o askerlere madalyalar vermez mi?!!

Teessüf edilecek bir durum da, o kaatillere madalya veriliþine, Avrupa ve Amerika'dan hiç bir itiraz yükselmediði için, bizdeki medyanýn da susmasýydý.

*

*BÝR VAKIF VE HÜZÜNLE BÝTEN BÝR GÜN..

30 Haziran Perþembe günü bu satýrlarýn sahibi için hayli hareketli geçti.

Çünkü, Türkiye Organ Nakli Vakfý Baþkaný olan Dr. Eyyûb Kahveci ile beraberdim. Eyyûb Bey, Ankara- Yýldýrým Bayezid'deki Araþtýrma Hastahanesi'nde 'organ nakli uzmaný'.. Merhûm amcasý Adnan Kahveci gibi, yorulmak bilmez bir hareketlilik içinde.. Kurmuþ olduðu Organ Nakli Vakfý, Afrika'dan Asya ve Avrupa'ya kadar ayný konuda çalýþan kurumlar ve týbbî heyetlerle de irtibat, bilgi ve tecrübe alýþveriþi halinde..

Türkiye Organ Nakli Vakfý, Ýstanbul fiilî merkez konumunda olduðundan Vakýflar Ýdaresi'nden bir talepte bulunmuþ ve kendilerine Beykoz'daki bir Vakýf mekâný tahsis edilmiþ.. Ama, yýllarca metrûk, terkedilmiþ, 1,5 dönümü aþkýn bir mekânýn, içine girilemeyecek derece dikenli çalýlýklarla kaplý olduðu ve bu mekânýn temizlenmesinin epeyce zor bir iþ olduðu görülünce.. Konu Murad Aydýn Bey'e iletildi. Onunla Kanlýca'da buluþtuk, Beykoz'un önde gelen kanaat önderlerinden Yýlmaz Çakýr ve Metin Torun'la birlikte.. Murad Aydýn da, bu hayýrlý hizmetin bir kenarýndan kendilerinin de tutmak istediklerini belirtip, o mekânýn içine girilecek þekilde temizlenmesi için hemen talimât verdi.

Murad Aydýn Bey, 20 yýl kadar Zeytinburnu Belediye Baþkanlýðý yapan ve son seçimde ise, Beykoz'a kaydýrýlan ve faal bir yönetici.. Beykoz'da konuþtuðumuz hemen herkes, Baþkanlarýnýn çalýþkanlýðýndan ve devamlý halkýn içinde oluþundan oldukça memnunlar..

*

Ve sonra, Dr. Eyyûb beyle Esenyurt'ta acýlý bir ziyarette bulunduk.

Habeþistan'lý (Etyopyalý) Ýlham adýnda 13 yaþýnda lösemili (kan kanseri..) bir kýzcaðýzýn annesi, Türkiye Organ Nakli Vakfý'na baþvurmuþ, bu vakýf da onlarý Addis Ababa'dan getirmiþ.. Ancak kemik iliði nakli için uzuuunca bir süre beklemiþ ve anne de, bu uzuun süre içinde evlere hizmet için gitmiþ. Biraz türkçe de öðrenmiþ.. Arabca ve ingilizce biliyor; Ýslâmî hassasiyetlere de dikkatle riayet eden bir anne..

Henüz müsaid 'ilik' bulunamadan, kýzýmýz 29 Haziran günü vefat etmiþ.. 13 yaþýndaki o mâsûm kýzýn cenazesinin ve annesinin Addis-Ababa'ya uçakla gönderileceði için anneye baþsaðlýðý dileðine gidiyordu. Esenyurt'taki o baþsaðlýðý- taziye ziyaretinde ben de bulundum. O anneyi görünce, merhûm Sezaî Karakoç aðabeyin 'Annesi ölen çocukla, çocuðu ölen anne'yi anlattýðý mýsralarýný hatýrladým ve o kardeþimiz, o acýyý o kadar vakarla ve kaderi de o kadar derin bir teslimiyetle kabullenmiþ ki, bu, yüz hatlarýndan yansýyordu.