Eski Türkiye'de "Dünya ile birlikte hareket etmek" demek, "ABD veya Avrupa bize hangi rolü uygun gördüyse o rolü kayýtsýz þartsýz oynayacaðýz" demekti. Dýþ politikamýz bu zihniyet üzerine kurulmuþtu. Hâkezâ ülkenin iç siyaseti de bu zihniyete göre þekillendiriliyordu.
Yeri geldikçe, 7 yýl MÝT müsteþarlýðý yapan Fuat Doðu'nun Eski Türkiye'nin gerçek hüviyetini fâþ eden þu sözlerini aktarýyorum: "Ben MÝT müsteþarlýðý yapmadým, CIA'nýn þube müdürlüðünü yaptým. Bir CIA yetkilisi gelse, beni Sinop'a götür dese onu oraya götürmekle memurum."
Fuat Doðu'nun mezkûr sözlerini siz Eski Türkiye'nin tüm kurumlarýna hamledebilirsiniz. Türkiye'de müesseseler þube müdürlüðü olarak çalýþýyorlardý. Bunu da "Dünya ile birlikte hareket etmek", "Yurtta barýþ dünyada barýþ" sözleriyle perdeliyorlardý.
Türkiye þube müdürlüðünden Recep Tayyip Erdoðan liderliðinde kurtulabildi. Baþkan Erdoðan'ýn bugün hedefte olmasýnýn tek sebebi de budur. Eski Türkiye'de "Yurtta barýþ dünyada barýþ" denilerek pasif bir dýþ politika izleniyordu. Aðýzlarýnýn tatlarýný bozmak istemeyen, Batý'ya karþý aþaðýlýk kompleksiyle eðitilen bürokrasi Baþkan Erdoðan'ýn taarruz esaslý yeni dýþ politikasýna ayak uyduramadý. Baþkan Erdoðan'ýn kararlý tutumu karþýsýnda Eski Türkiye'nin bürokrasisi pes etmek zorunda kaldý.
Yeni Türkiye'nin dýþ politikasýnýn temelinde hangi anlayýþ yatýyor? Bu sorunun cevabýný, gazetemize* konuþan Cumhurbaþkanlýðý Ýletiþim Baþkaný Prof. Dr. Fahrettin Altun kendisine ait "Ýstikrarlaþtýrýcý güç" terkibiyle veriyor: "Ýstikrarlaþtýrýcý güç bir yandan meydana gelen çatýþma ve krizleri barýþçýl yollarla çözmeye çalýþan ama öte yandan da sistemde var olan adaletsizlik ve sorunlara cevap bulmayý amaçlayan bir güçtür. Ýstikrarlaþtýrýcý bir güç olarak Türkiye, statüko ve bu durumun getirdiði problemlerle de mücadele etmeyi hedefliyor. Bölgemizde ve küresel boyutta yaþanan birçok çatýþma ve gerginliðin temelinde bir suç ortaðý olarak mevcut sistemi görüyor. Bir baþka deyiþle, sistemin semptomu olarak görüyor yaþanan birçok krizi. Bu sistemin sorun deðil çözüm yaratmasý için reforme ve rehabilite edilmesini savunuyor. Bunu yaparken ayný zamanda var olan krizlerin ve uyuþmazlýklarýn çözümünü de hedefliyor. Dolayýsýyla iki ayrý zor misyonu bir arada üstleniyor. Hasta bir sistemin hem semptomlarýnýn üzerine gidiyor hem de hastalýðýn tedavisini amaçlýyor.
Altun'un Ocak ayýnda yayýmlanan "Türkiye as a Stabilizing Power in an Age of Turmoil (Küresel Kaos Çaðýnda Ýstikrar Saðlayýcý Bir Güç: Türkiye" adlý kitabý üzerine gazetemizden Halime Kökce ve Hale Kaplan'a konuþtu. Mülâkatta Altun Türkiye'nin gizli bir ajandasý olmadan dünyada adaleti tesis etmeye çabaladýðýný vurguluyor: "Bölgesel ya da küresel meselelerin baþ gösterdiði, insani krizlerin yaþandýðý coðrafyalarda gizli ajandasý olmadan insan odaklý çözümler üretebilen, ateþi söndürmek için gayret gösteren bir ülkemiz var hamdolsun. Meselelerin çözümünde adaleti merkeze alarak; barýþý, huzuru ve refahý önceleyerek attýðýmýz her adým istikrara hizmet ediyor. Bu hassasiyetler üzerine kurgulanan siyasetimiz de ülkemizi "istikrarlaþtýrýcý aktör" olarak ön plana çýkarýyor. Türkiye'nin istikrarlaþtýrýcý gücünün öne çýkmasý diplomasideki en büyük dönüþümlerden biridir. Kriz bölgelerinde insani deðer odaklý yumuþak gücümüzü, sahada askeri unsurlarýmýzla sert ve caydýrýcý gücümüzü, masada da diplomatik gücümüzü göstermekten geri durmuyoruz."
"Gereken yerde gerekeni yapmak" þuuruyla masada da sahada da artýk Yeni Türkiye var, hamdolsun!
*Mülâkatýn tamamýný okumak isteyenler için baðlantý adresi: https://www.star.com.tr/acik-gorus/turkiyenin-dostlugunun-saglayacagi-avantajlarin-herkes-farkinda-haber-1703661/