28 Şubat cuntasının generallerinin rütbeleri sökülmüş. Haberlerde "Artık er oldular" deniliyor. Er olmak o kadar kolay mı yahu; er kişi olabilselerdi kendi halkına ve halkının inancına savaş açarlar miydi? Bahsi diğer...
Şimdi bu darbeci generallerin rütbesi sökülüp hapse atıldı diye 28 Şubat darbesiyle hesaplaşılmış mı oldu? Bu generalleri darbe için teşvik eden medya, akademi, iş dünyası ve sendika içindeki cuntacılar ne olacak? Bu saydığım 28 Şubat cuntasının unsurlarına hiçbir şey olmayacaksa, yaptıkları yanlarına kâr kalacaksa generalleri de çıkarın hapisten ve rütbelerini geri verin!
Gene Türkiye'de bir yerlerde İslâm'ın şiarları aşağılanmış. Anadolu topraklarında hâlâ aşikâr olarak İslâm düşmanlığı yapılabiliyorsa bunda bizim de sorumluluğumuz yok mu?
Bu suale cevap, geçtiğimiz Mayıs ayında Ankara'da düzenlenen "1. Uluslararası Medya ve İslamofobi Sempozyumu"ndan konuşan Hilal Kaplan'ın sözlerinde. Hilal abla mevzunun bamteline dokunmuş:
"19 yıldır dindar temsili yüksek bir hükumet işbaşında. Peki İslâm karşıtları neden bu kadar cüretkâr? Bu soruyu sormamız gerekiyor. Biraz da çuvaldızı kendimize batırmazsak yanlış olur diye düşünüyorum...
Ak Parti'yle ilgili bir etkinlik, etkinliğin kokteylinde, isim vermeyeyim, başörtüsü mücadelesinde de ismi olan, benden daha büyük önceki kuşaklardan bir ablamızı gördüm. Selam verdim, konuşmaya başladık. Onun arkasındaki kişi yüzünü dönünce, baktım Ertuğrul Özkök. Ablanın kulağına eğilip dedim ki, "Ablacığım ben şu tarafa doğru gideyim, şimdi bu bana selam verir, bu ortamda tatsız bir şey olmasın"!
Ayrıldım. O ablamız 10 dakika sonra yanına geldi, "Ya Hilal, neden bu kadar sertsin. Neden bu kadar marjinalsin. Ben kendisiyle her ay telefonda görüşürüm, istişare ederim."
Bir anda marjinal olan ben oldum! Yıllarca ismi başörtüsüyle anılan o ablamız daha demokrat, daha ılımlı!..
Fatih Altaylı'yı 28 Şubat Komisyonu Meclis'e çağırdı. Affedersiniz, biliyorsunuz canlı yayında başörtülü kadınlara 'fahişe' demişti. Hatta daha da kötüsünü demişti, burada dillendirmeyeceğim. 28 Şubat Komisyonu Meclis'te "Bu sözleriniz hakkında ne düşünüyorsunuz" diye sordu. "İyi yapmışım, bugün olsa yine yaparım!" dedi.
Fatih Altaylı'yı bir bakanımız yakın zamanlarda ağırladı. Meclisimizin 100 yıl kuruluş yıldönümünde Meclis Başkanı, 100 yılı kutlayan gazeteciler arasında takdim etti! Hiç bedel ödememeleri bir yana, itibarlarından da hiçbir şey gitmemiş gibi... Yaptıkları bu zulümlerin, kadınlara çektirdiklerinin hem fizikî olarak bir bedelini ödemediler hem de manevî olarak bir bedelini ödemediler gibi üstüne de taltif ediliyorlar! Şimdi İslamofobi devam ediyorsa... Dolayısıyla burada çuvaldızı kendimize batırıp, bu noktada İslamofobiyle mücadelede basın tarihimizdeki İslamofoblarla, İslâm karşıtlarıyla nasıl irtibat kuruyoruz, onlara nasıl muamele ediyoruz? Bu soruyu sormazsak çok da fazla yol alamayız."
Evet hâlâ bu topraklarda darbe tehlikesi konuşuluyor ve Müslümanlar aşağılanıyorsa, Hilal ablanın dediği gibi çuvaldızı kendimize batırmalıyız!
Mevzu üzerine yazmaya devam edeceğim inşaallah...