''Ters kelepçe'' mizanseni...

"Toplumun zekasýyla alay edenler, aslýnda kendi cehaletlerini ortaya koyarlar."

Bir kavþak kazaným olarak "ifade hürriyeti", diðer tüm insan hak ve hürriyetlerinin hayat kazanmasýyla yakýndan ilgilidir. Ýfade edilemeyen hiç bir hak, hak deðildir çünkü. Ýnsana dair tüm hak ve hürriyet caddeleri bu kavþakta kesiþir. Nitekim, Avrupa Ýnsan Haklarý Sözleþmesi'nin "Ýfade Özgürlüðü" baþlýklý 10/1. maddesinde, "...Herkes ifade özgürlüðü hakkýna sahiptir. Bu hak, kamu makamlarýnýn müdahalesi olmaksýzýn ve ülke sýnýrlarý gözetilmeksizin, kanaat özgürlüðünü ve haber ve görüþ alma özgürlüðünü de kapsar..." açýklamasý görülmektedir.

Bizim sorunumuz ise, ifade hürriyetiyle hakaretin, kin ve garezin son zamanlarda, sýk sýk birbirine karýþmasý, aslýnda bilinçli olarak karýþtýrýlmasý ile ortaya çýkmaktadýr. Ýfade hürriyeti söz konusu olduðunda devlete özellikle yazýlý-görsel-sosyal medya ve her türlü basýn neþriyatý karþýsýnda "ölçülülük" ödevi yükleyen bakýþ açýsýný, özellikle Avrupa yargý makamlarýnýn verdikleri kararlarda görüyoruz. Bu özgürlükten yana "ölçülülük' meselesinde kantarýn topuzunu kaçýrýp iþi galiz küfürler etmeye kadar dayandýranlar ise elbette içtihatlarýn korunma kalkaný altýna sýðamayacak haldeler...

Cumhurbaþkanýna yapýlan hakareti, sadece tek bir kiþiye yapýlan hakaret olarak görmenin giderek imkansýzlaþtýðý bir sistem içindeyiz. Ýcraatýn baþýndaki kiþidir. Oraya halkýn tertemiz oylarýyla gelmiþtir. Seçilmiþtir. Bu koþullar çerçevesinde, o galiz ve çapsýz hakaretler, kiþisel olmaktan çýkýp, toplumsal hale gelmektedir... Adalet Bakanlýðýmýz; ifade hürriyeti ve hakaret arasýndaki o ince çizginin, içeriðinin ortaya konacaðý, muðlaklýðýn aydýnlatýlacaðý bir þura toplasa mesela. Ýçtihatlarýn ve ihtiyaçlarýn, etkileþimlerin ve sýnýrsýzlýðýn sýnýrlarýnýn tartýþýlacaðý etik bir zemin olsaydý...

..............................................................................................................................................................................................

Cumhurbaþkanýmýza çok çirkin, çok galiz, kaba saba, zeka harcanmadan yapýlan o hakaretten sonra, ekrandaki kiþi yaka paça yakalanmýþ... Bazý kiþiler bu hakaretleri "þok edici" bulduðunu yazmýþ. AB kriterlerine göre þok edici de olsa hakaretlerin hakaret sayýlmadýðý bir düzeysizlik düzeyi var... Ama ben asla þok edici bulamadým bu hakaretleri. Dümdüz, hiç bir çaba sarf etmeden, ama hýrsla, nefretle dile geldiði belli o karanlýk sözlerin... Nefret yüklü olmalarý, hukuken maddi ve manevi unsurlarýnýn tartýþýlmasýndan daha önemli. Ýþin içine kin ve nefret girince, hakaret kiþisel olmaktan iyice çýkýp, toplumsal hakarete de dönüþüyor çünkü...

Hakaretçi kiþi, polis arabasýndan çýkarken ellerini kollarýný sallayarak çýkýyor öylece... Kameralarý ve basýn mensuplarýný fark ettiðinde ise kollarýný sanki ters kelepçe takýlmýþ zannedilmesi için arkadan birleþtiriyor. Bu hareketi bile, amacýnýn kötücüllüðünü ortaya koymaya yeter tek baþýna. Rol keserek, rol çalarak, tatmin olan, aslýnda tatmin olamayan kiþiler...