ABD seçimleri ne zaman ve nasýl sonuçlanacak bilmiyoruz, ama her halükarda ABD’yi sýkýntýlý günler bekliyor.
Anket þirketlerinin algý operasyonlarý açýk bir þekilde çöktü, yarýþ foto-finiþle belirlenecek kadar yakýn gitti. Eðer postayla oy kullanma sebebiyle haftalar öncesinde süreç baþlamasa veya seçim bir hafta daha geç olsa Trump çok rahat kazanacakmýþ gibi bir tablo var.
Seçim yaklaþtýkça Biden’ýn oylarý erimeye, Trump ise toparlanmaya baþladý. Demokratlarýn kampanyasýný yürütenler Biden’ý mümkün olduðu kadar gözlerden uzak tutmaya, az konuþturup imaj üzerinden süreci yönetmeye çalýþtýlar.
Peki, kampanyada adeta gizlenen bir aday, Baþkan olunca nasýl gözlerden uzak tutulacak?
Biden’ýn en son gafý oðluyla torununu ayýrt edememek, torununu oðlu gibi takdim etmek oldu. 77 yaþýndaki Biden’ýn hafýza sorunu yaþadýðý biliniyor. Bu düzeyde bir ‘þaþkýnlýk hali’ ABD’ye ne getirecek?
Demokratlarý destekleyen elit takým Trump’ý kaba saba bulurken Biden’ýn bu hallerinden gocunmuyor.
Bilindiði gibi ABD’de ‘topal ördek’ diye bir tabir var. Baþkan Kongre’de çoðunluða sahip olmazsa böyle bir tanýmlama ortaya çýkýyor. En son Obama, Kongre’de Cumhuriyetçilerin çoðunlukta olmasýndan dolayý ‘topal ördek’ durumuna düþmüþtü.
Eðer seçilecek Baþkan Kongre’de çoðunluðu yakalayamazsa ABD yine topal ördek pozisyonunda bir baþkan tarafýndan yönetilecek.
Eðer Biden kazanýrsa oðluyla torununu ayýrt edemeyen bir Baþkan dünyaya nizam vermeye çalýþacak.
Malum Biden’ý destekleyen sol cenah paradoksal þekilde daha küreselci…
Müesses nizam, merkez medya, elit takým, kimi lobi ve anket þirketleri Trump’a karþý konsorsiyum oluþturmuþtu.
Bu cenahýn uyguladýðý yöntemler eski Türkiye’de alýþýk olduðumuz türden görüntüler oluþturuyor.
Trump’ýn koltuðu býrakmayacaðý, darbe olabileceði, toplumda kaos yaþanacaðý yönünde büyük bir korku pompalandý.
En önemli gazeteler seçim ertesinde ‘ABD/ülke/ulus bölündü’ þeklinde manþetler attýlar. Eðer Biden yüzde 51 ile seçimi kazanýrsa demokrasi kazanacak, Trump ayný oranla seçilirse ülke ikiye bölünecek!
Bu söylem de alýþýk olduðumuz bir söylem.
Oysa ABD’deki seçim sistemi eskiden beri yüzde 51 ile baþkan seçilmesini öngörüyor. Yeni bir þey yok.
2012’de Obama yüzde 51 ile seçim kazandýðýnda ülkenin ikiye bölündüðü düþünülmemiþti.
George W. Bush bir seçimi yüzde 50.7 ile kazandý, diðer seçimde eksi yüzde 0.5 az oy almasýna raðmen baþkan oldu.
Trump geçen seçimde yüzde eksi 2 puan farkla ipi göðüsledi. Yani tüm ABD seçimlerinde bir iki puan farkla sonuçlar belirlendi.
Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasýndaki yarýþta seçmenin ikiye bölünmesinden daha doðal bir þey olamaz. Ama siyaseten bunun bir kutuplaþma, ayrýþma, bölünme olarak nitelenmesi algý operasyonuyla alakalý.
Elbette siyasi tansiyonun geçmiþe oranla daha yüksek olduðu, toplumsal gerilimin týrmandýðý bir durum var. Ancak bu durum biraz da Trump’ý baskýlamak için kullanýlýyor.
Neticede sonuç ne olursa olsun ABD’de sularýn kolay kolay durulmayacaðý anlaþýlýyor.
Meselenin bize bakan boyutunda ise baþkanýn kim olacaðýndan baðýmsýz þekilde önümüzde zorlu konular var. Bu zorluklara raðmen iliþkilerimiz belli bir eksende devam edecektir.
Biden kazanýrsa dünyanýn sonu gelmez, bu yüzden ihtiyatlý kötümserlikte fayda var; Trump kazanýrsa her þey güllük gülistanlýk olmaz, ihtiyatlý iyimserlik daha iyi olur.
Sayýn Bahçeli’nin dediði gibi Biden’dan çok Biden’cý, Trump’tan çok Trump’cý davranmaya gerek yok. Türkiye büyük ve güçlü bir ülkedir.
Dýþiþleri Bakanýmýz Çavuþoðlu Türkiye’nin pozisyonunu gayet net tanýmlamýþ: “Ülkemiz geçmiþte hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat yönetimlerle müttefiklik ruhuyla uyumlu bir þekilde yakýndan çalýþmýþtýr. Bu itibarla, bugün de ABD’yle köklü iliþkilerimizin, ABD Baþkaný’nýn siyasi kimliðinden baðýmsýz olarak geliþmeye devam edeceðine inanýyoruz.”