Torunun en sevdiği çocuk programı ne ola?

"Şşşşt Aziz!"

Bu, en samimi arkadaşım torun.

"Hım?

"Bizim adam çıktı gene! Gülmekten ölüyorum..."

"Kim bizim adam?"

"Gelsene yahu..."

Oflaya poflaya gittik tabi.

"Bak bak! İşte bizimki"

Ve karşınızda Kılıçdaroğlu Kemal bey.

Adam daha ağzını açmadan bizimki kıkırdamaya başladı.

"Ne oluyorsun? Adam daha ağzını açmadı..."

"Açsa ne olur? Ben adamı görünce gülmeye başlıyorum..."

Doğru söze ne denir?

Vücudunun en kocaman organları olan ellerini açıyor; sallıyor. Ellerle sözler arasında hiçbir bağlantı yok tabi. Örneğin, vefat edenlerden söz ederken kocaman eller pupa yelken.

"Aziz bu böyle ellerini çırpmaya devam ederse valla uçar!"

"Tövbe Yarabbim tövbe tövbe.."

"Bunca insan vefat etti. Neden etti? Çünkü Başkanlık düzeni yüzünden. Eğer güçlendirilmiş parlamenter sistem olsaydı… Bir tek kişi ölmezdi!"

"Neden?"

"Ben ne bileyim. Adamına sor... O söyledi ya..."

Kılıçdaroğlu anlatıyor; bizim torun kahkahadan yerlerde yuvarlanıyor. Kemal Beyin ne dediği önemli değil; doğruyu da söylese de eğriyi de bizimki sadece gülüyor!

Galiba işin püf noktası da burada.

Kemal Bey belki ciddiye alınası (?) sözler ediyor, hani bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir hesabı, ama bu arada o kadar çok abuk subuk şeyler de çıkıyor ki ağzından söylediği doğrulara kimse dikkat bile etmiyor. Böylece Türkiye'nin ciddi, aklı, başında bir muhalefete hasreti sürüyor da sürüyor...