Bu konularý sýkça konuþmalýyýz ve de sonuç almak için; "eylemlere" geçmek zorundayýz.
Kulaðýmýza hoþ gelen ve hayalini kurduðumuz "Cihan gücü" olma ülküsü, sadece edebiyat kitaplarýnýn konu baþlýðý olarak mý kalacak, yoksa gerçekten bu birliði; bizim "jenerasyon" evlatlarý mý gerçekleþtirebilecek?
Türkiye güçleniyor ve fiili eylem yapabilme kabiliyeti arttýkça, "Türkistan coðrafyasýnda" bir zamanlar fazla insanýn inanmadýðý, hatta "olacaktýr" diyenleri, demode fikir sahibi olanlar; kriterize degerlendirenler bile, artýk "Turan Birliði"nden bahsetmeye baþladý.
Buraya kadarý güzel deðil, olaðan üstü güzel bir durumdur.
Ama coðrafyanýn bütününde ciddi sorunlar var ve bu sorunlar aþýlmadan, bu ülkü yine nemalananlar için; konuþma metninden baþka bir konu olmayacaktýr.
Geçelim sorunlara;
Kafkasya, Orta Asya özelinde, en büyük sorun; devleti yönetenlerin, toplumlarýn adalet ve özgürlükler konusundaki tutumudur.
Coðrafyanýn tamamýnda yönetim biçimi, bir birine tam benzemese bile, ortak benzer olumsuz yönlü durumlar; genel birlik konseptine zarar vermektedir.
Türkiye ile entegrasyon saðlamak arzusu elbet güzeldir. Ama bu entegrasyon temelinde fikir özgürlükleri ve hürriyet baþlýklý temalarý kapsamaz ise, ortak ittifakta birleþme konusu; þiir ve edebiyat dýþýnda hiç bir alanda ciddi sonuç veremez.
Ekonomik olarak birlikler doðal ve gereklidir. Amma manevi içerik boþ kalýrsa, bu ekonomik ittifak menfaat ittifakýndan öteye gidemez...
Dolayýsý ile Türkiye ile "entegrasyon" fikri, cihan gücüne dönüþmek için planlanmazsa, Türk devletlerinde "insan haklarý", "evrensel deger", "hukuk", "seçimler", "adalet", "adil refah paylaþýmý", "rüþvet ve yolsuzluk" baþlýklý konularý ele almazsa, bu birlik arzusu; içi boþ, kullanýþlý, konjonktür gereði istifade edilen mesele olarak karþýmýza çýkacaktýr.
Türk devletleri yöneticileri, bu ülkelerin kendi deðer ve yargýlarý çerçevesinde; özgürlük, hürriyet ve insan haklarý konusuna el atmasý hayati bir konudur. Seçimlerin Türkmenistan örneðinde olduðu gibi sonuçlanmasý, bu coðrafyanýn kaderine baþka ellerin uyanmasýna kapý açabilir.
Toplumlarý uzun zaman "bastýrdýkça", küçücük bir "kývýlcým" patlamasýna neden olabiliyor.
Türklerin devlet anlayýþý, adil yönetim biçimi geçmiþi vardýr. Ve kurultay geleneði baþlý baþýna evrensel hak ve hürriyet felsefesini kendinde barýndýrmaktadýr.
Bu nedenle kendi milli deðerleri çerçevesinde; kriterlerin devreye girmesinden bahsediyorum.
Türkiye bu konuda ikna eden, cesaret veren rolü üstlenmek zorundadýr. Aksi taktirde bu uyuþmazlýk, gelecek birlik arzusu için ayak baðý ve müþkül durum temeli olacaktýr.
Siyasi partiler, STK'lar, düþünce kuruluþlarý, acaba ne zaman Batý ile entegre olmaya kapý açar?
Her zaman böyle bir duruma ihanet denilir mi? Elbette denilmez. Kendi devletinden baský görenlerin, soluðu baþka kapýlarda bulmasý konusu; gerçekten irdelenmelidir.
Biz kendi sorunlarýmýzý kendimiz çözmeliyiz ve baþka ellerin bu sorunlu alanlara girmesini engellemeliyiz.
Nasýl mý?
Özgürlük, hukuk, adalet devletlerimizin temel gayesine dönüþtürülmeli ve halkýn sözü, baþtacý edilmelidir ki; kalýcý huzur ve büyük ülkünün en önemli engellerinden biri ortadan kalksýn!