Bu soruyu soran Kaiser II. Wilhelm'dir. Soruyu uzun yýllar Türkiye'de yaþayan Golmar Baron von der Goltz'a sorar Alman Ýmparatoru. Rapor "11 Aralýk 1907 tarihinde yazýlmýþtýr ve üstünde Kayzer'in Yüce Þahsýna Mahsustur." damgasý vardýr.
Raporun tamamý 14 sayfadýr. Çeviriyi, Almanca'dan Türkçe'ye Pertev, Naci ve Ali Fuad Paþalar yapar.
Goltz Paþa raporunda ilginç tespitlerde bulunur:
"Her ne kadar bu topraklarda birçok milletten insan yaþamakta ise, Ordunun büyük çoðunluðu Türk ailelerin çocuklarýndan oluþur...Türklerde ordu kadim ve zaman zaman tarihin akýþýný elinde tutmuþ , büyük, kahraman, cesur bir milletin özü olarak kabul edilir.
"Ordu þu an'a kadar siyasetin içine girmiþ deðildir. Yalnýz bu, son yýllarda sayýlarý gittikçe artan çok iyi eðitim almýþ, Batý dillerinden bir ya da ikisini öðrenmiþ, dünyadaki siyasi akýmlarý yakýndan izleyen genç subaylarýn ülke sorunlarýyla yakýndan ilgilenmediði anlamýna gelmez. Ýstanbul'da Sultanýn sýký denetiminde sessiz ve sakin olan bu genç subaylar, Makedonya baþta olmak üzere imparatorluðun uzak köþelerinde birden deðiþiyor ve ülkenin sorunlarýyla yakýndan ilgilenmeye baþlýyor. Babýali'nin sýradan olarak gördüðü birçok olay bu genç subaylarý can evinden vuruyor. Çoðu gelecekten umudunu kesmiþ, dost çevrelerinde bu kaygýlarýný dile getiriyor ve çareler arýyor..."
"Ordu yukarýda açýklanan temel özelliklerini koruduðu sürece, gelip geçici nedenlerle darbe yapmaz..Eðer ülkenin mali durumu düzelmez, savunma sanayi kurulup geliþtirilmezse darbe tehlikesi gündeme gelebilir."
Goltz Paþanýn bu raporunda gündeme getirdiði savunma sanayinin kurulmasý ve ülkenin mali durumunun düzeltilmesi konularýndan biri çözüme kavuþmaktadýr. Gerçekten de Türk savunma sanayi her geçen gün daha güçlenmektedir. Örneðin ÝHA ve SÝHA'larýn baþarýsý bütün dünyaca kabul edilmektedir artýk.
Saðlam bir mali yapýya kavuþmaksa dünya ekonomik hareketlerinden ayrý ele alýnamaz. Kovid 19 salgýný nice, çok güçlü olarak nitelendirdiðimiz ülkeyi silkelemiþse de ülkemizde çok ciddi etkisi, henüz, görülmemiþtir. Bundan sonrasýyla ilgili olarak bekleyip göreceðiz demekten öte söylenecek fazla laf yoktur.
Ordunun gerek Suriye gerekse de Libya'da sergilediði baþarý, TSK'nýn öz güvenini arttýrmýþ, millet/ordu bir kez daha bütünleþmiþtir.
Güçlü bir siyasi idarenin varlýðý, geliþen olaylar karþýsýnda hýzlý ve isabetli kararlar verebilme becerisini de hesaba katarsanýz, Batýnýn bu gün dile getirdiðince Türkiye bölgedeki en güçlü ve sözü dinlenmesi gereken ülke konumuna gelmiþtir. Böyle bir durumda TSK, siyasi iradenin emrinde görevini yapmaktan öte hiç bir þeyle ilgilenmez; hele de sonu belli olmayan maceralara hiç yönelmez!