Ýç siyaseti içeriden ibaret zannedenler yanýlýyor.
Türkiye 100 yýl sonra bölgesinde ve dünyada yaþanan geliþmelere hazýrlýk yapýyor.
2010 sonrasýnda yaþananlar ve 15 Temmuz sonrasýnda devlet organizasyonundaki yeniden yapýlanma, küresel siyasetteki gerilimi doðru okuduðumuzu gösteriyor.
Türk siyasi hayatýnda bir buçuk asýrdýr üç ana akým var. Merkeze oturan bu akýmlarýn birbirlerinden farklarý olsa da asgari müþterekleri var. Zamana göre þekillenseler de deðerleri belli, yönleri sabit.
Türk parlamentosu bu üç ana siyasetin gölgesinde ilerliyor. Yelpazede farklý renkler olsa da fýrtýna dönemlerinde tek çerçevede toplanabiliyor.
Meþrutiyet dönemi siyasi hareketlerini yeterince kavramayanlarýn, üç siyasi geleneði günlük açýklamalarla ve aktüel hadiselerle anlamasý mümkün deðil.
Ukrayna, Suriye, Gazze hattýnda yaþananlar Türk siyasi birliðini de zaruri kýlýyor.
Erdoðan'ýn ikinci kurucu lider olduðunu bu köþede birçok kere vurgulamýþtýk. Ýç siyasetteki rekabetçi ve duygusal pozisyonuna raðmen dönüþtürücü gücüyle hem kendi kemik tabanýný hem de karþýsýna konumlandýrdýðý kitleyi etkiliyor. Daha da ötesi, dönüþtürüyor.
Siyasetin normalleþmesi için çaba gösteren Erdoðan, Özgür Özel'in liderliðini perçinlemesi için de gayret gösteriyor.
Türkiye'nin önünde tarihi günler var. Karadeniz, Doðu Akdeniz çatýþma alanýyken Güney Kafkasya-Hazar, Balkanlar muhtemel sýçrama alanlarý.
Ankara'nýn Türkiye Ýttifaký'na ihtiyacý var. Ýçeride yarýþan ama dýþ siyasette yek vücut bir meclise ihtiyacýmýz var.
Erdoðan-Bahçeli iliþkisine tuzak kurmak isteyenler Erdoðan-Özel iliþkisine de mayýnlar döþeyecektir. Çünkü Türkiye Yüzyýlý ideali bu topraklara bir misyon yüklüyor. Bölgesinde rakiplerinden ayrýþan, Avrupa için can simidi olan, Müslüman ülkelere rol-model olan Türkiye'ye gelecek asýrda dünyanýn ihtiyacý var.
Tarih üç siyasi geleneði yeri gelince bir olmaya zorluyor.