Yaptýrým deðil üyelik kararý çözüm olur

Avrupa Birliði liderler zirvesinden Türkiye’ye yaptýrým kararý çýkacak mý veya hangi düzeyde bir yaptýrýmlar getiren bir karar çýkacak?

Öncelikle þunu söylemek lazým: Türkiye toplumunda AB’ye yönelik destek oraný giderek düþüyor. Anketler uzun zamandýr bu oranýn yüzde 50’nin altýda olduðunu gösteriyor. AB’nin bir kez daha yaptýrým kozuyla, yani hasmane bir tavýrla gündeme gelmesi, AB karþýtlýðýný daha da artýracaktýr.

Ýkinci olarak vurgulanmasý gereken husus, AB’nin katýlým müzakereleri yürüten Türkiye ile iliþki zeminini müktesebatýn ötesine taþýmýþ olmasýdýr. Malum müzakereler Kopenhag Kriterleri, Maastricht Kriterleri ve Gümrük Birliði ekseninde þekilleniyordu. Bunlar ise daha çok Türkiye’nin demokrasi, hukuk ve ekonomi alanýnda reformlar yapmasýný öngörüyordu. Bir süredir ise Türkiye’nin reform dinamiklerini hýzlandýrmak yerine Türkiye’yi bölgesel güç haline getiren dinamikler budanmaya çalýþýlýyor. Son konular, Doðu Akdeniz’deki güç dengelerini hizaya sokma aðýrlýklý. Kimi AB ülkeleri, AB’yi kullanarak Türkiye’nin artan etkisini kýrmaya, kendi etkisizliðini telafi etmeye çalýþýyor.

Ýktidarýn AB’nin haksýzlýklarýný eleþtirmesini, Türkiye’nin içine kapanmasý ve etkisizleþmesi yönünde bir tercih olarak görerek olumsuz bulanlarýn þu gerçeði de anlamasý gerekir:

AB’den uzaklaþmayý içe kapanýp etkisizleþme olarak yorumlamak bir bakýþ açýsýna göre doðru gibi algýlansa da AB’nin bu dayatmalarýyla Birliðe yakýnlaþmak baþka türlü bir etkisizleþme, iddialarýndan ve bölgesel menfaatlerinden vazgeçme anlamý taþýyacaktýr.

AB üzerinden Türkiye’ye karþý etkisizliðini örtmek isteyen Yunanistan ayný zamanda AB’yi adeta þantaja baðlamýþ durumda. Amacý sadece Türkiye’ye zarar vermek deðil, kendisine menfaat saðlamak. ‘Türkiye’den alýn’dan ziyade ‘Bana daha çok verin’ taktiði izliyor. Her kritik konuda arýza çýkarýp bir ‘sus payý’ istiyor, aðzýna bir parmak bal çalýnmasýný arzuluyor.

Türkiye’ye yaptýrým konusu bir yönüyle AB içindeki Fransa-Almanya çekiþmesinin nasýl þekilleneceðini gösterirken, diðer yönüyle AB-ABD iliþkisinin yeni dinamiklerini gösterecek.

ABD’nin yeni yönetimi AB iliþkilerini daha çok Fransa ve tezleri üzerinden mi yürütecek, yoksa Almanya ve tezleri üzerinden mi yürütecek?

AB ile ABD Türkiye’ye karþý ‘iyi polis-kötü polis’i mi oynayacak, yani biri iterken ötekisi çekecek mi, yoksa birlikte mi itecekler?

AB’nin yaptýrým kozuyla, ABD’nin yaptýrým kozlarý tahterevalli mantýðýyla mý hareket edecek, birleþik kaplar mantýðýyla mý üzerimize gelecek?

Türkiye’nin AB ve ABD iliþkilerinin havuç-sopa yöntemiyle ilerlemesi ve bunun da sürekli ‘sopa’ boyutunda devam etmesi hem Türkiye’nin stratejik kararlar vermesini gerektirecektir, hem de ‘kaybet-kaybet’ süreciyle herkese zarar vermeye baþlayacaktýr.

Türkiye ile ekonomik iliþki potansiyeli yüksek olan AB’nin, ticari olarak kaybý göze almasý zayýf ihtimaldir. AB’nin bugüne kadar öne sürdüðü kozlar, göç kozu olmak üzere farklý hamlelerle karþýlaþmýþtýr.

AB, Türkiye’yi içine almadýðý için tek tek bazý AB ülkeleri Türkiye’nin artan bölgesel etkisini kendi etkinliklerinin zayýflamasý olarak görmekte ve tedirgin olmaktadýr. Oysa AB’ye alýnmýþ bir Türkiye’nin bölgesel gücü, AB’nin gücü olarak görülecektir.

ABD böyle bir durumu AB’nin güçlenmesi ve kendi aleyhine bir denklem oluþmasý gibi de görebilir, Türkiye’nin Birlik içinde kontrol altýna alýnmasý olarak da algýlayabilir.

Türkiye-AB iliþkilerinde olmasý gereken (tam üyeliðin kabulüyle) güç birliði yaparak ortak hareket etmektir. AB’nin, Türkiye’nin gücünü kýrarak Birlik’e katmaya çalýþmasýndan daha beter olan ise gücünü kýrarak dýþarýda tutmaya çalýþmasýdýr.

AB, Türkiye’yi hem dýþarýda tutup hem de ayar vermeye kalkarsa bu iliþki akla zarar bir hale gelir.

Liderler zirvesinde verilmesi gereken temel karar Türkiye’yi dost olarak görüp görmedikleridir. Türkiye’yi AB’ye alsalar da bu karar önemlidir, almasalar da…