Türkiye'nin en kritik dönemine yalnýzca gözlem yaparak tanýklýk ettiðimi vurgulayabilirim. Böyle dönemlerin yüzyýlda birkaç kez yaþandýðýný söylerdi eskiler. Demokrasi hikayemiz aðýr aksak ilerlerken en büyük gayemiz, siyaset kurumunu saygýn hale getirmek ve siyaset üstü yapýlara kapýlarý kapatmak olmalýydý.
1990 sonrasý Türkiye yeni bir dünyaya açýlýyordu. Kültür ve sanat hayatýndaki hareketlilik bizzat ilgimi çeken bir baþlýktý. Çeviri ve yayýncýlýk faaliyetleri ise her ay nereden, ne çýktý diye özenle takibimdeydi. Bir düþünce akýmý görünür olacaksa önce matbuat aleminde görücüye çýkýyor ve yayýn çeþitliliði ile gücünü gösteriyordu.
Türkiye'de bazý aydýnlar çeþitli diyalog toplantýlarýna davet ediliyor ve þiþkin zarflar alýyorlardý. Üniversite çevrelerindeki eski Marksistler/68 kuþaðýnýn elitleri artýk liberal olmuþtu ve Gülen'i parlatýyorlardý. Türk demokrasisi için bu ýlýmlý küresel hareketi rol model gösteriyorlardý. Aslýnda Batýcý olan eski sözde Marksistler'in sözcülüðünde Türk-Ýslam dünyasýndaki ekonomik pazara giriþin anahtarý "The Cemaat" olacaktý. Yurtdýþýndaki otellerde süit odalarda aðýrlanan aydýnlar kendilerine ikram edilen þeylerden gayet memnundu. Hatta meþhur Moskova seyahati vardý ki otelin devasa lobisinde olup bitenler Gülen'in önüne gittiði gibi Rus gizli servisinin de gözünden kaçmamýþtý.
Bu yüksek zümreden aferin almak The Cemaat'in kýrsaldan gelen tabaný için çok kýymetliydi. Çünkü yýllarca gizli toplanan Service/Hizmet üyeleri önderlerinin insanüstü(!) kabiliyetiyle zaman içinde görünür olmuþtu. Birileri yeraltýndan çýkmalarýný saðlamýþ medya yapýlanmalarýyla varlýklarýný tescillemiþti. Artýk birçok meþhur isim de onlarýn sözcüsü olmuþ ve Cumhuriyet'le hesaplaþýyordu. Kýrsaldan gelen kitle yýllarca ezildiði için müstakil bir duruþ sergileyemiyor ve bir gruba dahil olmak zorunda hissediyordu. Gözden kaçýrdýklarý ise bu iþ tutuþ biçimi içerden bir akýl deðildi. Kimsenin anlayamadýðý bir el uluslararasý manevra alaný açmýþtý harekete.
Türk devletinin temel yapýtaþlarýyla sorunu olan soldan saða herkesin toplandýðý bu cümbüþün hüsranla sona ereceðini biliyorduk elbette. Ýþin içine yurtdýþýnda Ýstiklal Marþý ezberleten okullar da dahil edilmiþ ve milli duygular suistimal edilmiþti.
Türk tarihinde birçok örnek vardýr. Otorite kliklere, vesayet odaklarýna, hiziplere hemen müdahale etmez ve suç teþekkül edene kadar da sabýrla bekler.
2014 yýlýnýn Haziran ayýnda önemli bir iþadamýyla kahve içtim. Bol köpüklü sade kahvemizi boðazý seyrederken yudumluyorduk. Çok þýk ama bir o kadar mütevazý ofisin balkonunda sohbet etmek güzeldi. Benim yaþýmýn üç katý bir ömre sahip bu adamýn hayat tecrübesi benim için pek kýymetliydi. Gazi Paþa döneminde ilk mektebe giden bu adam demokrasi hikayemizin birçok kýrýlma anýna tanýklýk etmiþti.
Neredeyse Cumhuriyetle yaþýt kahve dostumuzla uzunca sohbet ettikten sonra bana sorduðu soru kendi ömrünü aþan bir zamaný kapsýyordu; Türkiye'nin gelecek 25 yýlýný nasýl gördüðümü merak ediyordu.
Kendisine artan kentleþmeyle ülkenin kabuk deðiþtirdiðini, demokrasinin zamanla yerleþeceðini, Türkiye'ye özgü seküler bir anlayýþýn topluma hakim olacaðýný ifade ettim. Bu süreçte dýþardan enjekte akýmlarýn ve hareketlerin toplumda mayalanmayacaðýný, çözümün siyaset kurumu ve yerel sivil toplum çalýþmalarýnda olduðunu vurguladým.
Her cümlemi dikkatle dinleyen Yaþlý Çýnar söylediklerimi tasdik ettikten sonra sanki baðlamdan koparcasýna , "Yani Fethullah Gülen'in Türkiye'de iþi bitti mi?" dedi. Kendisine "Eðer Türkiye'ye demokrasi getirmekle vazifeliyseniz Türk halkýna kulak verin. Çürük aydýnlara ve Amerika'da masaüstü hazýrlanmýþ raporlara itibar etmeyin" dedim.
Bunun üzerine henüz 1. yýldönümünde Gezi olaylarýnýn yanlýþ bir organizasyon olduðunu, amacýný aþtýðýný ve cemaatin polis marifetiyle provokasyonu artýrdýðýný titiz bir dille ifade ederek kabul etti. Hele Taksim Platformu'nun köprü ve havalimaný itirazý üzerinde durarak küresel arka planýný irdelediðimde Yaþlý Çýnar'ýn sanki yapraklarý dökülüyordu.
Yaþlý Çýnar benim kanaatlerime hak vermiþ olmalý ki ahir ömründe emek verdiði birçok adýmýn sarpa sarmasýndan üzgündü. Yaþlý Çýnar'ýn renkli gözlerindeki hüzün birden umuda yeþerdi ve kabul edersem eðer George Soros'a bir mektup yazabileceðini ABD'de bir üniversitede Türkiye kürsüsü kurabileceðimi söyledi. Nezaketle üniversitemden ve ülkemden memnun olduðumu, çocuklarýmý burada yetiþtireceðimi dile getirdim ve teklifi için teþekkür ettim.
Akabinde olup bitenler Yaþlý Çýnar'ýn istese de durduramayacaðý boyuta ulaþmýþtý. 15 Temmuz'a giden süreç ve ardýndan yaþananlar anlayan için önemli zamanlardý.
Son yýllarýn meþhur davasýný basýndan takip ettim. Osman Kavala'yý yakinen tanýmadým. Yaptýðý bütün çalýþmalarý bir sanatsever okur gözüyle dikkatle takip ettim. Ama ondan "Bizim Osman" diye bahseden Yaþlý Çýnar'ý tanýdým. Keþke kahve dostuma haritadaki Türkiye'nin sýradan bir ülke olmadýðýný, bu ülkenin kendi usulünce mayalandýðýný, demokrasi hikayesinin de kendi kulvarýnda ilerleyeceðini daha önce anlatabilseydim.
Kendi adýma hayýflanmadým deðil, Yaþlý Çýnar'la keþke daha önce kahve içseydim, daha erken ikaz ederdim. Ama anladýðým bir þey var; bunca olup bitenden sonra biz demokrasiyi benimsemediðimiz müddetçe demokrasiyi bize baþkalarý getiremez. Demokrasinin ön þartý oy vermediðinize de saygý duymayý öðrenmenizden geçiyor.