Bugün 27 Mayýs..
Tarihimizin aðýr ihanet hadiselerinden birinin, 27 Mayýs 1960 Askerî Darbesi'nin 63. yýldönümü..
14 Mayýs 1950'de yapýlan ilk -kýsmen- serbest seçimlerle, 1923-50 arasýndaki 27 yýllýk Tek Þeflik döneminin sona erdiren Adnan Menderes liderliðindeki Demokrat Parti Hükûmeti'ni, aralarýnda 26-27 yaþýnda olan Yüzbaþý Muzaffer Özdað (Ümit Özdað'ýn babasý) ve diðer birkaç yüzbaþýnýn da aralarýnda olduðu 38 kiþilik bir subay grubunun, 'Millî Birlik Komitesi ' adýný verdikleri bir ihtilâl çekirdeði oluþturarak ve ülkede meydana geldiðini söyledikleri 'kardeþ kavgasý'na son vermek ve 'Atatürk Ýlke ve Ýnkýlaplarý' etrafýnda millî birlik ve iç barýþý yeniden saðlamak adýna devirdikleri zorbalýk hareketinin yýldönümü..
O Adnan Menderes ki, 1950, 1954 ve 1957 seçimlerinde milletin büyük ekseriyetinin teveccüh ve desteðiyle iktidara gelmiþ ve 10 yýl boyunca, milletin biraz rahat yüzü gördüðü bir döneme öncülük etmiþti. Ama darbeciler Adnan Menderes Hükûmeti'ni devirmiþler ve Marmara Denizi'ndeki Yassýada'da kurulan ve 'Yüksek Adalet Divaný' ismi verilen uyduruk- düzmece bir mahkemede yargýlamýþlardý. O mahkemenin reisi, Sâlim Baþol isimli bir sözde hâkim idi ve 'Böyle yargýlama olmaz..' diye kanunî hatýrlatmalar yapan sanýklara, 'Ne yapalým, sizi buraya týkan kuvvet böyle istiyor!' diyebiliyordu. Ve o sözde yargýlamalar sonunda Baþvekil Adnan Menderes, Hariciye Vekili Fatin Rüþdü Zorlu ve Maliye Vekili Hasan Polatkan -kanun adýna ceza görüntüsü verilerek sâdýr olan idâm hükmünün infazý denilerek- hunharca asýlarak öldürülmüþlerdi..
63 yýl önce bugün Cuma sabahý idi.. Bu satýrlarýn sahibi de, Ankara'nýn merkezinde, Hacettepe ile güneyinde yer alan þimdiki Kurtuluþ Parký arasýnda, Hýfzýssýhha Enstitüsü'nün bitiþiðinde bulunan Saðlýk Okulu'nda 15-16 yaþýnda yatýlý okuyan birisi idi. Ankara ve Ýstanbul'da Örfî Ýdare (Sýký Yönetim) uygulamasý vardý. Sabah saat 03.30- 04.00 sularýnda, etraftan gelen silah sesleri üzerine radyoyu açtýðýmýzda, boðuk ve gür bir sesin, 'Muhterem vatandaþlarým..' diye baþlayan ve ' ülkede millî birlik ve kardeþliði Atatürk ilke ve inkýlaplarý istikametinde yeniden tesis etmek için, güvendiðiniz Türk Silahlý Kuvvetleri idareye el koymuþ olup, sâkýt (düþük) hükûmetin, baþta Adnan Menderes olmak üzere bütün üyeleri tevkýf edilmiþlerdir. NATO'ya, CENTO'ya baðlýyýz..' vs. cümlelerinin sýralandýðý açýklama tekrar tekrar okunuyordu.
Sonradan öðreniyorduk ki, o ihtilâl beyannâmesini okuyan kiþi, hemen o gün karargâhýný Baþvekâlet'te (Baþbakanlýk'ta) kurmuþ olan Kur. Alb. Alparslan Türkeþ idi... Ama Türkeþ ve arkadaþlarýnýn ('14'ler' diye anýlan grubun) 27 Mayýs Darbesinden 6 ay kadar sonra MBK içi bir darbeyle tasfiye edilip, 13 Kasým 1960 gecesi ülke dýþýna sürgüne gönderileceklerdi.
O dönemin hemen hemen bütün yazar-çizer taifesi ve matbuatta görüþlerini açýklayabilen kalem erbabýnýn her birisinin 27 Mayýs Darbesi'ne de, Adnan Menderes ve 2 Bakaný'nýn asýlarak öldürülmeleri cinayetine de 'özgürlük' terâneleriye alkýþ tutuyorlardý, en baþta Ahmet Hamdi Tanpýnar olmak üzere.. Hattâ o, kalemini Adnan Menderes'in bir kez deðil, tekrar-tekrar 100 kez asýlmasýný isteyecek kadar cinayetkârlýðýn en keskin müdafaa kýlýcý halinde kullanmýþtý.
27 Mayýs Askerî Darbesi'nden Amerika ve Ýngiltere'nin de önceden haberinin olduðunu, Amerika ve Ýngiltere'nin gizli belgeleri üzerindeki gizlilik kararlarý kalktýktan yýllarca sonra ve esasen, NATO üyesi olan bir ülkenin ordusu içinde, 'Amerika'nýn bilgisi ve 'okey'i olmaksýzýn bir darbe yapýlamayacaðý' gerçeðini de sonralarý öðrenecektik.
Yazýk ki, Ýttihad- Terakki'den ve hattâ daha önceki asýrlardaki Yeniçeri Ýsyanlarý'ndan beri, bünyesine 'ihtilalcilik/ darbecilik virüsü' girmiþ olan TSK, 22 Þubat 1962 akþamýnda Harp Okulu Komutaný Kur. Alb. Tal'ât Aydemir'in öncülüðünde kalkýþtýðý ama baþarýsýz kalan yeni bir askerî darbeyi görmüþ ve Ýsmet Ýnönü, o darbecileri sadece askerlikten uzaklaþtýrarak, cezasýz býrakmýþtý. Ama ayný emekli komutan, 21 Mayýs 1963 günü Harp Okulu öncülüðündeki ikinci bir askerî darbe teþebbüsüne daha kalkýþmýþ; yine baþarýsýz olmasýndan sonra Tal'ât Aydemir diðer 2 subayla birlikte kurþuna dizilmiþti.
1965 Sonbaharýnda tek baþýna gelen Süleyman Demirel liderliðindeki Adalet Partisi, ülkede 5 yýl kadar rahatlýk saðladýktan sonra 12 Mart 1971'de yine ayný gerekçelerle, 'Millî birlik ve kardeþliðin saðlanmasý için bir darbe daha yapýlmýþtý. 1973'de adýna Cumhûriyet denilse de, 'darbeler rejimi'ne dönüþen sistemin 50. yýlýnda, ilk olarak sahneye yeni bir siyasî güç odaðý çýkýyordu, Ýslâmî kimliðiyle tanýnan Prof. Necmeddin Erbakan liderliðinde, MSP..
Ama özellikle Temmuz -1974'de Kýbrýs adasýna yapýlan askerî çýkarmadan sonra ülke, yýllarca süren ve binlerce genç insanýn saðcý- solcu diyerek birbirlerine karþý verdikleri sokak savaþlarý ve anarþi- terör eylemleri arasýnda, General Kenan Evren'in liderliðinde 12 Eylûl 1980'de bir diðer askerî darbe gerçekleþmiþ, Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeþ'e 7 yýl süren siyasetten men'etme yasaklarý getirilmiþti. 1983'den 1993'e kadar ise Turgut Özal'ýn baþbakan ve C. Baþkaný olduðu bir 10 yýllýk, nisbeten huzurlu sayýlabilecek bir dönem yaþanmýþtý.
Ama Özal'ýn ânî vefatý sonunda Demirel C.Baþkaný oluyor, koalisyon hükûmetleri kargaþasý nüksediyor ve Aralýk -1995'te yapýlan seçimlerde yüzde 22 ile 1. Parti durumuna gelen Erbakan liderliðindeki MSP ile Tansu Çiller liderliðindeki DYP arasýnda ve Erbakan'ýn baþbakanlýðýnda kurulan Refah -Yol Hükûmeti de 28 Þubat 1997 Askerî Zorbalýðý'yla devriliyordu.
Erbakan'ýn Refah Partisi de Anayasa Mahkemesi'nce laikliðe aykýrý faaliyetleri gerekçesiyle kapatýlýyor, yerine kurulan Fazilet Partisi'nin Nisan-1999'da yapýlan seçimlerde yüzde 15'lere geriletilmesi saðlanýyordu. Ama Fazilet Partisi Ýstanbul m.vekili Merve Kavakçý Haným'ýn baþörtülü olarak Meclis'e girmesi üzerine Baþbakan Ecevit'in, 'Burasý Devlet'e meydan okuma yeri deðildir.. Bu kadýna haddini bildirin!!' diye tepinerek Meclis'i Merve Haným üzerine saldýrtmaya kalkýþmasý.. Ve sonra DSP lideri B. Ecevit baþkanlýðýnda, Mesut Yýlmaz liderliðindeki ANAP ve Devlet Bahçeli liderliðindeki MHP arasýnda kurulan ve 3,5 sene kadar devam edebilen koalisyon hükûmeti ve ekonominin bütünüyle iflas etmesi; 3 Kasým 2002'de yapýlan seçimlerde Erdoðan liderliðindeki AK Parti'nin tek baþýna hükûmet kurmasý ve halkýn umudu halinde yükselmesi, ibretlik bir dönemdir..
Erdoðan öncesinde Türkiye'nin IMF'den aldýðý 23,5 milyar dolarýn borcun ödenmesi için Türkiye'de karargâh kuran Cotarelli isimli IMF temsilci, bir Müstemleke Valisi gibi içiþlerimize müdahale etmeye kalkýþýyordu ama Tayyib Bey iktidara gelir gelmez önce IMF'in borcunun ödenerek, müdahale yolunun kesilmesine öncelik vermiþti.
Ve Tayyib Bey iktidara geldiðinde Türkiye'nin sadece 32 milyar Dolar olan yýllýk ihracatýnýn, 20 sene sonra 265 milyar dolara yükselmesi ve Merkez Bankasý'ndaki döviz mikdarýnýn 115 milyar dolarý bulmasý, ayrýca dýþ ülkelerden alýnan kredilere karþý rehine býrakýlan altýnlarýn ülkeye getirilmesiyle 650 ton altýnýn ülke elinde tutulmasý da ilginç bir yönetim ustalýðýdýr. .
Anayasa Mahkemesi Baþkaný 2000 yýlýnda Ahmed Necdet Sezer'in C. Baþkaný seçilmesi ve onun da, 'Sadece Devlet deðil, kiþiler de laik olmalýdýr..' diyerek, Atatürkçülük denilen ve sýnýrlarý bile belli olmayan bir resmî ideoloji, gem'i azýya almýþtý ve Danýþtay ve Anayasa Mahkemesi, 'kýz öðrencilerin baþörtülü olarak üniversiteye girmelerinin, Cumhuriyet'e karþý bir kalkýþma olduðu'na dair kararlar vermiþti. Evet, bütün bunlar kýsa km. taþlarý mesâbesinde olan ve yaklaþýk her 10-15 yýlda bir tekrarlayan askerî darbeler geleneðine karþý ilk kez 28 Nisan 2007'de, Abdullah Gül'ün Cumhurbaþkanlýðý'na getirilmesine, hanýmýn baþý örtülü olduðu için Genel Kurmay Baþkaný Org. Yaþar Büyükanýt'ýn bir 'muhtýra' yayýnlayarak karþý çýkmasý ve amma Erdoðan'ýn bu muhtýraya karþý direnmesi bir ilk oluyor ve Gül'ün C.Baþkaný seçilmesi gerçekleþiyordu.
Ama 15 Temmuz 2016'da geçmiþ askerî darbelerin hiç birisinde görülmeyen derecede, kanlý bir darbe hýyanetine teþebbüs ve yine Tayyib Erdoðan'ýn ölümü göze alarak halka önderlik yapmasý sonunda o darbe hýyanetinin de sönmesi..
Bütün bu olup bitenler unutulmamalý, ne acýlarýn çekildiði, ne yaman entrikalarla, milletin ordusunun ve silahlarýný millete karþý kullanýlmasý hýyanetleri ve bütün o hýyanetlere dirayetle karþý çýkan, dik duran Erdoðan gerçeði..
Yarýn 28 Mayýs günü, Tayyib Erdoðan, 14 Mayýs'taki seçimin ikinci merhalesi yapýlacak...
Halkýmýz, Erdoðan'ýn sadece ülkeyi maddî açýdan imâr etmesi deðil, en azýndan son 60 yýl boyunca laik rejimin baskýlarýna karþý direnirken, nelerin nasýl olmasý gerektiðine dair isteklerinin, baþta Ayasofya'nýn açýlmasý ve Müslümanlarýn kamu alanýnda karþýlaþtýklarý nice yasaklarýn kaldýrýlmasýnýn kolayca gerçekleþmediði unutulmaz ve bir rehavet hali yaþanmazsa, inþaallah, Ýstanbul'un kutlu fethinin 570'nci yýldönümü olan 29 Mayýs sabahýnda, Erdoðan'ýn hem de çok açýk ara bir halk desteði ile gelecek 5 yýllýk bir zaman diliminde de C. Baþkanlýðýna seçildiði görülecek ve 29 Mayýs Pazartesi sabahýnda, yeni bir fetih hamlesinin ilk yeni hayýrlý adýmlarýn atýlmasýna baþlanacaktýr.