Mýsýr'da yapýlan ilk demokratik seçimde sandýktan çýkan Muhammed Mursi 2013 Temmuz'unda askeri bir darbeyle indirildiðinde ve demokrasi yanlýlarý meydanlarda keskin niþancýlarca hedef gözeterek þehit edildiðinde Türkiye doðru ve tutarlý bir tavýr aldý.
Darbeyi kýnadý; darbecilerin Mýsýr vatandaþý sivillere yönelik katliamlarýný lanetledi ve Kahire iliþkilerini maslahatgüzar seviyesine çekti.
GEZÝ DARBESÝYLE AYNI ZAMANDA
Çünkü Türkiye de benzer bir darbe sarmalýnýn içindeydi. 2010 sonrasý dizayn edilen muhalefetin oluþturduðu siyasi boþluktan beslenen, FETÖ'den PKK'ya, DEAÞ'tan DHKP-C'ye beslediði terör örgütlerini Türkiye üzerine salan emperyalist Batý önce Ankara'da iktidarý, sonra güneydoðuda sýnýrlarý deðiþtirmek istiyordu. Arzu ettiði þey zayýf bir Türkiye'ydi.
Arap Baharýnýn ayaza çevrilmesiyle bölge zaten büyük bir çalkantý yaþýyordu.
Siyasi ameliyatlar için laboratuvar olarak kullanýlan Gezi kalkýþmasý daha yeni bastýrýlmýþtý. Ulusalcý vatansever CHP tabanýna Erdoðan karþýtlýðý etiketiyle PKK taraftarlýðý ve devlet karþýtlýðý enjekte edilmiþ yeraltýndaki sol örgütler PKK'nýn Türkiyelileþme projesi adýna HDP eliyle sisteme dâhil edilmiþti. Terör örgütleriyle yapýlamayanýn meþru siyasi alanda bir kez daha denendiðini bugün muhalefetteki çürümüþlük üzerinden de net olarak görebiliyoruz.
TÜRKÝYE 2013'TE DOÐRU OLANI YAPTI
O gün de yalan ve dezenformasyonla güdülenen kitleler iktidar üzerine yürütülmek istenmiþti. Ordunun ve devletin içine çöreklenmiþ ajan örgütü ve vesayet odaklarý açýkça þartlarýn olgunlaþmasýný bekliyordu.
Ama baþaramadýlar!
Türkiye bu darbe giriþimini de diðer sofistike saldýrýlarý da devamýnda gelenleri de Erdoðan'ýn liderliðinde demokrasi ve hukuk içinde geri çevirmeyi bildi.
Hal böyleyken yani kendisi darbe süreçleriyle mücadele ederken Akdeniz'den komþusu Mýsýr'da yapýlan darbeyi alkýþlayýp hiçbir þey olmamýþ gibi devam edemezdi.
Türkiye'yi çevresindeki bulaþýcý ateþten, terörden, vekâleten darbelerden korumanýn yolu biraz da bu tutumlardan ve diplomatik bariyerlerden geçiyordu. Nitekim Aðustos 2013'ten baþlayarak MGK kararlarýna da yansýyan bu devlet kararý uygulanmýþtýr.
TÜRKÝYE KAZANDIRIR
Aradan geçen zamanda Türkiye ve Mýsýr arasýnda gergin süren iliþkiler Libya'da ve Doðu Akdeniz'de karþý karþýya getirdi iki ülkeyi.
Ama Türkiye sahadaki varlýðýný da menfaatlerini de korumayý bildi.
Savunma sanayii alanýndaki büyük atýlým, sýnýr ötesine yapýlan askeri harekâtlarýn sahayý deðiþtirmesi, Türkiye'nin diplomatik gücünün de artmasýna yol açtý. Özellikle Azerbaycan'da Karabað'ýn iþgalden, Katar'ýn kuþatmadan kurtarýlmasý, Libya'da meþru hükümetin desteklenmesi gibi stratejik hamleler dostluðunun müttefiklerine kazandýrdýðýnýn da görülmesini saðladý.
Doðu Akdeniz'de keþfedilen doðal gaz yataklarý, münhasýr bölge denklemlerini öne çýkardý. Türkiye'nin 2019'da Libya ile imzaladýðý deniz yetki alaný anlaþmasýnda Yunanistan ile ihtilafa düþtüðü noktalarda Mýsýr'ýn Türkiye'nin tezlerine riayet etmesi Ankara'da memnuniyetle karþýlandý. Ve karþýlýklý jestler gelmeye baþladý.
Bu süre zarfýnda darbeyle iktidara gelen Sisi de seçimlere giderek sandýktan çýkmayý baþardý.
TARÝHSEL BÝRLÝKTELÝK
Böyle bir sürecin ardýndan Kahire ile Ankara arasýnda istihbarat düzeyinde ilerleyen iliþkiler zamanla bakan düzeyine yükseldi. En son 2022'de Katar'da oynanan Dünya Kupasý töreninde iki ülkenin Cumhurbaþkaný selamlaþtý, tokalaþtý.
Cumhurbaþkaný Erdoðan bu fotoðraf kendisine sorulduðunda "Türkiye-Mýsýr arasý, bir liderler buluþmasý deðildir, Türk milleti ile Mýsýr halkýnýn geçmiþteki birlikteliði bizim için çok önemlidir. Neden yeniden baþlamasýn?" diyerek deðiþen þartlar üzerinden ülke menfaatlerini önceleyen bir açýklama yapmýþtý.
ÝKÝ BAÞKENT AÐIZ BÝRLÝÐÝ EDÝYOR
Ýki ülke arasýnda kendi seyri içinde yakýnlaþmaya dönen iliþkiler Ýsrail'in Gazze'de iþlediði soykýrým suçlarý ve Gazzelileri Sina Çölüne sürme hedefi nedeniyle bambaþka bir boyuta taþýnmýþ durumda. Ýsrail-ABD saldýrýlarýnýn bölgeye yayýlma riski ikili iliþkileri geliþtirmenin de ötesinde Gazze için iþ birliðini, aðýz birliðini gerektiriyor.
Nitekim dün gerçekleþen tarihi ziyaret esnasýnda Cumhurbaþkaný Erdoðan da Sisi de ayný þeyi söylediler. Hatta Mýsýr Devlet Baþkaný Sisi birebir Erdoðan'ýn kelimeleriyle konuþtu:
"Gazze'de derhal ateþkes saðlanmasý ve Batý Þeria'daki gerilimin yatýþtýrýlmasý konusunda Türkiye Cumhurbaþkaný ile ayný fikirdeyim. Mýsýr ve Türkiye el ele vererek Gazze konusunda da çok iyi sonuçlar elde edebilecek. Filistin'de barýþ süreci yeniden baþlatýlmalý. Bu sürecin uluslararasý hukuk çerçevesinde baþkenti Doðu Kudüs olan 1967 sýnýrlarý üzerinde bir Filistin devletinin kurulmasýyla sonuçlanmasý gerek."
GAZZE SAHÝPSÝZ KALMAMALI
Sözle, kýnamayla, mahkeme kararýyla Ýsrail'i durdurmak mümkün deðil. Nitekim 1917'den beri önce sinsice 1948'den beri de pervasýzca iþgal ediyor, gasp ediyor, öldürüyor, sürüyor ve hep daha fazlasýný istiyor.
Ýsrail'e hak ettiðini vermenin, Filistin'de ve bölgede barýþý tesis etmenin tek yolu var. Bunun için siyasi ve askeri birlik gerekiyor.
ABD merkezli Global Firepower'ýn son verilerine göre dünyanýn en güçlü ordularý sýralamasýnda 8. sýraya yerleþen Türkiye ile 15. Sýrada bulunan Mýsýr'ýn birlikteliði BM barýþ gücünü harekete geçirmek için önemli bir zorlayýcý olabilir.
Filistin'in sahipsizliðinin, Ýsrail'in ölçüsüz saldýrganlýðýnýn en önemli sebebi Ýslam dünyasýndaki daðýnýklýk aslýnda. Sýrf bu açýdan bile Türkiye-Mýsýr iliþkilerinin desteklenmesi gerekir.