DEM ve Demirtaş: Siyasette vekâlet

DEM'e dair kısa özet:

Kapatma davası AYM'de bekleyen HDP, seçim öncesinde kitlesini YSP'ye (Yeşil Sol Parti) yönlendirdi. Ama seçimlerde büyük oy kaybı yaşanınca YSP'nin adı HEDEP olarak değiştirildi. Lakin HEDEP, kapatılan HADEP çağrışımı nedeniyle Yargıtay'dan dönünce partinin adı bu defa DEM olarak güncellendi.

DEM, CHP'ye rengini verdiği için şimdiden tutmuş görünüyor.

Bunda iktidar bloğunun katkısı büyük tabi.

Yine de isim ve kadro değişikliği aynı çizgiye oy veren Kürtler arasında da Türkiye genel kamuoyunda da heyecan yaratmış değil.

Yeni Genel Başkan'ın CHP'de heyecan yaratmaması gibi tıpkı.

HDP'nin 2015'te yüzde 13,1 olan oyu 2018'de 11,7'ye, 2023 seçimlerinde yüzde 8,8'e düştü.

Oransal düşüşün Meclis'teki rakamsal yansıması da şöyle:

2015'teki 80 milletvekili 2018'de 67 oldu, 2023 seçimlerinde ise 59.

Yüzde 25 oranında büyük bir düşüş söz konusu.

Bu oranların, rakamların ortaya çıkmasının pek çok nedeni var elbette.

Bunlar arasında PKK'nın hendek terörü döneminde çatışmayı şehirlere taşıması, Kürtlerin sokaklarını, evlerini başlarına yıkması, çocuklarını dağa kaldırması ve elbette "Türkiye partisi" sloganıyla kurulan HDP'nin PKK sözcülüğüne soyunması sayılabilir.

O dönem popstar gibi popülerleşen Selahattin Demirtaş'ın HDP eş başkanı sıfatıyla PKK'dan gelen talimata uyarak sokak şiddetine çağrı yapması da tabanda sessiz bir tepkiye yol açtı.

15 Temmuz sonrası devlette yapılan FETÖ temizliği, FETÖ-PKK işbirliğinin bölgeye yansımasını ortadan kaldırdığı için baskıdan kurtulan bölge halkı gün yüzü görmeye başladı.

Bu sürece paralel olarak yürüyen HDP-CHP iş birliği de kaybettirdi HDP'ye.

İstanbul, Ankara ve İzmir'de CHP adaylarına kazandırmanın, Diyarbakır'da Kılıçdaroğlu'na oy vermenin HDP'ye getirisinin olmadığı da tecrübe edildi.

Dağdan inen az sayıdaki PKK'lıyı CHP belediye kadrosuna almak, birkaç ikircikli açıklama yapmak, tezkereye hayır demek, kamuoyu baskısına rağmen Diyarbakır Annelerini ziyaret etmemek CHP'den beklentiyi karşılamadı, HDP'yi tatmin etmedi.

CHP'ye payanda olmakla, üçüncü yol olma iddiasından sapmakla suçlandı HDP ve ardılları.

O yüzden eleştirilere maruz kaldılar, özeleştiri verdiler.

Parti yönetimi bu nedenle değişti.

Selahattin Demirtaş da "içerden" muhalefet etti kendi partisine.

Siyaseti bıraktım dese de hâlâ paralel başkanlık yaptığı söylenebilir.

DEM'in eş başkanları yakın zamanda kendisini ziyaret etmesine rağmen eşi Başak Demirtaş'ın (Silivri dönüşü) yaptığı ani adaylık açıklaması ve parti yönetiminin bu açıklamaya şaşırması bu minvalde okunmalı.

Başak Demirtaş eşinin yokluğunda HDP'nin en çok tanınan, masa ittifakınca ziyaret edilen ve doğum günü için hediyelerle beraber lider eşlerinin gönderildiği yüzüydü çünkü. Bir potansiyel birikmekteydi.

Öte yandan DEM Parti ile CHP arasında İstanbul başta olmak üzere belli yerlerde "kent uzlaşısı" sağlanmış gibiydi. Kulislere yansıyanlara göre batıda belediye isteyen DEM'e karşı Özgür Özel de gayet cömertti. Esenyurt ve Adalar hemen hemen tamamdı.

Ama Selahattin Demirtaş gidişata müdahale etti.

Başak Demirtaş, "DEM yönetimi isterse İstanbul'da aday olabilirim" diyerek eşi adına bir mücadeleye girdi.

Siyasette vekâlete yeni bir boyut getirdi.

Meclis'teki Öcalan soyadlı vekiller kimin vekiliydi, diye de sorulabilir gerçi.

Başak Demirtaş'ın adaylığı DEM'e bir şey kazandırmasa da CHP'ye kesin kaybettirir.

Öte yandan bir kimlik bunalımı yaşanıyor aslında DEM çevresinde.

2013'e sık dönmeleri biraz da bundan.

Çözüm Sürecine dair itirafların, suçlamaların, hayıflanmaların ardı arkası kesilmiyor.

O dönem PKK'ya silah bıraktıramamak bir yana, kendileri de bırakmadığı için sebepler üzerine epey konuşuluyor.

PKK'ya müzavir Kürtlerin alan kazanacağını, Türkiye'nin parçalanacağını sanmak; Suriye'de kantonlar kurulurken Türkiye'de hendek başında özerklik ilan etmek dönüp dönüp deşilen şeyler.

Neticede PKK içerde bitti; sınır ötesinde de lider kadrosu nokta operasyonlarla etkisiz hale getiriliyor. Başı kesilmiş tavuk gibiler.

İmralı'dan haber/talimat alamadıkları ve Kandil kendini kolladığı için dağdakiler de ovadakiler de şaşkın. Lidersiz pusulasız kaldılar.

Seçimlerden öte bir tür varlık-yokluk sancısı çekiyorlar.

Onların terör örgütüne koyamadığı mesafeyi devlet koyuyor çünkü araya.

Gerçek bir siyasi parti olmayı, örgütün gölgesi olmadan halkla buluşmayı başarabilirler mi, bunu seçecekler mi göreceğiz.