Gara'daki katliam, hepimizi can evimizden vurdu. 13 vatandaþýmýzýn teröristlerce hunharca katlediliþinin acýsý yüreklerimize oturdu. Ýnsan olanýn vicdaný yanar; elleri kollarý baðlý þekilde yakýn mesafeden kafalarýna sýkýlan kurþunlarla þehit oldular. Sadece ortak sevinçler, ortak, umutlar, ortak amaçlar millet kýlmaz bizi... Ortak acýlar, ortak hicranlar, ortak kýzgýnlýklar da millet olmanýn kurucu öðelerindendir...
Ýþte ip tam da o esnada kopuyor. Herkesin yüreði yanarken; bazý HDP vekillerinin Ordumuzu suçlayarak, PKK'nýn elindeki insanlarýmýzdan ''esirler' diye söz etmeleri ve teröristlerin inlerinden ''esir kampý'' diye bahsetmeleri, sosyal medyada bu minvalde yaptýklarý paylaþýmlar, yüreklerdeki ateþi yangýna çeviriyor... Bu nasýl bir yabancýlaþma, bu nasýl bir nobranlýk...
Bir tek þehit evine taziye için uðrayamayan, bir tek þehit cenazesine katýlamayanlarýn, koþa koþa terörist cenazelerine gitmeleri, boy göstermeleri, teþvik nutuk atmalarý da ayný girdabýn karanlýk derinliklerinde yatýyor...
Hem bu milletin vekili temsilcisi olacaksýnýz, hem de bu milletin evladýný yok eden teröristlerin tarafýnda olacaksýnýz, bu nasýl beyin yakan bir paradoks... Hiçbir milletvekili, ben sadece bana oy verenlerin temsilcisiyim diyemez. Seçildikten sonra her vekil, tüm vatandaþlarýmýzýn, Türkiye'nin vekilidir. Peki HDP ile millet arasýndaki bu keskin gerginlik, hatta ölüm/kalým þeklindeki en radikal aykýrýlýk, niçin bir siyasi parti olarak HDP'nin sorunu haline gelemiyor?
Milleti temsil edemiyorsanýz, niçin Milletin Meclisindesiniz...
Milletin Meclisinde vekiller iseniz, niçin milleti vuranlarýn masasýnda oturuyorsunuz...
Bu millete bu kadar düþmansanýz, niçin hala bu milletin sýrtýndasýnýz?
HDP'nin bu tavrýnýn; düþünce farklýlýðý, siyasi duruþ veya politik tavýr olarak adlandýramayacaðýmýz derecede sert bir nefrete dayalý olduðunu görmemiz gerekiyor. Evet, bu haliyle HDP, bir siyasi parti deðil, bir vesayet odaðý, teröre has bir vesayeti temsil ediyor. Terör örgütü PKK'nýn uzaktan kumandalý alet edavatý olarak iþ görüyor.
Acýlar, zorlu, çileli tecrübeler hukuka kaynaklýk eder. Terör örgütünün sözcüsü olan bir partinin Meclisteki varlýðý giderek aðýr bir sorun olarak karþýmýza çýkýyor. Parti kapatýlmalarýna karþý çýkan bir gelenekten gelen AKParti'yle, HDP'nin her fýrsatta kapatýlmasýný isteyen MHP'nin nasýl bir yol izleyeceðini önümüzdeki günlerde göreceðiz...
Siyasi meselelerin yargý yoluyla karara baðlanmasý, doðal bir yol deðildir. Ne ki siyaset, milletin can güvenliðini tehdit eden bir terör örgütünün, kýlýfý, maskesi de olamaz...
Ak Partinin, darbeler aracýlýðýyla kapatýlmýþ partiler müzesine dönen demokratik mazimizin aðýr yüküyle, parti kapatmayý zorlaþtýran hukuk anlayýþý da zaten bu tecrübenin yankýsý... Darbeye, þiddete, vesayete deðil siyasete imkan tanýyalým diye, siyasetten yana koyduðu bir tavýr var... Ama HDP'nin þiddeti içselleþtirmiþ söylem ve tavrý, zaten siyaset imkanýný da berhava ediyor. Yani HDP'nin terörü absorbe eden duruþunu, siyaset illüzyonu altýnda gizleyemeyeceðimiz baþka bir gerçek...
Kamuoyunda sýkça duyduðumuz kapatma davasý meselesinin çok kolay bir iþ olmadýðýný da söyleyelim. Gerek Anayasa Mahkemesinde, gerekse Meclis Genel Kurulunda, güçlü nisaplarla verilecek kararlara ihtiyaç var...
Kapatma davasý Yargýtay Cumhuriyet Baþ Savcýlýðý tarafýndan açýlýyor. Baþ Savcý bu davayý, re'sen açabilir, ki þimdiye kadarki tüm kapatma davalarýnda bu yol seçildi... Diðer bir yol daha var; Meclisteki bir parti de bu davayý açmak için baþvurabilir. Önümüzdeki günler neler getirecek bilinmez ama HDP, kalpleri kanata kanata yürümeye devam ediyor...