İslami olan hemen her şeyden rahatsızlık duyan bir kesim var. Sözde hümanisttirler ama ümmet, şeriat, hilafet denilince birden köpürürler. Ve hemencecik de laikliğin faziletlerinden dem vururlar.
Devletin laiklik sayesinde her inanca özgürlük tanıması ve her inancın hayat garantisi olduğunu söylerler. Laik Türkiye'de Ortodoksların dini liderliği olan patriklik onları hiç rahatsız etmez, laikliğe de aykırı bulmazlar ama Müslümanlar hilafet kelimesini telaffuz ettiklerinde kıyameti koparırlar.
Yahudiler kendi şeriatlarına uygun hareket ettiklerinde normal karşılarlar ama Müslümanlar şeriat (Şeriat temizlikten adalete dinin hükümler bütünüdür) dediğinde hemen tepki koyarlar.
Aldıkları kültür sebebiyle, başka dinlere saygılılar ama İslam'a karşı tepkili olmaya şartlanmışlardır.
Son günlerde bu kesimin ümmet deyimine kafayı taktıklarını görüyoruz. Kimileri Dışişleri Bakanımızın İslam ülkelerini ziyarette kullandığı ümmet deyimine takmış ve bunun üzerinden Bakanı eleştiriyor.
Kimileri de Filistin'e yapılan insanlık dışı saldırıları bahane edip, 'Hani İslam ümmeti nerede?' diyerek kendilerince İslam ümmetini karalama aşağılama cihetine gidiyorlar.
Ümmet kısaca bir peygambere tabi olanlara verilen isimdir.
İslam ümmeti ya da doğru ifadeyle Muhammed Ümmeti, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselama inananların kısa adıdır.
Müslümansanız Hz. Muhammedin ümmetisiniz demektir.
Ümmet birleştirici, kucaklayıcı ve bütünleyicidir.
Ümmetin birliğini sağlayan unsur inançtır. Dil, renk, ırk ya da coğrafya değildir. Onun içindir ki Peygamberimiz İranlı Selman, Romalı Suheyb ve Habeşistanlı Bilal'ı iman sayesinde kardeş kılmıştır.
Müminlerin kardeşliği iman kardeşliğidir. Ne Arab'ın Arap olmayana ne de Arap olmayanın Arab'a üstünlüğü vardır. Mümin İslam ilkelerine bağlılığıyla ve Allah'a karşı sorumluluk bilinciyle (takva) değer kazanır.
Bu itibarla ümmet bilinci müminleri kardeş kılan birleştirici ve kucaklayıcı bir unsurdur ve ümmet denince dünyadaki bütün Müslümanlar kastedilir.
Filistin konusunda bütün Müslümanların kaygısı, hüznü, kederi ve fedakârlığı aynıdır. Protesto eylemleri, destek kampanyaları ve Filistin'e yardım eli uzatma konusunda dünya Müslümanları yani ümmet adeta yarış halindedir.
Ama saldırılara karşı elindeki gücü ümmet lehine kullanması gereken yönetimlerin emperyalizme teslim olmuş hallerine bakarak, "Hani nerede İslam ümmeti?' demek, ümmet ile ümmetin başına musallat olmuş yönetimleri birbirine karıştırmak demektir.
İşte tam da bu sebeple dünya Müslümanları Erdoğan liderliğindeki Türkiye'yi ümmetin umudu olarak görüyor.
İşte tam da bu sebeple Dışişleri Bakanımız Çavuşoğlu son açıklamasında, 'Ümmet bizden liderlik bekliyor.' diyor.
Çünkü yönetim bazında İsrail zulmüne karşı yüksek sesle itiraz eten tek ülke Türkiye oldu. Bunu ümmet görüyor ve biliyor.
Mescidi Aksa'daki mitingde ister bir çağrı, ister bir sitem olarak algılayın, 'Biz buradayız Erdoğan nerede?' sloganı da tam olarak bu hakikati haykırmaktadır.
Ayrıca, ümmet mefhumunun kimsenin etnik kökenini inkâr anlamına gelmediğini de hemen belirtelim.
Bizzat Peygamberimiz kendi soyunu anlatırken Haşim oğullarından Abdullmuttalib evladından, Arap ve Kureyş kabilesinden olduğunu teker teker saymış ama her cümlenin sonunda 'Övünmek için değil' buyurmuştur.
Yani İslam birinin kökenini açıklama bağlamında Türk, Kürt, Arap, Alman veya başka bir ırka mensup olduğunu söylemesini yasaklamaz. Müminin kendi ailesini, kabilesini ve milletini sevmesini de yasaklamaz. Yasakladığı tek şey başkalarını hakir görecek biçimde kendi ırkını öne çıkarmasıdır.
İslam üstünlüğün ırkta değil takvada olduğu ilkesini vaz etmiştir.
Ümmet mefhumunun bir de tüm insanlığı kuşatan boyutu vardır.
Peygamberimiz bütün insanlığa gönderildiği için biz Müslümanlar tüm insanların O'nun ümmeti olduğuna inanırız.
Bütün insanlık peygamberimizin ümmetidir. Müslümanlara ümmet-i icabet denir. Yani O'nun çağrısına olumlu cevap verip inananlar demektir.
İnanmayanlara ise ümmet-i davet denir. Yani Müslüman olmayanların tamamı İslam'a davet edilecek insanlar demektir.
Ümmet kelimesini bu boyutuyla değerlendirdiğimiz zaman bütün insanlığı kucaklayan bir anlayışı kabul etmiş oluruz.
Dolayısıyla ümmet mefhumu bölen, parçalayan ve ötekileştiren bir mefhum değildir. Aksine öncelik Müslümanları, peşinden de Müslüman olmayanları kucaklayan kapsamlı bir mefhumdur.
Biz Müslümanlar olarak O'nun ümmetinden olmayı elbette ki önemseriz. O'nu her adı geçtiğinde dualarla salavat getirerek anarız. Onun ümmetinden olmanın mutluluğunu yaşarız. Ahirete iman ettiğimiz için de onun şefaatini umarız.
Üstad Necip Fazıl'ın bir şiiriyle bitirelim.
Beri gel, serseri yol!
O'nun Ümmetinden ol!
Sel sel kümelerle dol!
O'nun Ümmetinden ol!
Sen, hiçliğe bakan yön!
Hep sıfır, arka ve ön!
Dosdoğru Kâbe'ye dön!
O'nun Ümmetinden ol!
Gel dünya, mundar kafes!
Gel, gırtlakta son nefes!
Gel, Arşı arayan ses!
O'nun Ümmetinden ol!
Solmaz, solmaz; bu bir renk...
Ölmez, ölmez; bir ahenk...
İnsanlık; hevenk hevenk,
O'nun Ümmetinden ol!