Uzun ve tartışmalı bir seçim sürecinin ardından Demokratların adayı Joe Biden ipi göğüsledi ama sonuç henüz resmileşmedi. Trump’ın itirazlarına rağmen Biden başkanlık kutlamalarına, açıklamalarına başladı bile.
Türkiye’nin güvenliği, huzuru ve menfaatlerinin korunması açısından hangi ismin başkanlığının daha iyi olacağını uzun süredir tartışıp duruyoruz.
Trump’la bir dört yıl geçirdik zaten. Küresel sermayeyle, medya devleriyle, müesses nizamla mücadelesi tamam da PKK’yı ve FETÖ’yü sahiplenme konusunda Demokratlardan hiç farkı yoktu. Kudüs’ü İsrail’e peşkeş çekmeye kalkması ve kaba sabalığı da cabası.
Biden da sürpriz değil Türkiye için. Kırk yıllık senatörlük geçmişi de, dört yıllık başkan yardımcılığı dönemi de kendisini tanımamız için yeter sürelerdi. Hemen her konu başlığında bağımsız Türkiye’nin karşısında yer aldı Biden. Türkiye’yi ABD’nin bir eyaletiymiş gibi bağlı ve bağımlı görmek isteyen hadsiz bir bakışa ve tutuma sahip.
O yüzden başkanlığı döneminde yeni Türkiye’yi tanımak ve kabullenmek gibi bir zaruret bekliyor onu.
Önce kendisini, bilgilerini güncelleyecek, sonra doğru bir iletişim diliyle iki eşit devlet olarak konuşacak Türkiye Cumhuriyeti ile.
Öte yandan Biden’ın Erdoğan ve Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye’yi gayet iyi tanıdığını biliyoruz aslında. Kendi kurgusunu gerçek kılmak için verdiği demeçlerin ardından Türkiye en sert şekilde cevap verdiği için iki kez “ABD Başkan Yardımcısı” sıfatıyla özür dilemek zorunda kaldı Türkiye’den.
İlki Türkiye’yi terörle terbiye etmek, Erdoğan’ı iktidardan düşürmek umuduyla PKK, FETÖ, DHKPC, DEAŞ dahil bilumum terör örgütünü üzerimize saldıkları 2014 yılında gerçekleşti. Önce Esad’ı devirmek için Türkiye’nin DEAŞ’ı desteklediği iftirasını attı. Can Dündar’dan Ahmet Şık’a, ayak takımı FETÖ’cülerden Kemal Kılıçdaroğlu’na bildik tüm aparatlar talimatlara uyarak benzer yayınlar ve açıklamalar yaptı ama neticede Joe Biden Erdoğan’ı arayıp özür diledi.
İkincisinde tarih Ağustos 2016 idi. Halk ayaklanması görünümlü girişimler, terör saldırıları, yolsuzluk ambalajlı operasyonlar, ekonomik saldırılar ve muhalefette kurguladıkları ittifakla deviremedikleri Erdoğan’ı FETÖ askeri darbesiyle devirmeye kalkmışlar ama “güvendikleri çocuklar” işi ellerine yüzlerine bulaştırdığı için fena halde açığa düşmüşlerdi. Darbe gerçekleşirken sessizliğe gömülen Washington adına Ankara’ya bir ay sonra gelen Biden “Obama Erdoğan’ı ilk arayanlardan biriydi. Yine de özür dilemek istiyorum, keşke daha erken buraya gelebilseydim” ifadelerini kullanmıştı.
Devletlerarası ilişkilerde özürler diplomatik jest olarak kabul edilse de devletin binlerce yıllık hafızasına hakkıyla kaydetmiştir mutlaka.
Türkiye’ye ve Erdoğan’a bir özür borcu daha var Biden’ın.
2019 Aralık ayında yaptığı, 2020 Ağustos ayında kokusu çıkan açıklamalardan dolayı ABD’nin 46. Başkanı sıfatıyla nedamet getirmesini bekliyoruz.
Bütün yolları deneyip yıkamadıkları Erdoğan’ı devirmek için Türkiye muhalefetini nasıl kullanacaklarını şöyle açıklıyordu Başkan adayı: “Bence yapmamız gereken farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefet liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz. Yanlış olduğunu düşündüğümüz şeyler hakkında sesimizi çıkarmalıyız. Yaptıklarının bedelini ödemeli. Muhalefetle doğrudan iletişimde olup Erdoğan’ı mağlup etmeleri için cesaretlendirebiliriz. Darbe ile değil, seçimle”.
Daha ne desin. Bütün müdahale biçimlerini ve kullandığı piyonları ilan etmiş Joe Biden.
Şimdi kendisine düşen vazife, daha önce olduğu gibi bağımsız Türkiye devletinden, seçilmiş yetkilendirilmiş meşru Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ve onun temsil ettiği Türk milletinden özür dilemesidir.
Nasıl kurgulanıp kullanılacakları dünyaya ilan edilen Türkiye muhalefetinde birazcık onur varsa Biden’a haddini bildirmelerinin vakti geldi de geçiyor bile. CHP, İP, SP, HDP ve diğerlerinin parti genel merkezlerinde aklı başında birileri varsa seçmenlerinin namusu için hiç değilse zevahiri kurtarmalılar.
Kılıçdaroğlu için ne söylenebilir bilmiyorum. Olağan şüpheli haline bakmadan bir de Biden’ı ilk kutlayan olma telaşına düşmüş Kemal Bey. Atatürk’ün partisini on yılda “made in USA” aparatına dönüştürmeyi başardı.