Bu cenazeyi kim kaldıracak?

7 Şubat 2012 MİT krizinden sonra çok tecrübeli bir emniyet müdürüyle Gülen hareketini konuşmuştuk. Kendisi ülkemizdeki terör örgütlerinin hepsine vakıf olduklarını, eylemlerini, saldırı yöntemlerini ve insan devşirme usullerini bildiklerini söyledi. Ancak sıra Gülen hareketine geldiğinde: Ne yazık ki bu yapıyı yeterince bilmiyoruz demişti.

Örgüt 17-25 Aralık operasyonuyla yargı üzerinden seçilmiş hükümeti devirmeye çalışmıştı. Ardından 15 Temmuz 2016'da bir darbe teşebbüsünde bulunmuştu.

Örgütü Batı dünyasına terör örgütü olarak anlatmakta başarısız kaldık. Bunun sebebi ülkemizin bu tür yapılar karşısında tecrübe sahibi olmamasıydı. Türkiye terörle mücadelede mevcut örgütlerden ayrışan kendine özgü yöntemleri olan bir yapıyla karşı karşıyaydı.

Örgütü terör örgütü kapsamına sokan ilk mahkeme kararları yasalardaki tanımlamalar doğrultusunda terör örgütü olarak tanımlamıştı.

Erzincan'daki "Ergenekon" davasının gizli tanıklarının hapis cezasına çaptırılmasına hükmeden mahkeme kararının gerekçesinde, "Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY)", silahlı terör örgütü olduğunun kabul edilmesi gerektiğine yer verildi. Böylece FETÖ/PDY'nin silahlı terör örgütü olduğu ilk kez mahkeme kararına girdi.

Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2013/9298 karar sayılı ilamında "...benimsediği yöntemler nazara alındığında silahlı terör örgütü olarak kabulü..." ifadesi geçti.

Örgütün merkez üssü olan Pensilvanya'daki merkez ABD için kült bir hareket. Kült kavramını bizde özellikle Prof. Dr. Hilmi Demir kullandı. Hilmi Demir bu kavramı ısrarla kullanırken aslında örgütü dünyaya net bir fotoğrafla anlatmamız gerektiğini vurguluyordu. Gülenist Kült'ün geçmişi bugünü ve geleceği bundan sonra daha çok konuşulacak görünüyor.

FETÖ yapılanması, gizlilik esaslı yürüyen, tayin sistemi olan, katalogla evlendirme yapan, mahrem görevlileri olan, kod adları ve gizli yazışma programları üreten bir hareketti. Bu yöntemler önce halkın çocuklarını çalan ardından yine halkın ve devletin içine sızan bir istihbarat örgütü ortaya çıkarttı.

Dini referanslarla hareket eden ezoterik, sapkın bir kült hareketin neler yapabileceğini dünyada tecrübe etmiş birçok ülke var. Umarım ceza kanunlarımıza yeni nesil örgütleri, kült akımları tanımlayacak maddeler de dahil edilir.

Bugünlerde FETÖ merkez üssünde yaşanan iç savaş kamuoyunu meşgul ediyor. Örgütün merkez üssü Pensilvanya'daki çiftlikte yaşananlar tüyler ürpertici. İddialar, itiraflar, iç siyasete müdahale yöntemleri, üretilen animasyonlar vs...

Örgütün dünyadaki birikimi ve çalışmaları elbette çok stratejik. Okullar ve öğrenciler üzerinden birçok ülkeye ait bilgiler nereye akıyor ve bu işleri bugün kimler yönetiyor sorusunu sormak durumundayız.

Mesele artık Fetullah Gülen'den ibaret değil. Örgütün insan kaynağı ve finansal gücü Pensilvanya'daki çete tarafından yönetilecek. ABD Gülen'i iade eder mi tartışması ise ABD'nin bu paket karşılığında bizden ne isteyeceği sorusunu akla getiriyor.

Önümüzde iki seçenek var. Ortadaki cenazenin geri kalanıyla ya mücadele edeceğiz ya da kontrol altına alacağız.

Ankara, 1950 sonrası sistem içinde kontrol edilen ve detayları bilinen yapıları elinde tutamayacak kadar acemi aktörler gördü. Birçok politikacı ve bürokrat bu konuda kabahatli. Makamlara heves edenler görmezden geldikleri hareketlerin gelecekte neler yapabileceğini hesap etmeli. Örgütün kripto uzantılarıyla mücadele edebilecek kadrolar geçmişte de bu harekete karşı olanlardan ve hatta somut mücadele edenlerden seçilmeli.

Diğer seçenek pek muhtemel görünmese de örgütün tasfiyesi ve kontrol altına alınması. Bundan sonra örgütte yaşanacak çözülme yeni tartışmaları gündeme getirebilir. Bu cenazeyi kim nasıl kaldıracak? Bu travmalı topluluğu kim iyileştirecek ve onları Türkiye düşmanlığından vazgeçirecek?