Darbe gerçekleþseydi 2021 Türkiye'si nasýl olurdu?

Türk tarihinin en büyük hýyaneti olan 15 Temmuz iþgal teþebbüsü, kýsa sürede defedildiði için boyutlarý tam olarak anlaþýlamamýþtýr. Bundan istifade eden darbeciler ve iþbirlikçileri, 15 Temmuz'u unutturmak için yoðun çaba sarf etmektedir. Bu sebeple, bu hýyaneti "tiyatro" olarak nitelemek, iþgal için kullanýlan Haçlý uþaklarýna damardan destek vermektir. Hele özellikle 15 Temmuz'un sene-i devriyesinde CHP üst yönetiminin yaptýðý "20 Temmuz darbesinin maðduru olan bütün KHK ihraçlarýný geri döndüreceðiz" açýklamasýnýn 15 Temmuz'a katkýsý, millete kurþun yaðdýran FETÖ katillerinden daha az deðildir. Beþ yýldýr planlý olarak yürütülen bu algý operasyonu sonucunda 15 Temmuz hakkýndaki farkýndalýk ciddi ölçüde azaltýlmýþtýr. Nitekim FETÖ firarileri, "15 Temmuz'a tepki söylemleri her yýl biraz daha azalýyor" diye zil takýp oynuyor.

Oysa 15 Temmuz öyle bir alçaklýktýr ki, diðer darbelere benzetmek bile sýradanlaþtýrmaktýr. Star Gazete olarak, bu operasyonu farklý bir yöntemle ifþa etmek için her görüþten kanaat önderlerine ve bu saldýrýlara göðsünü siper eden vatandaþlarýmýza "15 Temmuz hedefine ulaþsaydý bugün nasýl bir Türkiye olurdu?" sorusunu yönelttik. Cevaplarý star.com.tr'den izleyebilirsiniz.

Biz de bu sorunun "zor" cevabýný dilimiz döndüðünce vermeye çalýþalým:

15 Temmuz'un; yanlýþ bir genelleme ile "darbe" diye anýlmasý, önceki darbelere benzediði algýsýný oluþturmakta; gerçek sonuçlarýný doðru tahmin etmemizi engellemektedir.

Þöyle ki...

-1960'ta darbe vurulan DP'nin devamý olan AP'nin; 5. yýlda tek baþýna iktidara geldiði gibi...

-1980 darbesinden 3 yýl sonra normalleþen Türkiye'nin; Özal liderliðinde daha güçlü adýmlarla yoluna devam ettiði gibi...

-28 Þubat darbesinden 5 yýl sonra, planlarý tersine çeviren Türkiye'nin; Erdoðan ile uzun soluklu bir þahlanýþa geçtiði gibi...

15 Temmuz'un 5. yýlýnda da Türkiye; bütün tahribatlarý geride býrakarak, demokrasi ve kalkýnma yoluna kaldýðý yerden devam edebilecek miydi?

EMPERYALÝST ÝÞGALÝ, KEMALÝST DARBE GÝBÝ GÖSTERDÝLER

Önce þunun altýný çizelim ki, yabancý istihbarat örgütlerinin katkýlarýyla eksiksiz bir plân hazýrlamýþ, mutlaka sonuca ulaþmak için her tedbiri almýþlardý. Allah þaþýrtýp; darbe erkene alýnmasaydý, 16 Temmuz sabahý çok farklý bir Türkiye'ye uyanacaktýk.

O akþam yönetime el koyan cuntaya, 27 Mayýs'ýn "Milli Birlik Komitesi"ni ve 12 Eylül'ün "Millî Güvenlik Konseyi"ni taklit ederek; "Yurtta Sulh Konseyi" demeleri, darbenin; emir-komuta zinciri içerisinde yapýldýðýný iddia etmeleri ve bildirilerinde; abartýlý "Kemalist" vurgusu yapmalarý; önceki darbelerin devamý gibi göstererek "dokunulmazlýk" hedefleyen bir takýye idi.

Nitekim önceki komite ve konseyler, yönetime "geçici olarak" el koyduklarýný, ilk fýrsatta demokrasiye dönüleceðini açýklamýþlardý ki, yukarýda hatýrlattýðýmýz siyasi normalleþmeler de bu sayede gerçekleþmiþti. Oysa Fetullahçýlar, ülke yönetimini asla devretmeyecekti.

Peki 15 Temmuz sonrasý nasýl bir "Türkiye" dizayn edilmiþti?

O akþam TBMM feshedilmiþ ve yönetime fiilen el konmuþtu. Yani darbe konseyi, yürütme ve yasama yetkisini kendi üzerine almýþtý. Zaten FETÖ iþgalinde olan yargý ise, "Sýkýyönetim Mahkemeleri" ile kontrol edilecekti.

Cumhurbaþkaný Erdoðan mutlaka çatýþmada(!) öldürülmüþ olacak, Baþbakan Binali Yýldýrým baþta olmak üzere bütün yöneticiler tutuklanacaktý.

Yönetimi ele alan Yurtta Sulh Konseyi ilk adým olarak, bütün vali ve kaymakamlarý görevden almýþ; yenilerini atamýþtý. Asýl yetki ise, il sýkýyönetim komutanlarýnda olacaktý. Ayrýca Sýkýyönetim Direktifi listesine göre Baþbakanlýk ve bütün bakanlýklara "müsteþar", Devlet Personel Baþkanlýðý'na ve Merkez Bankasý'na "baþkan", Emniyet Genel Müdürlüðü'ne, kamu bankalarýna, TÜRKSAT, MÝT, AA, TRT, AFAD, MKE gibi stratejik kurumlara da "genel müdür" atanmýþtý. Bunlarýn tamamý Fetullahçý TSK mensuplarý idi. Bugün cezaevlerinde hesap veren darbecilerin her biri, askerî pozisyonlarý sabit kalmak üzere kritik görevlere atanmýþtý.

Mesela, o gece hedeflerin hatasýz vurulmasý için uçaklara sniper cihazý taktýran ve vurulacak hedefleri belirleyen Hakan Evrim, yeni Türkiye'de; çocuklarýmýzýn eðitiminden sorumlu müsteþar olacaktý. Cumhurbaþkaný Erdoðan'a suikast operasyonunu yöneten Þahin Sönmezateþ ise MÝT Müsteþarý olarak atanmýþtý.

Hasýlý Fetullahçýlar; Türkiye'ye el koymuþtu.

ÝRAN'DA "AYETULLAH", TÜRKÝYE'DE "FETULLAH"

Yeni yönetim yapýsýnýn tepesindeki, Yurtta Sulh Konseyi Baþkaný, sadece görüntüdeki "kukla" baþkan olacak; bütün talimatlar "yukarý"dan gelecekti.

"Ben Kýtmirim" muhabbetleriyle "mütevazý"lýk taslayan Fetullah Gülen, benzersiz bir kibir daðýdýr. Risk alýp; gasp ettiði devlet yönetimindeki "1 numara"yý baþkasýna býrakacaðýný düþünmek ahmaklýktýr.

O, Ýran'daki "Ayetullah"lar gibi; Türkiye'nin "Fetullah"ý olacaktý. Ýncek sýrtlarýndaki; "Ankara'nýn en yüksek sarayý" bunun için hazýrlanmýþtý. Türkiye, "dinî lider" takýyeli bir diktatör tarafýndan yönetilecekti.

Peki bu ne anlama gelecekti?

DARBE GERÇEKLEÞSEYDÝ BATI ÝLE HÝÇBÝR PROBLEMÝMÝZ KALMAYACAKTI!

Öncelikle dýþ politika tamamen deðiþtirilecek, "Batý ile sýfýr sorun" dönemi baþlayacaktý. Aynen Kýlýçdaroðlu'nun vadettiði gibi artýk Avrupa ve Amerika ile hiçbir meselemiz kalmayacak, hepsiyle "sulh" içinde olacaktýk! Zaten Haçlýlar kimsenin inancýna, namusuna, mabedine iliþmiyordu!

Bu politikanýn gereði olarak, Suriye'ye giden askerlerimiz geri dönecekti. Artýk Mehmetçiðin ayaðýna taþ deðmeyeceði için Meral Haným da huzura erecekti! Askerlerimiz Suriye'ye, terörü kaynaðýnda yok etmek için gitmiþti ama "PKK'lý arkadaþlardan" bize bir zarar gelmeyecekti! Sýnýrýmýzda bir terör devleti kurulacaktý ama PYD, terör örgütü olmadýðý için endiþeye gerek yoktu! Bu durumda, Batýlý dostlarýmýzýn sinirini bozan SÝHA'lara da ihtiyaç kalmayacaktý!

Doðu Akdeniz ve Libya gibi gergin ortamlardan da çekilerek, "Cihanda Sulh"u hakim kýlacaktýk. Zaten bu kadar zamandýr, bir kova petrol bile çýkaramamýþlardý! KKTC'de ise ilk seçimde bir "Akýncý" gelecek; tereyaðýndan kýl çeker gibi Kýbrýs problemini çözecekti!

Yani dýþ politikada yeni bir sayfa açýlacak BAE'den Suudi Arabistan'a, Mýsýr'dan Esad'a hatta Ýsrail'e kadar hiçbir devlet ile problemimiz kalmayacaktý!

Düþmanýmýzýn kalmadýðý bir ortamda, tabii ki, "savunma" da mantýksýz olacak, "Rusya, S-400'lerini al baþýna çal" diyecektik!

Kýsaca, dostumuz Amerika ne isterse o olacaktý.

"YURTTA SULH" HÝÇ OLMAYACAKTI

Ýstiklâlimizi ve istikbâlimizi feda etme pahasýna bir "Cihanda Sulh"umuz olacaktý ama korkarým "Yurtta Sulh", sadece konseylerinin adý olarak kalacaktý.

Çünkü "Paralel Devlet" iken güç zehirlenmesine duçar olarak herkesi sinek gibi gören FETÖ, artýk "her þey" olduklarý yeni Türkiye'de "Firavun"a dönüþecek ve görülmemiþ bir "intikam" dönemi baþlayacaktý.

Özellikle "Dinlerarasý Diyalog" sapýklýðýný yeniden ihya edecek, bu Vatikan Projesi'ne daha önce karþý çýkan kim varsa, doðduðuna piþman edeceklerdi!

Netice itibariyle, PKK baþta olmak üzere; bütün bölücü ve yýkýcýlarýn "özgür" ama milliyetçi ve dindarlarýn "esir" olduðu bir Türkiye oluþturacaklardý.

15 Temmuz gecesi, tanklarýn; yaðan bombalarýn önün gerilmekte hiç tereddüt etmeyen Türk milleti, tabii ki bu yedi düvel taþeronlarýnýn vekâleten iþgal hýyanetlerine de göz yummayacak, iç savaþ kaçýnýlmaz olacaktý. Yani Allah muhafaza; Suriye'den beter bir Türkiye oluþturulacaktý.

Kan gövdeyi götürebilirdi ama onlardan istenen de buydu. Binlerce DEAÞ ve PKK militaný bunun için sýnýrda bekliyordu.

"FETÖ TEHLÝKESÝ BÝTTÝ" DÝYEBÝLÝR MÝYÝZ?

Aradan beþ yýl geçtiði halde her gün yeni operasyonlara uyandýðýmýz bir ülkede, FETÖ'nün bittiðini söylemek bir gaflettir. Kaldý ki, FETÖ ile mücadelede yargý boyutu; devede kulaktýr. Nitekim davalar sonuçlandýðý halde "deve" hâlâ dimdik ayakta olup, kulaðý bile kökten kesilememiþtir. Sadece, suçüstü yakalananlar ceza alsa da, "örgüt" hiçbir þey kaybetmemiþtir.

Zaten FETÖ, iþi biten yakýt tanklarýný býrakarak yükselen uzay roketleri gibi, insanlarý kullanýp çöpe atarak ilerleyen bir örgüttür. Yani bu cezalarýn FETÖ'ye hiçbir zararý yoktur. Hatta bunlar üzerinden yürütülen maðduriyet propagandalarýyla; güç bile devþirmektedir.

FETÖ'yü bitirmenin tek yolu, tamamen itibarsýzlaþtýrarak, marjinal bir menfaat örgütüne dönüþtürmek, böylece; malî ve insanî taban desteðini önlemektir. Yani, bütün dünya desteklese bile, Türkiye'de desteðin bittiði gün, FETÖ'nün de bittiði gündür.

FETÖ ÝLE ETKÝLÝ MÜCADELE EDEBÝLECEK TEK KURUM DÝYANET'TÝR

FETÖ'yü hýrpalayacak tek mücadele, bugünkü konuma gelmek için dinimizi nasýl kullandýklarýnýn açýða çýkarýlmasý, yüzsüzlüklerinin yüzlerine vurulmasýdýr.

Bu gerçeði; etkili olarak ortaya koyabilecek tek yetkili kurum ise Diyanet'tir.

Ancak ne hazindir ki, Ýslamiyet'i saldýrýlardan korumasý gereken bu kurum, FETÖ'nün istismar imparatorluðunun en büyük destekçisi olmuþtur.

58, 59 ve 60. hükümetlerde Diyanet'ten Sorumlu Devlet Bakaný yapýlan Mehmet Aydýn, kendisini dinler arasý diyalog ve FETÖ'ye adamýþ biridir. Diyanet'in hatta devletin bütün imkânlarýný FETÖ'ye hizmet için yýllarca seferber etmiþtir.

Din þuralarýný tamamen FETÖ'ye tahsis eden Diyanet bu yüzden, dinler arasý diyalog talimatlarýyla dolu 2, 3 ve 4. din þuralarýný resmî sitesinden; tamamen çýkarmak zorunda kalmýþtýr. Sitelerindeki; 1. Din Þurasý'ndan sonra, pat diye 2014'te yapýlan 5. Din Þurasý'na atlama ayýbýný, format deðiþtirerek kapatabilirler ama silemeyecekleri kayýtlar da vardýr.

Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý bu vebalini, bilinenleri tekrarlayan raporlarla veya 15 Temmuz gecesi okutulan salalarla ödeyemez. 9 Temmuz Cuma hutbesinde FETÖ'nün din istismarýndan bahsedildi. Ancak kartlaþmýþ bu fitnenin, bir günkü yüzeysel yüzleþme ile bertaraf edilmesi mümkün deðildir. Diyanet, FETÖ narkozundan gerçekten çýkmýþ ise bütün teþkilatý seferber ederek Fetullah Gülen'in bir Ýslam düþmaný, dinler arasý diyalog safsatasýnýn ise hoþgörü ambalajýna sarýlmýþ bir misyonerlik faaliyeti olduðunu anlatmak, doðru dinî bilgi için Ehl-i Sünnet âlimlerinin yazdýðý kaynaklarý tavsiye etmek zorundadýr. Belki bu sayede, FETÖ ile omuz omuza, yýllarca hýrpaladýðý sahih Ýslam'a olan borcunu ödeyebilir.

Hakeza, Abant'taki dinler arasý diyalog hýyanetine hizmet eden bazý muhafazakâr "önder"ler, hâlâ "muteber" bir eda ile salýna salýna ortalýkta dolaþýyor ama FETÖ ile mücadelede kýlýný bile kýpýrdatmýyorlar.

Ama unutmasýnlar ki, Diyanet'in ve bu kiþilerin susmasý, FETÖ'ye hizmetlerinin devam etmesi anlamýna gelmektedir.

Artýk, kendileri bilir...