Doğu Türkistan deyince…

Adalet menzili kayıp bu köhne dünyada...

Ama asırlar öncesinden, ta 1070'lerden umut ve hürriyet burcunu yükselten bir öğüt gönderiyor Balasagun'lu Yusuf Has Hacib...

Neçe ḳaḍġu saḳınç sini bulnasa,

Yana oḳ köler köz neçe yıġlasa.

Ajun öngdisi bu telimde berü,

Essiz eḍgü erter neçe yıllarsa.

Yani...

Kaygı ve keder seni ne kadar esir ederse etsin, ne kadar ağlatırsa ağlatsın, bir gün yüzün tekrar gülecektir. Bu dünyanın çok eski bir kanunudur; kötülük ve iyilik ne kadar uzun sürerse sürsün, bir gün geçer.

Biliyorum yükün ağır Doğu Türkistan...

Köleci bir dünyanın ortasında korkunç bir saldırıya maruz kaldın, biliyorum.

12 yıl aradan sonra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın "Türk İslam şehirleri" olarak altını çizdiği Doğu Türkistan'ın Kaşgar ve Urumçi şehrini ziyareti neyi ifade ediyordu?

İçeride eleştirilerin mesnedini kestiremiyor insan.

Acılar karşılaştırılır mı bilmem...

Ama Doğu Türkistan'ı unuttu çoğunluk, bu da bir hakikat.

Çok mu uzak ata yurdumuz?

Benim ta yüreğimin en mahrem yerinde inleyen bir ağıt, Stalin'in katlettiği Hürriyet Şairi Çolpan'ın dizeleri...

Güzel Türkistan sana ne oldu?

Seher vaktinde güllerin soldu,

Çemenler berbat kuşlar hem feryat,

Hepsi bir mahzun, olmaz mı dil şad?

İngiliz jeopolitik tasarımı üzerine Rus ve Çin emperyalizminin parçaladığı bir coğrafya Türkistan.

Bugün Batı Türkistan hürriyetle buluştu.

Ama Doğu Türkistan, korkunç bir asimilasyon politikasına maruz kalıyor.

Çin köleci bir devlet.

Onlarca etnik yapıyı tek tipleştiren, korkunç bir mekanizma.

Fakat, ABD'nin pragmatik propagandasına kapılmadan, Çin'e karşı Türkistan'ın haklarını en üst perdeden dile getirmemiz gerekiyor.

Batı başkentlerinden Türkiye'yi eleştirenleri, Çin malı zenginlikleriyle tuzu kuru sözde muhalifleri, sınanmamış fikirlerin çürümüş konforunu bir kenara bırakıp, çözümün ne olduğunu düşünmemiz gerekiyor artık.

Beni bilenler bilir...

Gençliğimizde neye inanmışsak, bugün aynı fikirlere sahibiz.

"Doğu Türkistan'a hürriyet" idealimden zerre taviz vermedim.

Ama geliştik... Okumalarımızla asıl düşmanın ne olduğunu daha net gördük.

Onun için diyorum ki...

İngiliz jeopolitik tasarımını aşacak, bir noktada, "Orta Asya değil Türkistan" diyerek tarihi coğrafyamız üzerinde yeni bir tasarım oluşturacak birliği kurmak ve bu çerçevede esir Türkler davasını yeni bir zemine taşımak gerekiyor.

Tarih ister kabul edelim ister etmeyelim, bize rağmen, bizim tarihi coğrafyamızda şekilleniyor.

Doğu Türkistan'ın hürriyetini, Türkistan'dan başlayıp Avrupa içlerine kadar ulaşan Türk kuşağını stratejimizin ana unsuru haline getirerek sağlayabiliriz.

Afro-Avrasya denkleminde, bugün tedarik zincirleri üzerinde geliştirilen projeleri, jeopolitik üstünlüğümüzü de devreye sokarak pazarlık zemini bulabiliriz.

Finans kapitalin kaosa ve kıyamete sürüklediği bir dünyada yaşıyoruz.

Dolayısıyla herkes krizde, "dünyada düzen oluşturucu güç yok" hakikatinin altını çizelim.

Ziyarette konuşulan BRICS, kuşak ve yol girişimi, orta koridor, tek Çin gibi jeopolitik konulardan bahsedebilirdim.

Ama Doğu Türkistan, yürekte köz...

1949'dan bu yana tütüyor.

Adalet menzili kayıp dedik ya...

Ağıt yakmaya hakkımız yok.

Çözüm arayışımız var.

Türkiye ve Türk dünyası insanı emanet bilen hukuk anlayışıyla, Adalet menzilinin yapı taşlarını döşeyebilir.

Onun için gavurun propaganda ağından çıkıp, kendi kavram dünyasıyla kendi dünyasını inşa etmek, en azından köklerinin bilincinde olan yazarların, düşünürlerin görevi.