Hadi yargýlamadýk da niye hala besliyoruz?

"Bin yýl sürecek" diye ilan edilen 28 Þubat darbesinin üzerinden 24 yýl geldi geçti, pek çok kalemde giderilebilecek hasarlar giderildi.

Siyaseten kazýnmak istenen kadrolar ve toplumsal kesimler çok daha gür ve çok daha güçlü þekilde geri geldiler. 18 yýldýr iktidarda olan hakim parti ve karizmatik lideri Türkiye'deki demokratik deðiþimin, millet iradesinin ve terakkinin hala lokomotifi konumunda. Kriz anlarýnda, ülkenin bekasýný ilgilendiren mevzularda Erdoðan'a ve ekibine duyulan güven, alýnan oydan çok daha büyük.

Omurganýn saðlamlýðý toplumsal geliþimi de mümkün kýlýyor elbette.

Akademiden, bürokrasiden, askeriyeden, medyadan, sivil alanlardan, iktidardan ve hatta Meclis'ten atýlmak, çevreden merkeze yürüyüþü durdurulmak istenen dindar-muhafazakar insanlar artýk her yerde. Üstelik onlarý daha düne kadar dýþlayan, aþaðýlayan, haklarýný gasp eden ve "dýþarý, dýþarý" diye tempo tutan siyasi kültürel çevreler bugün kalkýp "bu geliþme sayemizde oldu, baþörtüsü yasaklarý sayemizde kalktý" diyebiliyor.

O kadar ki 28 Þubat 1996'da iktidar düþürmek ve temsil ettiði kitleleri un ufak etmek için hazýr kýta vazife alan "sivil kuvvetler" utanmadan CHP liderliðinde rahmetli Erbakan anmasýnda boy gösterebiliyor. Ýnanýlýr gibi deðil.

Bu yüzsüzlüðün ve utanmazlýðýn sebeplerinden biri darbede gönüllü-görevli yer alanlarýn hak ettiði cezalarý henüz hakkýyla almamýþ olmalarýdýr.

Hayýr, elbette 28 Þubat darbesinde yer alan kimi isimleri yargýladýk. Aralarýnda dönemin Genelkurmay Baþkaný Ýsmail Hakký Karadayý'nýn, Genelkurmay 2. Baþkaný Çevik Bir'in ve YÖK Baþkaný Kemal Gürüz'ün de bulunduðu 21 sanýða müebbet hapis cezasý verildi. Yaþlarýndan ya da saðlýk sorunlarýndan dolayý yatmadýlar ama en azýndan rütbeleri söküldü asker olanlarýn.

Peki ya diðerleri?

Hani darbeden iki ay önce dönemin Deniz Kuvvetleri Komutaný Güven Erkaya'nýn dönemin amiral gemisi Hürriyet'in yayýn yönetmeni Ertuðrul Özkök'e "bu kez silahsýz kuvvetler halletsin" dedikleri?

Medyadakiler.

Yargýdakiler.

Akademidekiler.

Sivil toplum içindekiler.

Beþli çete namlý sendikalar.

Her biri darbe þartlarýnýn olgunlaþtýrýlmasýnda rol aldý. Utanýp sýkýlmadan baþörtülü öðrencilerin kazandýklarý okullarýndan atýlmasýnda, imam hatipli çocuklara çelme takýlmasýnda, dindar insanlarýn fiþlenmesinde, dýþlanmasýnda, Cuma namazý kýldý diye sokaklarda kovalanmasýnda pay sahibi oldu.

Dönemin Ýstanbul Üniversitesi rektör yardýmcýsý Nur Sertel mesela. Rektör Kemal Alemdaroðlu ile beraber eþi görülmemiþ bir zalimliðe imza attýlar.

Yaþýtlarý gibi sýnava girmiþ ve bileðinin hakkýyla okul kazanmýþ 17-18 yaþýndaki öðrencileri bir odaya kapatýp psikolojik iþkence ederken, baþlarýný açmazlarsa kayýt olamayacaklarýný, geldikleri yere döneceklerini söylerken, týp fakültesi son sýnýf öðrencilerini kayýt yenilemek için saçýný göstermeye zorlarken bir suç daha iþliyordu Nur Serter.

Öðrencilerden izin almadan, onlara bilgi vermeden hepsinin görüntülerini kaydetmiþti. Kasetler elindeydi, evindeydi ve kendisiyle yaptýðým röportajda piþmanlýk belirtmeden "yine olsa yine yaparým" demiþti.

Hala teslim etmedi o kasetleri.

Binlerce öðrencinin eðitim hakkýnýn gasp edilmesinde, okuldan atýlmasýnda, telafi edilemez kayýplar, travmalar yaþamasýnda rolü var Nur Serter'in.

Darbenin sivil ayaðýna gönüllü koþulan ve sermaye dernekleriyle ironik biçimde uyumlu çalýþan sendika baþkanlarý da darbenin etkin figüranlarýydý.

Beþinden üçü -Rýdvan Budak, Derviþ Günday ve Bayram Meral- çabalarýnýn karþýlýðýný CHP'den milletvekili yapýlarak aldýlar sonradan. Nur Serter gibi týpký.

Ama en büyük rol medyanýndý. Aydýn Doðan, Dinç Bilgin, Cem Uzan gibi medya patronlarý sahibi olduklarý medya organlarýnýn yönetimini doðrudan bu iþe hasretti.

Ýçlerinden sadece Dinç Bilgin piþman oldu. 2010 yýlýnda kendisiyle yaptýðým ve Star gazetesinde yayýnlanan röportajda ciddi bir muhasebe yapmýþ ve "dolaplarýmýz iskeletlerle dolu" itirafýnda bulunmuþtu Dinç Bilgin.

2013 yýlýnda Cem Uzan da konuþtu ve dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak'tan "fýrça üstüne fýrça yediðini", Star'ýn manþetlerini Hurþit Tolon'un attýðýný itiraf etti.

Ama o kibirli yayýn yönetmenlerinden de, diðerlerinden farklý olarak bu pis iþlerden zarar görmeden sýyrýlmayý baþaran Aydýn Doðan'dan da çýt çýkmadý. Onlar sessizce kenara çekildiler ama o yalan haberleri iþtahla yapan, toplumu bilerek kýþkýrtan, dindarlarý utandýrmak ve zan altýnda tutmak için bulduklarý Müslüm Gündüz'ün yatak odasýndan çýkmayan, andýçlar yayýnlayan, Merve Kavakçý'nýn ilkokula giden çocuklarýný bile okul arkadaþlarýna yuhalatan gazeteciler televizyoncular hala medyada! Ahkam kesiyorlar! Hala gazetelerde köþeleri, televizyonlarda programlarý var.

Ertuðrul Özkök, Yýlmaz Özdil, Fatih Çekirge, Uður Dündar, Murat Yetkin, Fatih Altaylý gibi isimler utanýp sýkýlmadan demokrasi, hak hukuk, gazetecilik dersleri veriyorlar millete!

Bir tek Özkök sanki özeleþtiri de bulunacakmýþ, özür dileyecekmiþ gibi yapýp yine ayný noktaya geri düþüyor. Övgüsü bile küstahça.

Diðerleri hiç yanaþmýyor zaten buna.

O yüzden bitmiyor iþte 28 Þubat. Af dilenmiyor, affedilmiyor.

"Hem unuttuk her þeyi, hem de bir bir aklýmýzda"

Deðil mi ki hem yargýlamadý Türkiye bunlarý, hem özeleþtiriye zorlamadý. Hâlâ besliyor!