Hakk'ýn sillesinin sadasý olmaz!

Müslümanlardaki dünyevileþme günümüzün en önemli sorunlarýnýn baþýnda gelmektedir. Hele de mal mülk sahibi olmuþlar ve kimi mevkilere yükselmiþlerse alçak daðlarý ben yarattým edasýyla arzu endam edenlerin sayýsý hiç de az deðildir.

Kavuþtuklarý imkânlara þükretmek yerine daha fazlasýný elde etmek için çabalayýp dururlar. Elde edemeyince de kahrolurlar, strese girerler, görsen dünyasý yýkýlmýþ zannedersin.

Oysa mümin kiþi elindeki imkâna güvenip þükrü unutur, gurura kapýlýrsa ilahi ikaz gecikmez.

Ne demiþ atalar, ‘Hakk’ýn sillesinin sadasý olmaz/ Vurursa vallahi devasý olmaz.’

Yazýklar olsun sana ey Ömer!

Hz Ömer bir gün birinin, ‘Yarabbi beni azýnlýklardan eyle!’ diye dua ettiðini iþitti. Adama ‘Bu da nedir?’ diye sordu. Adam, “Sebe’ suresinin ‘kullarým içinde hakkýyla þükredenler azdýr’ ayetindeki azýnlýðý kastediyorum.” deyince, Hz. Ömer kendisine kýzarak der ki: ‘Yazýklar olsun sana ey Ömer! Herkes senden daha bilgili. Allah’ým beni hakkýyla þükreden azýnlýktan eyle, yanýlan eðlenen çoðunluktan eyleme!’

Sebe Suresi 13. ayette Rabbimiz, Davud aleyhisselamýn sahip olduðu nimetlerden bahsettikten sonra “Çalýþýn ey Davud(un inanç) ailesi þükür için çalýþýn. Çünkü kullarým içinde hakkýyla þükredenler azdýr.” buyurur.

Ayette azýnlýk olarak tarif edilenler ‘þekûr’ kelimesiyle tavsif edilmiþtir. Bu kalýba Arap dilinde mübalaðalý ismi fail denir. Onun için hakkýyla þükreden diye Türkçeleþtirdik.

Hakkýyla þükretmek

Hakkýyla þükretmek her durumda Allah’a þükretmeye devam etmektir. Yaptýðý iþi sýrf Allah rýzasý için yapmaktýr. Diliyle þükrederken kalbiyle de Allah’ýn nimetlerini hissetmek ve hatýrda tutmaktýr. Doðruluktan, güvenilir olmaktan ve helallerden ayrýlmamaktýr. Aldatmaktan, ihanetten, bozgunculuktan, yolsuzluktan, yalandan ve tüm haramlardan uzak durmaktýr.

Þükür yaratýcýya rýza ve kalbin kötülüklerden arýnmasýdýr. Þükür kiþiyi kanaat sahibi yapar. Kiþiyi rahatlatýr ve mutlu eder.

Þükür ‘yarabbi çok þükür’ gibi bir kuru sözden ibaret deðildir.

Þükür ameldir, eylemdir.

Efendimiz aleyhisselam gece kalkar ayaklarý þiþinceye kadar namaz kýlardý kendisine, ‘Gelmiþ geçmiþ bütün günahlarýn affedildiði halde bu kadar ibadet nedir?’ diye sorulduðunda, “Hakkýyla þükreden bir kulda mý olmayayým?’ buyurmuþtu.

Þükretmenin formülü

Efendimiz bize þükretmenin formülünü de gayet net bir þekilde vermiþtir.

Hiç yorulmadan þükredenlerden olabiliriz.

O formülü Efendimizin mübarek lisanýndan dinleyelim. Buyurdu ki:

“Ýki haslet vardýr ki kimde onlar varsa Allah o kimseyi þükreden ve sabreden kiþi olarak yazar. Kimde de o ikisi yoksa Allah o kiþiyi ne þükreden yazar ne de sabreden.

(Birinci haslet) Dini konularda kendisinden üstün olan kiþiye bakar ve onu rehber edinir, (ikinci haslet de)dünyalýklar konusunda kendisinden daha az sahip olana bakar ve Allah’ýn kendisine verdiklerine hamd ederse Allah o kiþiyi þükreden ve sabreden(lerden) yazar.

Kim de dindarlýðý konusunda kendisinden daha itinasýz olana bakar, dünyalýk konusunda daha varlýklý olana bakar ve kendisinde olmayan (dünyalýk)lara üzülürse Allah onu ne sabreden ne de þükredenlerden yazar.”( El Camiussaðýr, Hadis no:3918)

Ayrýca nimetin artma formülünün de þükretmekten geçtiðini hatýrlayalým. “Eðer þükrederseniz, elbette size (nimetimi) artýrýrým.”(Ýbrahim Suresi, ayet 7)

Þunu da unutmamak gerekir ki insanlara teþekkür etmesin bilmeyenler Allah’a þükretmesini de bilemezler.

Eþine, çocuklarýna, arkadaþlarýna, çevresine, kendisine imkân sunanlara teþekkür edemeyenler Allah’a da hakkýyla þükredemezler.