Yeni bir seçim dönemi...
Her kesim, elbette kendi tarafdarý olduðu kesimin adaylarýnýn kazanmasýný istiyor. Biz de
karþýtlarýmýzýn 'iyi' dediklerini biz 'kötü' olarak nitelendirebiliriz / nitelendirebiliyoruz. Onlar da bizim 'iyi' ve 'kötü' ölçülerimize göre yaptýðýmýz deðerlendirmelere, tam tersinden yaklaþabiliyorlar.
Bu, onlarýn yaklaþýmlarýnýn, sýrf inad veya düþmanlýk olsun diye kötü niyetlerinden veya kasden ve düþüncesizce ve düþünmeden; sýrf, sosyal bünye büyük problemlere giriftar olsun, fitne-fesad çýksýn diye yaptýklarýna dair elimizde kesin bir bilgi ve belge, genel olarak yoktur. Sýrf bir ülkenin iç düzeninin karýþmasý için övgüler veya suçlamalar yapanlar da vardýr elbette amma, o gibi kiþi veya gruplar, büyük kitlelerin yanýnda devede kulak mesabesindedirler.
Asýl ihtilaflar, hayata bakýþýmýzda temel aldýðýmýz ölçülerimizdeki tezadlardan, aykýrýlýk ve karþýtlýklardan oluþur.
Hani, meþhur örnektir.
Hz. Peygamber (S) zamanýnda, 'müþrik'lerin en hýzlý liderlerinden olan Ebû Cehl, o yüce Peygamber için, 'O, insanlarýn en çirkinidir' der. Bunu Hz. Ebubekr'e söylediklerinde, o ise, Hz. Peygamber için, 'O, insanlarýn en güzelidir.' karþýlýðýný verir.
Bu iki zýd deðerlendirme karþýsýnda kararsýz kalanlar, durumu Hz. Peygamber'e söylediklerinde, 'Her ikisi de doðru söylemiþ! Ebû Cehl, beni nasýl güzel ve Ebûbekr de beni nasýl çirkin görebilir.' buyurur.
*
Hele de seçim dönemlerinde, karþý tarafa galebe çalmak arzusu her birimizi az-çok etkileyebilir. Ama, 'dünyaya, hadiselere ve de insanlara bakýþýmýzda, ortaya çýkan zýd deðerlendirmelerdeki karþýtlýðý nasýl izah edelim, nasýl giderelim?' dediðimizde, hemen, 'Ölçümüz nedir?' diye kendimizi sorguya çekmezsek, elbette bocalar dururuz.
Nitekim Hz. Ali'den gelen bir rivayette, bu konuda da güzel bir ölçü vardýr. Buyuruyor ki, 'Sen hayatta olup biten hadiselere ve insanlara bakarak, neyin hak ve neyin bâatýl olduðunu anlayamazsýn; önce 'Hakk' olarak neyi kabul ettiðini ortaya koy, ölçünü belirt ve ondan sonra hayatta olup bitenler ve insanlar ve de onlarýn davranýþlarýn, o, Hakk bildiðin ölçüsüne göre nerede olduklarýný belirler.' meâlinde cevap verir.
*
Bu konuda karþýmýzý zorla ikna etmeye, 'Gel ey filan, seni Hak ölçülerle tanýþtýrayým.' demeye de gerek yoktur. Çünkü benzer yaklaþýmý karþýmýzdaki de ayný yaklaþýmý bize kendi kabullerine göre sergileyebilir ve bizi kendi ölçülerinin çerçevesi içinde düþünmeye çaðýrabilir çalýþmak da gerekmez.
Bizimle ýsrarla tartýþmak isteyenlere ise, Kur'an diliyle, 'Lekum dinukum, veliyedîn.' /'Sizin dininiz size, benim dinim banadýr.' deyip geçmeliyiz. Din, gerilimli tartýþmalarla deðil, kalbî itminanla elde edilir.
Biz Müslüman isek, bizim sadece söz ve hattâ bazý davranýþlarýmýz bile, bizi karþý taraftakilere dosdoðru tanýtmaya yetmeyebilir. Bizim adalet ve insaf anlayýþýmýz, davranýþlarýmýzdaki nezaketimiz, itidal ve saygýlý halimiz veya kinlerimiz, intikam duygularýmýz bizim aslî ölçülere göre þekillenmiyorsa. Boþa kürek çekmiþ oluruz.
Onun için, eski bir davranýþ formülümüz vardý, kültürümüzde. Geçmiþte büyüklerimiz, söz veya davranýþlarý üzerinde beðeni veya eleþtiri ile karþýlaþmak ihtimalleri için, 'Benim söz veya davranýþlarýmýn doðrularý, inancýmdan gelir; yanlýþlar ise benim nefsinden.' demeyi güzel bir þiar haline getirmiþlerdi.
*
Günümüz dünyasýnda artýk geçmiþte olmayan iletiþim imkânlarý 25 sene öncelerde bile tasavvur ve tahayyül edilmeyen boyutlara ulaþtý. Sosyal medya denilen alanda, ister istemez benim de gözüme çarpýyor bazý yazýlar. Geçenlerde birisi, 'Hepimiz hasta olduk yahu. Gazze'de yapýlan alçaklýklarý seyrede-seyrede, bazan öylesine doluyorum ki. O mazlum ve mâsum insanlarý, hele birer melek olan bebekleri bile bombardýman altýnda ezenleri elime geçirsem; inanýn ki, gözümü kýrpmadan, binlercesini öldürürüm.' diye yazmýþtý, elbette takma olduklarýný haykýran acaip isimlerle. Bir baþkasý da, öyle birisine 'Senin o zaman, onlardan ne farkýn olur ki?' diye yazýyordu.
Bunun için diyoruz ki, geliniz, Müslüman olarak söz ve davranýþlarýmýzý, aslî hayat ölçümüzü aldýðýmýzý söylediðimiz Kitabullah'a göre ayarlamaya çalýþmak idrak ve dikkatiyle hareket edelim. Yoksa materyalistlerden, yani hiç bir manevî ölçü kabul etmeyen laiklerden, þahýs-perestlerden farkýmýz kalmaz.
Evet, muhabbetimiz de, tarafdarlýðýmýz da, karþýtlýðýmýz da, kinimiz de dinimize göre þekillensin.
Çünkü kiþinin dinini belirleyen iddialarý deðil; hayata bakýþýndaki temel ölçüleridir.