Hrant Dink'in katledilmesi Türkiye'de bardağı taşıran son damla işlevi görmüştü adeta.
Bir gecede öyle büyük bir organizasyon yapılmıştı ki, ülkenin İslamcısı ve solcusu aynı anda "Hepimiz Ermeniyiz" pankartlarıyla yollara dökülmüştü.
Gür bir ses yükselmişti Türkiye'den dünyaya.
"Su yatağını buldu" demiştik; bundan böyle "Bir bebekten katil yaratan" düzenin çarkına çomak sokacaktık.
Ve bunu, bağnaz Ergenekoncular dışında, bu ülkenin çok geniş bir kesimi olarak hep birlikte başaracaktık.
Hatırlayın o günlerdeki gazete manşetlerini; Hrant'ın fotoğraflarını, Türk-Ermeni, Müslüman-Hristiyan insan seli ile yolcu edilen cenazesini...
"Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak"tı, inanmıştık buna. Kimimiz tüm saflığımızla, kimi ise 'kullanışlı aptal' oluşuyla...
Hemen de yakalanmıştı beyaz bereli tetikçi Ogün Samast. Senaryo gayet iyi yazılmıştı, tetikçisinden gazetecisine, emniyetçisinden jandarmasına herkes rolünü oynuyordu. Türk bayrağı önünde verdirilen poz, emniyet içindeki FETÖ'cü müdürler eliyle servis edilen görüntü, o görüntünün gazetecilik marifetiyle elde edildiği algısı oluşturmak için FETÖ talimatıyla Samsun'a giden Fox Tv'nin Haber Müdürü Ercan Gün ve provakasyon oltasına takılmak için hazır kıta bekleyen yurdum insanı...
Yani biz, hepimiz...
Her faili meçhul cinayetin mutlaka bir faili olduğunu bilecek kadar tecrübeliydik sonuçta. Failin tetiği çeken olmadığını bilecek kadar da...
Bugün her biri, kaçtıkları ülkelerde youtube kanalı açıp zehir saçmaya devam eden FETÖ'nün medya yapılanmasına mensup üyeleri gibi Ercan Gün de görevini Fox Tv'de icra ediyordu. İsmail Küçükkaya ve Fatih Portakal'ın mesai arkadaşı olarak.
Ercan Gün, "Ogün Samast'ın Türk bayrağı önünde çekilmiş görüntülerini 1 Şubat 2007'de yayınlayarak FETÖ'nün amaçları doğrultusunda Hrant Dink cinayetinin arkasında Ergenekon terör örgütü olduğu algısı oluşturarak Ergenekon operasyonlarına zemin hazırlamak ve silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Bu karar Hrant Dink cinayetinin derindeki failinin Fetullahçı Terör Örgütü olduğunu da tescilledi.
Yayınlanan görüntülerin Ercan Gün'ün gazetecilik marifetiyle elde ettiği görüntüler olmadığı, Samsun'a Ekrem Dumanlı, Adem Yavuz Arslan, Faruk Mercan gibi yine FETÖ'nün medya yapılanmasının baş isimlerinin kararı sonucunda gittiği, söz konusu videonun ise Samsun İl Emniyet Müdürlüğünden, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğüne network üzerinden gönderildiği ve o sırada (ne hikmetse) Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü'nün ise yine bir başka meşhur FETÖ'cü Ali Fuat Yılmazer olduğu anlaşıldı.
Bu cinayete karşı "Hrant'ın arkadaşları"nın tutumundaki değişim, bize Türkiye'nin son 10-15 yılı hakkında çok şey söylüyor. Fail hep meçhul kalsaydı, eskiden olduğu gibi hep devleti suçlamaya devam edebilseydik ve bilinmez kullanışlı bir heyulaya karşı "faili meçhuller" söylemini yükseltebilseydik iyiydi. Hrant'ın davası görülürken devletin yargısını, jandarmasını, emniyetini esir almış olan FETÖ, el çabukluğu marifetiyle cinayeti tozlu faili meçhuller arşivine kaldıracaktı, ancak öyle olmadı çünkü Türkiye imkansızı başardı, içine yuva yapmış bu istihbari örgütü çökertti.
O günlerde "Soruşturma derinleşsin, arkasındaki örgütün üstüne gidilsin" diyenler perde gerisinde FETÖ'yü görünce mutsuz oldular. Devlete katil diyememenin dayanılmaz rahatsızlığını yaşıyorlar.
Hrant'ın umurlarında olduğunu sanmam.
Erdoğan'ı devirme pahasına Hrant'ı feda etmeye hazırlar.