Ayasofya’nýn ibadete açýlmasýný hazmedemeyen dýþ çevrelerin tepkileri, Baþkan Erdoðan’ýn ifadesiyle, Ýstanbul’un Müslüman Türklerin eline geçmesini kabullenememelerinden kaynaklanýyor.
Bence, Yunanistan ve paralelindeki çevrelerin tepkilerini normal karþýlamak lazým.
Baþta Ýspanya olmak üzere Endülüs Emevi devletinin inþa ettiði yüzlerce camiin yýkýlmasý veya Kurtuba camii gibi katedrale çevrilmesi ve batýdaki yüzlerce tarihi camiin imhasý veya baþka amaçlarla kullanýlmasý bizim içimizi nasýl acýtýyorsa, Ayasofya’nýn camie tahvili de elbette ki baþta papa olmak üzere o dünyanýn içini sýzlatacaktýr.
Ýçimiz acýsa da içleri sýzlasa da gerçek bu. Her devlet kendi egemenlik hakkýný kullanarak tasarrufta bulunuyor.
Tamam dýþardakileri anlýyoruz da içimizdekilere neler oluyor?!
Ayasofya’nýn camie tahviline aslýnda esastan karþý olanlar, halkýn tepkisine maruz kalmamak için ya sessiz kaldýlar ya da destekliyor edebiyatý yaptýlar.
Ama her fýrsatta bu tarihi geliþmeyi gölgelemek için bahaneler bulup eleþtiri oklarýný yönelttiler.
Çünkü Menderes’ten bu yana bütün sað hükümetler Ayasofya’yý ibadete açmak için uðraþ vermiþler ama bu tarihi karar Erdoðan dönemine nasip olmuþtur. Oy getirir mi getirmez mi orasý baþka konu ama Baþkan Erdoðan ve partisine büyük bir moral üstünlüðü saðladýðý inkar edilemez bir gerçektir.
Bence siyasi muhalefetin deðiþik bahanelerle Ayasofya’nýn açýlýþýna gölge düþürme çabalarýnýn arkasýnda bu siyasi hesap vardýr.
Bu hesaplaþmanýn en çirkin yaný da Atatürk’ün arkasýna saklanarak Baþkan Erdoðan’a savrulan salvolardýr.
Muhalif çevreler, kâh Lozan’ýn yýldönümüne tesadüfünü, kâh Atatürk Osmanlý, Atatürk Erdoðan mukayesesini, kâh Erdoðan’ýn Kuran tilavetini, kâh hutbenin kýlýçla irad edilmesini, kâh hutbede vakýf þartýna muhalefetle ilgili ifadeleri gündemde tutarak, Ayasofya’nýn ibadete açýlýþýný gölgelemeye çalýþtýlar/çalýþýyorlar.
Bu çevrelerin açýlýþ günü cadde ve sokaklarýn erken saatlerde nasýl týklým týklým dolduðunu ve açýldýktan sonra nasýl hâlâ insanlarýn akýn akýn Ayasofya’ya gittiðini görmeyen halktan kopuk çevrelerdir. Halktan kopuk olduklarý için de iktidar olma ihtimali -hele de baþkanlýk sistemine geçildikten sonra- bulunmayan çevrelerdir.
Çareyi Atatürk’ün arkasýna sýðýnarak kendi tabanlarýný ajite etmekte buluyorlar.
Eh ne yapalým onlar da kendilerini öyle avutuyorlar.
Ayasofya’nýn açýlýþýna gösterilen en müþahhas tepki de dün bir siyasi partiden geldi.
Diyanet Ýþleri baþkaný Prof. Dr. Ali Erbaþ Cuma günü irad ettiði hutbede, "Fatih Sultan Mehmet Ayasofya'yý cami olmasý için vakfetti. Bizim inancýmýzda vakýf malý dokunulmazdýr, dokunaný yakar! Vakfedenin þartýný çiðneyen lanete uðrar" ifadelerini kullandýðý için eleþtirilmiþti.
O da bu eleþtirilere cevaben bir açýklama yapmýþ, genel bir hükmü seslendirdiðini söylemiþ kimseyi þahsen hedef almadýðýný belirtmiþti.
Bu açýklamaya raðmen dün (27 Temmuz 2020) ÝYÝ Parti Genel Baþkan Yardýmcýsý ve Ýzmir Milletvekili Aytun Çýray, 5816 sayýlý Atatürk aleyhine iþlenen suçlar hakkýndaki kanuna muhalefetten Diyanet Ýþleri Baþkaný Ali Erbaþ hakkýnda suç duyurusunda bulundu.
Aslýnda bu parti Ayasofya’nýn açýlýþýna itiraz bir yana destek olmuþ hatta sözcüsü Yavuz Aðýralioðlu bu hususta tabanýnýn sesine tercüman olan güzel bir çýkýþ yapmýþtý. (Açýlýþta da Yavuz beyle karþýlaþtýk ve camie birlikte girdik.)
CHP böyle bir dava açsaydý yadýrganmazdý, nitekim Atatürk’ün kurduðu ve hayatýnýn sonuna kadar genel baþkanlýðýný yaptýðý partidir. ÝP’nin açmasý düþündürücü!
Her neyse bu davadan bir sonuç çýkmayacaðý biraz hukuk bilenler için nihan deðildir.
“Vakfedenin þartýný çiðneyen lanete uðrar" genel ifadesinden hakaret çýkarmak ancak öküz altýnda buzaðý arayanlarýn iþi olabilir.
Maalesef bu partide, ‘Diyanet ateist ve deist yetiþtiriyor.’ diyebilen milletvekillerini de gördük.
Bu parti mensuplarýndan bir kýsmý açýlýþýn tadýný çýkarmak için heyecanlanýrken bir baþkasýnýn böyle bir dava ile meþgul olmasý bu partiye ne kazandýracak bekleyip göreceðiz.
Devletin sahibi millettir. Ayasofya’nýn açýlýþý milletin büyük çoðunluðunun isteðidir. Yargý ve yürütme de bu isteði yerine getirmiþtir.
Bin yýldýr farklý düþünce ve anlayýþlarýn bir arada yaþama bilincinin kökleþtiði bu coðrafyada kutuplaþtýrýcý söylemlerden ve farklýlýklarý ayrýþma olarak görme hastalýðýndan kurtulmamýz gerekir.
Cumhurbaþkanlarýnýn tasarruflarý arasýnda da ayrým yapmamak gerekir.
Ben sýk sýk tekrarlarým, bu topraklarý bize yurt etmek için açan Alpaslan’dan “II. Gýyaseddin Mesud’a kadar bütün Selçuklu sultanlarý, Osman Gaziden Vahdettin’e kadar bütün Osmanlý padiþahlarý, Atatürk’ten Erdoðan’a kadar bütün cumhurbaþkanlarý bizim baþkanýmýzdýr, sevelim sevmeyelim hepsi bizim tarihimizdir, bizim kültürümüzün bir parçasýdýr. Hepsini saygýyla anarýz; hiçbirini kutsallaþtýrmayýz; hepsi insandýr, hiçbiri ölümsüz deðildir; doðrularýna sahip çýkarýz, yanlýþlarýný savunmayýz.
Ayasofya’nýn camie ve müzeye tahvilini de tekrar ibadete açýlýþýn da bu perspektiften deðerlendiririz.
Akýl ve insaf bunu gerektirir.