Mustafa Sabri Beþer
Mustafa Sabri Beþer
Tüm Yazýlarý

“Ýnsanlar hangi dünyaya kulak kesilmiþse öbürüne saðýr”

Ýbadet ve ziyaretlerle dolu geçen bir dört günü geride býraktýk. Rabbim, kendisine yakýnlýk kazanmak için kurban ibadetini yerine getirenlerin niyetlerini ve amellerini kabul buyursun.

Bayram münasebetiyle yapýlan ziyaretlerde, cemiyetlerde dikkat çeken durumlar oluyor. Ýnsanlar, karþýlarýndakinin durumuna göre tavýr alma ya da tepki gösterme ihtiyacý hissediyor.

Ýsmet Özel'in bir mýsraýndan mülhem; insanlar kendi durumlarýnýn güzelliklerini görmeyi, duymayý býrakýp hep ötekine öykünüyorlar.

Hayat, içinde beraberce yolculuk yaptýðýmýz bir gemiye benzer. 'Hepimiz ayný gemideyiz' edebiyatý yapmak maksadýyla gemi benzetmesi yapmýyorum.

Bunu üç misalle açýklayalým. Geminin burun kýsmýna doðru koþsak ya da en arka kýsma itilsek de geminin hýzýný deðiþtiremeyiz. Orta yerde oturduðumuzda da durum deðiþmez. Yani geminin hýzýna baðlý olarak yol almak durumundayýz.

Ya da gemide üç insan düþünelim; en üst kýsýmda kaptan köþkünde oturan, mürettebatýn kaldýðý en alt kýsmýnda yolculuk yapmak zorunda olan ve güvertede kendisine ayrýlmýþ yerde oturan. Üçü de bir þekilde kaderinde var olan yerde yolculuk yapmaktadýrlar.

Her pozisyonun kendine göre artýlarý ve eksileri vardýr.

Kaptan köþkünde yol alan kiþinin kaptan olarak sorumluluðu vardýr. Bulunduðu konum onu bu sorumluluða itmektedir. Büyük dalgalarla mücadele, korsanlar ve rotanýn tutturulmasý gibi pek çok sorumluluk taþýrlar. Kaptan köþkünde yolculuk, sürekli teyakkuz halinde kalmayý gerektirir.

Bu anlamda en avantajlý olanlar geminin bodrum katýnda olanlardýr. Onlar gözden ýrak olduklarýndan sadece kendilerinden sorumludurlar. Fakat hesaba katýlmamanýn verdiði acý bir duygu ile de içlerinde ukde bulunabilir. Bu ukde, duyguyla iktifa edilmesi durumunda yalnýzca bireysel bir memnuniyetsizlik verse de kontrol edilmediði takdirde etrafa sýçramaya baþlar.

Güvertede biletli yolcular da kendileri için takdir edilmiþ yere otururlar. Ön kýsýmda VIP'te ya da normal biletliler arasýnda. Çoðunlukla yolcular bir þekilde halinden memnundurlar. Oturduklarý yerle ilgili bir tevekkül vardýr içlerinde. Kendileri için uygun görülen bu yerde huzurla seyrederler ve ötekinin konumuna imrenmezler.

Ancak kimileri neden VIP'te oturmuyorum diye üzülebilir. Yolculuklarý kötü geçer. Yerlerinden memnun olmadýklarý için geminin menziline doðru gittiklerini unuturlar. Kaygýlarý öyle artar ki dýþardan baktýðýnýzda sanki sonsuza kadar gemide kalacak sanýrsýnýz.

Halbuki oturduðu koltuðun kendisinden önce binlerce oturaný olduðu gibi daha nice oturaný olacaktýr.

Geminin önüne doðru koþtuðumuzda alacaðýmýz mesafeyi kýsaltmýþ olmayýz. Sadece kendimizi yormuþ oluruz.

Bizim için takdir edilen kiþilik yapýsý, mizaç, ten rengi, yüz þekli, ýrk, cinsiyet, dünyaya geldiðimiz coðrafya, anne baba, çocuklarýmýz ve yakýnlarýmýzýn kimler olduðu Allah tarafýndan seçilmiþtir. Bunlarda bizim hiçbir tercihimiz olamaz. Ýstesek de bunlarý deðiþtiremeyiz.

Bir dünya insan acýlarla inliyor. Daðdaki çobandan metropoldeki holding patronuna kadar; farklý konumlarda çekilen sýkýntý ve acý ayný. "Neden onun gibi deðilim, neden onun olduðu yerde deðilim, aslýnda ben daha fazlasýný hak ediyorum, neden hep onlara bakýyorlar da bana bakmýyorlar?" soru silsilesinin ardýndan ortaya çýkan "Belirsizlik...", "Geleceðim ne olacak" kaygýsý. Bu kaygýlar, ister istemez masumiyeti ve samimiyeti zedelemiþ oluyor.

Son birkaç aydýr iþtirak etmeye çalýþtýðým Ýhyâ'u Ulûmû'id-Din dersleri, müþahede ettiðim manzaralar sonrasý bana bunlarý yazdýrdý ve þunlarý söyletti nefsime: Bin bir ah ile O dostun kapýsýndayýz. Baþýmýzý kaldýrdýðýmýzda, gözümüzü diktiðimizde, elimizi açtýðýmýzda yaný baþýmýzda olan bir dost var.

Biz O'nun kapýsýnda elimizde dilekçeyle duruyorken O'nun dilekçeyi de içimizi de okumuyor olduðu hiç düþünülebilir mi?

Allah içimizdeki rüzgârý kendisine muhabbete yönlendirsin.

O'nun sadece gözü yaþlý bir çocuðun gözyaþýna itibar ettiði de bir kopya olsun...