Mirzabeyoğlu'nu hep 30 yıl geriden mi takip edeceğiz?

Çin virüsü COVID-19’un dünyayı rehin almasıyla birlikte konuşulan mevzulardan biri de insan vücudunda yerleştirilecek çipler. İsveç’te deri altına yerleştirilen ve kişinin tüm bilgilerinin yer aldığı çiplerin bir ileri aşaması beyne çip yerleştirilmesi.

Dün Hürriyet Gazetesi’nde Umut Fırat Eroğlu “Kim beyninde ‘çip’ ister?” başlıklı yazısında sormuş: “Bilim dünyasının uzun zamandır gündeminde olan beyin implantları gerçek olmak üzere. Elon Musk, geçen hafta katıldığı bir yayında, kurucusu olduğu Neuralink şirketinin bir yıla kalmadan ilk beyin implantını gerçekleştireceğini duyurdu.

Beyin implantları, bilimkurgu dizilerinden bildiğimiz bir teknoloji. Tıp endüstrisi, mühendislik, bilgi işlem, teknoloji şirketleri, hatta savunma ve istihbarat teşkilatlarının ilgi alanına giriyor. Sahiden kim kafatasını deldirip beyninin içine elektronik bir devre taktırmak ister?”

Tabiî ki kimse durup dururken beynine çip taktırmak istemez ama bizler beynimize çip taktırmaya yönlendirileceğiz. Yani biz istemeyeceğiz bize istettirilecek. Ölümü gösterip sıtmaya razı olmamız sağlanacak.

Sanki dünyada ilk defa salgın oluyormuş gibi insanlığın sonu gelmiş psikolojisini yaymanın en mühim sebebi bu çiplere bizleri razı etmek olmasın?

Birkaç kez yazılarımda 2018 yılındaki Davos toplantısında duyduklarını heyecanla canlı yayında anlatan, Ak Parti kurucularından Cüneyt Zapsu’nun toplantı notlarından bahsetmiştim. Zapsu Davos’ta 15-20 yıl sonra insanların bambaşka bir cins haline getirileceğinin konuşulduğunu söylüyordu: “Dünya Ekonomik Forum siyasi bir sirk değil sadece. 90’ların başında ilk geldiğimde kök hücre konuşuluyordu, 15 sene sonra dünya konuşulmaya başlandı… Bu sene dikkatimi çeken, beni de rahatsız eden bir konu… Prof. Harari’nin oturumuna girdim, bazı notlar aldım… Çok değil, 15-20 yıl sonra insanların bambaşka bir cins haline gelme durumu var. Şu an son insan jenerasyonu… Bizden sonraki jenerasyon bağımsız olarak yaşayamayacaklar… Küçük bir elit grup idare edecek insanlığı, sadece memleketleri değil… Bağımsız düşüncelerini kaybetmiş bir insanlıktan bahsediyoruz… Beynimiz hacklenmeye başlandı bile. Beyin dalgaları bir takım biyometrik sensörlerle ölçülmeye başlandı. Bunlar elektrik akımına çevrilerek analiz edilmeye başlandı. Sizin ne düşüneceğinizi, birini gördüğünüz an nasıl reaksiyon vereceğinizi anlamaya başladılar… Kurtulmanın imkânı yok. Siz akıllı telefon kullanmasanız bile yanınızdaki kullanıyor. Veriler ışık hızıyla depolanıyor… Bundan sonra, bu biyoteknolojinin sahipleri bizi yönlendirecekler. Ne yiyeceksin, ne içeceksin… Prof. Harari Kudüs’te Hebrew Üniversitesi’nde. Buna rağmen enteresan bir şey söyledi. Şu anda İsrail hükümeti, her canlıyı, sadece insanlar değil, 24 saat 365 gün kontrol altında tutuyor. Bunu İsrail dışında, bu işin ne kadar önemli olduğunu anlayıp bir kontrol hâline getiren bir de Çin var… Batı’da bunu belki devletler yapmıyor ama şirketlere hiç bakan yok…”

Zapsu’nun şu sözlerine dikkatinizi çekmek isterim: “Şu an son insan jenerasyonu… Bizden sonraki jenerasyon bağımsız olarak yaşayamayacaklar… Küçük bir elit grup idare edecek insanlığı, sadece memleketleri değil… Bağımsız düşüncelerini kaybetmiş bir insanlıktan bahsediyoruz…”

Son insan jenerasyonunun asil temsilcisi Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun perde arkasına geçişinin 2. sene-i devriyesi. Mirzabeyoğlu geçirdiği beyin kanaması neticesi vefat etmişti. Peki Salih Mirzabeyoğlu’nun beyin kanaması geçirmesine sebep olan neydi? 2000 yılında cezaevinde başlayıp tahliyesi sonrası da devam eden zihin kontrolü işkencesi. O’nun isimlendirmesiyle Telegram!

Mirzabeyoğlu, sadece kendinin değil insanlığın başına örülmek isteneni görmüş ve 18 yıl boyunca da ikâzını yapmıştı. Sesine ses bulabildi mi, hayır; hatta kendisiyle “Beyne çip takılacakmış” diye dalga geçildi. Tıpkı FETÖ hakkında 30 yıl önce uyardığında mâruz kaldığı tavır gibi.

FETÖ’de olduğu gibi Mirzabeyoğlu’nu 30 yıl geriden takip etmeyelim (Bu mevzuda da 20 yıl gerisindeyiz!) ve insanlığın sonunu getirecek beyne çip projesine karşı tedbirimizi alalım. İşe de, Mirzabeyoğlu’na 18 yıl boyunca Telegram işkencesi yapan şebekeyi bulmakla başlayalım!