Bugünlerde hemen her mahfilde konuşulan ve tartışılan HDP'nin kapatılması mes'elesine nasıl bakmalıyız?
Bunu anlamak için, son 100 yıl boyunca kemalist laik kadrolar tarafından kapatılan yığınla partilerin hüzünlü, traji-komik hikâyesine bakılınca ülkenin bir 'siyasî hareketler mezarlığı'na dönüşünü söylemek abartılı olmayacaktır, herhalde..
O halde bu 100 yıllık geçmişe topluca bakalım.. Çünkü bu, hepimizin hikâyesi..
'Parti' kelimesi, latin dillerinde, 'bir bütünün içindeki grup veya parçalar' mânâsındadır. Pazarda, piyasaya sürülen malların her bir bölümüne 'parti' denildiği gibi, bir sosyal bünyedeki gruplara, gruplaşmalara, sosyal bölüklere, 'fırqa'lara da 'parti' denilmekte olup, bizde, 1945'lerden itibaren kullanılır.
Daha önceki dönemde ise, (1876'lardan, Birinci Meşrutiyet'ten beri, 'cemiyet' ve 'fırqa' gibi kelimeler kullanılıyordu. 'Yeni Osmanlılar (Jön-türkler) Cemiyeti', İttihad ve Terakkî Cemiyeti', 'Hürriyet ve İ'tilâf Cemiyeti' ve 'Hilâl-i Ahmer (Kızılay) Cemiyeti' gibi..
'İttihad-Terakkî Cemiyeti' kadrolarının oluşturduğu kadrolar 1923'den sonra ise, Halk Fırkası'nı kurmuşlardı. Kâzım Karabekir, Raûf (Orbay), Ali Fuâd (Cebesoy) ve Adnan Adıvar gibi ünlü isimlerce 'Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası' kurulmuştu. (Ki, Halk Fırqası da, isminin başına o zaman Cumhuriyet ismini eklemişti). O zaman Hılâfet'in kaldırılmasının yanlışlığını esas alan 'tez' ile bir muhalefet hareketi olarak derin bir halk ilgisi ile karşılaşınca; henüz 6'ncı ayında, Şeyh Said Hareketi de gerekçe gösterilerek, M. Kemal rejimi tarafından Haziran-1925 başında kapattırılmıştı.
Amma, 1930'larda M. Kemal'in, çocukluk yıllarından beri yakın arkadaşı olan Fethi (Okyar) Bey'e, 'Bugünkü manzaramız bir diktatürlük manzarasıdır. Bir de muhalefet fırkasının olması gerekir' diye 1930'dabir 'muvazaa /danışıklı döğüş hareketi' halinde Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı kurdurması, amma, bu hareketin bir anda büyük bir halk hareketine dönüşmesi ve hattâ Fethi Bey'in İzmir'e yaptığı seyahatin Cumhuriyet Halk Fırqası'na karşı dev bir protesto hareketi halinde şekillenivermesi ve devlet dairelerinden bile rejimin 1 ve 2'nci isimlerinin fotoğraflarının sokaklara atılıp yakılması üzerine, kuruluş hedefinden saptığı için, henüz 99'uncu gününde, bu fırqa da kapatılmıştı.
İkinci Dünya Savaşı, Amerikan Cebhesi'nin galibiyetiyle noktalanınca..
Amerika, 'Karşımda halkları tarafından seçilmiş yönetimler isterim' demişti. Bu işaret fişeği, (Tek Parti Diktatoryası idaresinde olan Türkiye'de, CHP mebusları Celâl Bayar, Adnan Menderes, Fuâd Köprülü ve Refik Koraltan'ın imzasını taşıyan) 4'lü Takrîr' hareketini ortaya çıkarmış ve ardından da Demokrat Parti kurulmuştu. O zaman İsmet İnönü de bir anda halkın iradesini ve 'Çalışma odamın duvarlarındaki haritalara baktığım zaman, yeni kurulmuş çadır devletlerinin bile halklarının iradesiyle yönetildiğini görüyor ve kendi durumumuzdan dolayı utanıyordum..' deyişini hatırlayalım.
Ve 1946'da kurulan Demokrat Parti'yi, Mareşal Fevzi Çakmak'ın kurduğu Millet Partisi, Nurî Demirağ'ın Millî Kalkınma Partisi vs takib etmiş ve Mareşal'in 10 Nisan 1950 vefatı ile, Demokrat Parti, 14 Mayıs 1950 Seçimi'yle iktidara gelmişti. Ama, yarım bir iktidardı bu.. Çünkü, Demokrat Parti'nin başında M. Kemâl'in son başvekili olan Celâl Bayar'ın bulunması, laik rejim için bir garanti teşkil ediyordu. Nitekim, kemalist-laik rejim, Demokrat Parti'ye ancak 10 yıl tahammül edebilmiş ve 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi'yle, Yassıada'daki düzmece yargılamalar sonunda, 10 yıllık başvekil Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüşdî Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idâm olunmuş ve Demokrat Parti de kapatılmıştı.
Ve yeni partiler kurulmuştu.. Adalet Partisi, Yeni Türkiye Partisi, Osman Bölükbaşı'nın CKM.P'si, vs...
CHP lideri İsmet İnönü, Ekim-1961 Seçimi sonunda AP ve YTP'yle koalisyon kurarak başbakan olmuştu. İdâmların gölgesi siyasî sahnenin üzerine korkunç şekilde düşmüştü.
Ve, 1965 Seçimleri'nde, Demirel liderliğindeki Adalet Partisi tek başına iktidara gelmişti. Bu arada CKMP, Alparslan Türkeş liderliğindeki MHP'ye dönüşmüş, bir de M. Ali Aybar liderliğinde marksist söylemlerle TİP kurulmuş ve o 1965 seçimlerde MHP ve TİP de Meclis'e girmişlerdi.
1969 Seçimleri'nde ise, Necmeddin Erbakan Konya'dan bağımsız m.vekili olarak Meclis'e girmiş ve 2 m.vekili arkadaşıyla Millî Nizam Partisi'ni kurmuştu. Bu 3 kişi, neredeyse Meclis'in tamamına karşı, o zamana kadar Meclis'te söylenmeyen sözleri dile getirmeye ve Müslüman halk kitlelerinin dikkatlerini çekmeye başlamışlardı.
Ve, 12 Mart 1971 Askerî Darbesi', anarşi hareketlerini ve marksist/ komünist cereyanları gerekçe gösterilerek yapılmasına rağmen, ilk olarak Millî Nizâm Partisi'nin kapatılması, bir şeyler anlatıyordu.. Ve, İsviçre'ye fiilen bir sürgüne gönderilen Erbakan, yakın çalışma arkadaşlarına 1972 senesinde Millî Selâmet Partisi'ni kurduruyor ve 1973 Seçimlerinde MSP, 48 m.vekiliyle Meclis'e giriyor ve kemalist-laik rejimin bünyesi içine kanunî imkânlarla girip etkili olamaya başlıyordu.
Ve, tıpkı öncekiler gibi, yine Amerikan icazetli olarak, 12 Eylûl 1980 Askerî Darbesi yapıldığında ise, -'ayrımcılık sırıtmasın' düşüncesiyle CHP de dahil, bütün partiler kapatıldı; bütün siyasî liderler yıllarca tutuklu kaldılar, siyasetten men'edildiler; bazıları yargılandı ve sonra yine döndüler, bıraktıkları yerlere..
(Bu konuya gelecek yazıda da devam edelim, inşaallah..)