“Bu hususta takip ettiğimiz siyaset, 2011 sonrasında ülkeye giren diğer tüm yabancı askeri güçlerin yanı sıra İran kuvvetlerinin de Suriye’den bütünüyle çekilmesi etrafında dönüyor. Buna bizim kuvvetlerimiz ile Türkiye ve İsrail de dahil (…) Rus kuvvetleri 2011 yılından önce Suriye topraklarına girdikleri için burada bir istisnayı teşkil ediyor. İç savaş patlak verdikten sonra ülkeye girdiler. İsrail ve Türkiye'nin karşı karşıya olduğu tehditlerin izole edilmesi temelinde siyasi bir çözümün sağlanması durumunda bu ülkeler geri çekilmeye hazır olacaklar. Bu İran yanlısı güçlerin de Suriye'yi terk etmesi anlamına geliyor.”
Bu sözler, 2 Mayıs’ta, Suudi Arabistan’ın sahip olduğu merkezi Londra’daki Şarkül’Avsat gazetesine özel açıklamalarda (1) bulunan ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’e ait.
Jeffrey, DAEŞ yok olana kadar Amerikan ordusunun bölgedeki “müttefiki” PKK’nın isim değiştirmiş örgütü Demokratik Suriye Güçleri ile omuz omuza olacağını vurguladığı bu açıklamasında, İsrail’in, Suriye’deki İran güçlerine dönük saldırılarını desteklediklerini de belirtiyor.
Amerikalı diplomat, BAE gibi Arap ülkelerinin diktatör Esed ile temas kurmasının, rejimin İran’dan vaz geçmesine neden olacağına ilişkin beklentilerin “hayal”, Cezayir’in Esed rejiminin yeniden Arap Birliği’ne dönmesine dönük çabalarının ise “sonuçsuz ve tehlikeli” olduğunu da söylüyor.
Jeffrey’in sözlerinden, Suriye’nin PKK kontrolündeki bölgelerine Amerikan insani-mali yardımının artarak süreceğini, kuzey-doğu Suriye’de sıkışmış PKK bölgesine yeni bir ulaşım kapısı açılacağını ama, Beşar Esed’e dönük ekonomik ablukanın rejimin nihai iflasına kadar süreceğini de anlıyoruz.
İşin özeti, ABD’nin, İran ve Türkiye askeri varlığının Suriye topraklarında sonlandığı, İsrail ve Türkiye’nin güvenlik endişelerinin karşılandığı, Şam’da Esed’in oturmadığı, Kamışlı’nın ise “yeni Kuzey Irak statüsü” ile ikinci Erbil haline geldiği bir planı sürdürdüğünü anlıyoruz.
· PUTİN, ESED’İ SİLDİ, SURİYE’DE YENİ DÖNEM…
Büyükelçi Jeffrey, bu plan doğrultusunda Suriye’nin kontrolünün Rusya’ya bırakılacağının da net işaretini veriyor. Bu, iki emperyal güç arasında mutabakatın ötesinde bir anlaşmanın olduğunu gösteren önemli bir adım.
Nereden anlıyoruz, Rusya’nın, diktatör Esed’i doğrudan hedef almasından!..
Rusya Federal Haber Ajansı, -bu sütunda söz etmiştim- Vladimir Putin’e “Putin’in aşçısı” lakabını kazanacak kadar yakın Yevgeni Prigozhin’e ait bir yayın organı. Prigozhin aynı zamanda Suriye ve Libya’da karşımıza çıkan –sözde- özel, -esasta- Rusya Savunma Bakanlığı’na bağlı paralı asker grubu Wagner’in de sahibi…
İşte, bu, doğrudan “Putin’in sesi” olarak tanımlanan ajans, 23 Nisan günü, Suriye’deki Esed rejimi aleyhine üç makale yayınladı!..
Makaleler, Esed rejiminin artı içten çürümüş, yolsuzluğa boğazına kadar batmış, ülke ekonomisini mahvederken kendilerini zengin kılan bir çeteden oluştuğunu vurguluyordu.
Moskova’ya göre, Esed, “Nusayri azınlık çetesi” ile Suriye’yi yıkan, savaşı asla kazanamayacak, bu arada çevresindeki hırsızlar ile siyasi çözümü de tıkayan bir portreydi.
Bu, “Esed’siz Suriye”nin kapısının açıldığını gösterdi. İsrail savaş uçaklarının Suriye’deki Hizbullah-İran güçlerine dönük hava saldırılarında Suriye’deki S-400 hava savunma sistemlerinin neden çalışmadığını da…
· ABD-RUSYA ANLAŞMASININ ANA HATLARI…
1. Beşar Esed ve çetesi, Rusya tarafından pasifize edilecek,
2. İran’ın siyasi-askeri gücünün ülkeden çıkarılması, yeni yönetimin gelmesiyle başlayacak siyasi anlaşma sürecinde başlayacak
3. Önce İsrail’in güvenliğini sağlayacak uygulamalar devreye girecek
4. Türkiye’nin askerini çekme ABD-PKK ittifak bölgesinin “Kuzey Irak senaryosuna” ikna baskısı başlayacak.
BU 4’NCÜ MADDE, TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİNE GELEN, “BİR ŞEKİLDE YÖNETİM DEĞİŞİKLİĞİ” AÇIKLAMALARI BAĞLANTILI DARBE ŞANTAJI İLE DOĞRUDAN İLİŞKİSİ OLAN BİR GELİŞME, TÜRKİYE’DE “İKNA OLMUŞ YÖNETİM ARAYIŞI” BAŞLADI BİLE…
Bu konuya, 24 saat içinde ikinci bir yazıyla devam edeceğim…