Ne yazýk ki ülkemizde son günlerde, toplum barýþý açýsýndan önemli rolü olan sanat çevrelerinin kendilerinden beklenmeyen tavýr ve davranýþlar sergilediðini, bunun sonucunda toplumda huzursuzluklar yaþandýðýný görüyoruz.
Siyaset yapýsý itibarýyla tartýþmaya, atýþmaya, söz dalaþýna, göndermeler yapmaya açýk bir alandýr. Hatta bazen siyasetçiler kavgaya bilerek girerler. Bunun kendileri açýsýndan bir getirisi vardýr. Bu alanda yapýlan tartýþmalar bazen kasten yapýlýr.
Halk siyasi bir cenaha taraftar olduðunu bilir, nerede, nasýl durmasý gerektiðinin bilincindedir. Yeri geldiðinde de kendi içinde, "bunlar siyasetin gereði, biz kendi iþimize bakalým, siyasi tartýþmalar bizim dostluðumuza zarar vermez" diyebilir.
Ancak toplumu bir arada tutan, ayný duygular etrafýnda bir araya getirmeyi amaçlayan sanatýn; çevresinde zuhur eden nahoþ durumlarla anýlmasýyla ilgili benzeri þeyleri söyleyebilir miyiz?
Mesela þu cümleyi sanat için kurmak mümkün müdür? "Bu ideolojik çýkýþlar, kavgalar sanatýn bir gereðidir ve doðasýnda vardýr."
Toplum, sanat ve sanatçýyý kalbinde, aklýnda, ruhunda, vicdanýnda ayrý bir yere koyar. Sanatý ve sanatçýyý, kendi bedii duygularýna tercüman olduðu sürece sever.
Bu sevgi çýkar amaçlý, beklentileri olan bir sevgi ve de saygý da deðildir. Saf ve katýksýz bir sevgidir. Belki de sevginin en doðal hallerinden biridir.
Toplum, bir sanatçýyý sevdi mi onun için kendini siper edebilir. Tabiri caizse "onun için kendine zarar verebilir". Tasvip etmesek de "Müslümcüler Babacýlar", "Orhan Babacýlar" var olmuþtur.
Bunlar sevdikleri sanatçý için vücutlarýna zarar vermekten bile çekinmezler. Ona yakýn olabilmek, ona dokunabilmek onlar için çok deðerlidir. Gerçi bu da sanatýn patolojik yönüdür ama böyleleri bununla yetinir ve topluma zarar vermek gibi bir amaç gütmezler.
O yüzden sanat ve sanatçýlar ancak bir toplumu birleþtirmek için var olmalýdýr. Zira bu alanda yapýlacak yanlýþlar toplum tarafýndan sorgulanmadan benimsenir.
Sanatçýnýn söylediði ve yaptýðý siyasetçinin söylediði ve yaptýðý gibi olmaz. Ýnsan taraftarý olduðu siyasi partiyi ve siyasetçiyi yeri geldiðinde küçük bir menfaat sebebiyle dýþlayabilir ama sanatçý için ayný þeyleri kolay kolay yapmaz.
Son günlerde sanat sahnesinde yaþanan ideolojik çýkýþ maalesef toplum içindeki ayrýþma ve kutuplaþmayý artýrmaktan ve kalýcý hale getirmekten baþka bir iþe yaramýyor.
Tarafsýzca bakýldýðýnda, yaþananlarýn sanata da sanatçýya da halka da faydasýndan çok zararý olduðu aþikâr.
Topluma yansýmalarý açýsýndan getirisinden çok götürüsü olan bu tür çýkýþlardan özellikle sanat camiasýnýn ve sanatçýlarýn uzak durmalarý gerekiyor.
Sanatçýlarýn; toplumu uzun yýllar etkileyecek, toplumsal barýþta ciddi yaralar açacak ideolojik tepkilerin ve dürtülerin uzaðýnda olmasý gerekiyor.
Tolstoy'un deyimiyle: "Sanat, düþünebilen gerçeði görebilen, toplumu anlayabilen insanlarýn iþidir."
Sanat alaný, ülkeyi ve milleti bölmek adýna yetiþtirilmiþ militanlarca iþgal edilen, ideolojik fanatiklerin cirit attýðý sahneler olmamalýdýr.
Sanatçý, bir duruþu olan kiþidir. Kendisini besleyen ideolojik mihraklarýn yönettiði bir araç sanatýn icracýsý olamaz.
Ayrýþtýran deðil birleþtiren, nefret ettiren deðil sevdiren, yumruk atan deðil el uzatan, ötekileþtiren deðil bir arada tutan olmalarý gerekiyor sanatçýlarýmýzýn. Son günlerdeki olaylarýn bir de bu zaviyeden deðerlendirilmesi ve sanatçýlarýn aklýselimle hareket etmesi gerekiyor.
"Sanat, sanat için midir, halk için midir?" sorularýna "Sanat, siyaset için midir, çýkar için midir?" sorularýnýn da eklenmesi hoþ deðil.