Taksim Camii ve Yahya Kemal…

Çok þükür bugünleri de gördük.

Ayasofya Kur'an'a, namaza, ezana, duaya kavuþtuktan sonra Taksim meydaný da camisine kavuþtu.

Cumhurbaþkaný Erdoðan; liderliðinin, hizmetlerinin, eserlerinin yanýnda tarihe bir de "Ayasofya'yý ibadete açtý, Taksim'e cami kazandýrdý" notu ile geçecek.

Ne mutlu ona. Sayýn Cumhurbaþkanýmýzdan, güzel hizmetlere omuz verenlerden, emeði geçenlerden Allah razý olsun.

Cumhurbaþkaný Erdoðan Taksim Camii açýlýþýnda; "Barbaros Bulvarý üzerinde Barbaros Hayrettin Paþa Camisi'ni inþa ediyoruz. Orasý da adeta bir mabetsiz beldedir, inþallah orayý da mabetsiz olmaktan çýkartacaðýz." dedi.

Hatýrýma büyük þair Yahya Kemal Beyatlý'nýn "Ezansýz Semtler" yazýsý geldi.

Tam da Taksim'e cami yapýlmasýnda neden ýsrar ettiðimizi, neden bu meseleyi milli/manevi bir dava haline getirdiðimizi, yüreðimizdeki sýzýyý terennüm etmiþ.

23 Nisan 1922 tarihli Tevhid-i Efkâr gazetesinde çýkan bu yazýdan (Yahya Kemal Beyatlý, Aziz Ýstanbul, Ýstanbul Fetih Cemiyeti Yayýnlarý, Ýstanbul 2008) bir bölümü alýyorum:

"Kendi kendime diyorum ki: Þiþli, Kadýköy, Moda gibi semtlerde doðan, büyüyen, oynayan Türk çocuklarý, milliyetlerinden tam bir derecede nasip alabiliyorlar mý?

O semtlerdeki minareler görülmez, ezanlar iþitilmez, ramazan ve kandil günleri hissedilmez. Çocuklar, Müslümanlýðýn çocukluk rüyasýný nasýl görürler?

Ýþte bu rüya, çocukluk dediðimiz bu Müslüman rüyasýdýr ki bizi henüz bir millet halinde tutuyor.

Bugünkü Türk babalarý havasý ve topraðý Müslümanlýk rüyasý ile dolu semtlerde doðdular, doðarken kulaklarýna ezan okundu, evlerinin odalarýnda namaza durmuþ ihtiyar nineler gördüler.

Mübarek günlerin akþamlarý bir minderin köþesinden okunan Kur'ân'ýn sesini iþittiler, bir raf üzerinde duran Kitabullah'ý indirdiler, küçücük elleriyle açtýlar, gül yaðý gibi bir ruh olan þan sahifelerini kokladýlar.

Ýlk ders olarak besmeleyi öðrendiler; kandil günlerinin kandilleri yanarken, ramazanlarýn, bayramlarýn toplarý atýlýrken sevindiler.

Bayram namazlarýna babalarýnýn yanýnda gittiler, camiler içinde þafak sökerken tekbirleri dinlediler, dinin böyle bir merhalesinden geçtiler, hayata girdiler. Türk oldular.

Fakat fazla medenileþen üst tabakanýn çocuklarý ezansýz yeni semtlerde alafranga terbiye ile yetiþirken Türk çocukluðunun en güzel rüyasýný göremiyorlar.

Artýk Türk milletinin ruhu bir rayiha gibi uçtu mu?

Hayýr, büyük kitlede yine o ruh var, fakat biz son nesil bir sürü gibi büyük kafileden ayrýldýk, uzaklaþtýk, kaybolduk; fakat daha uzaða gitmeyeceðiz, döneceðiz, tekrar büyük kafileye iltihak edeceðiz.

Dört sene evvel Büyükada'da oturuyordum. Bayramda bayram namazýna gitmeye niyetlendim.

Fakat Frenk hayatýnýn gecesinde sabah namazýna kalkýlýr mý? Sabah erken uyanamamak korkusu ile o gece hiç uyumadým. Vakit gelince abdest aldým, Büyükada'nýn mahalle içindeki sakin yollarýndan kendi baþýma camiye doðru gittim.

Vaiz kürsüde vaaz ediyordu. Ben kapýdan girince bütün cemaatin gözleri bana çevrildi. Beni, daha doðrusu bizim nesilden benim gibi birini, camide gördüklerine þaþýyorlardý.

Vaazdan namazda ve hutbede onlarýn içine karýþýp "Muhammed" sesi kulaðýma geldiði zaman gözlerim yaþla doldu. Onlarla kendimi yek dil, yekvücut olarak gördüm.

Biz ki minareler ve aðaçlar arasýnda ezan seslerini iþiterek büyüdük. O mübarek muhitten çok sonra ayrýldýk, biz böyle bir sabah namazýnda anne millete tekrar dönebiliriz.

Fakat minaresiz ve ezansýz semtlerde doðan, Frenk terbiyesiyle yetiþen Türk çocuklarý dönecekleri yeri hatýrlayamayacaklar..."

Ezansýz semtlerden, yeni nesillerin geleceðinden muzdarip olan, Yahya Kemal Beyatlý artýk rahat uyuyabilir.

Ezansýz semt býrakmama kararýnda olan millet evlatlarý nöbette.

Hem de döneceðimiz, kavuþacaðýmýz yeri, unutturmak isteyenlerin oyunlarýný bozarak geliyoruz...