Türk gazeteciliğinde boyacılık

ABD, Avrupa ve işbirlikçileri Arapların beslediği bir grup gazeteci "Eski Türkiye"deki gazetecilikten sitayişle bahsederler. Nasıl bahsetmesinler, hükûmet kurup hükûmet yıkıyorlardı, mahkemeyi manşetlerde kurup Müslüman Anadolu halkını yargılayıp infaz ediyorlardı. Onlar için hakikaten güzel günlerdi. O günlerin özlemiyle besleme gazeteciler yanmasın da kimler yansın!

Beslemelerin sitayişle bahsettikleri "Eski Türkiye"deki ahlâksız gazetecilikle alâkalı belki on binlerce örnek vermek mümkün. Ben bugünkü yazımda, beslemelerin 90'lı yıllarda okuyucularını nasıl kazıkladıklarını anlatan bir yazıdan iktibas yapacağım. Hep beraber bu ahlâksızların tıynetlerini görelim. Yazı, 28 Şubat cuntasının açtığı davalar neticesi kapanmak zorunda kalan haftalık haber dergisi Cuma'nın 6 Mart 1992 tarihli nüshasından:

«Sabah, kupon karşılığı otomobil verir. Otomobil, bir vatandaşa çıkmıştır. Vatandaş, alır otomobili. Ancak, otomobilden ziyade paraya ihtiyacı vardır. Otomobili satmak ister. Bir müşteri çıkar otomobili almak için. Ancak bir şartı vardır: "Parayı ödemeden önce bir servise götürelim ve arabanın durumuna bir baktıralım."

"Hay... Hay..." der talihli vatandaş. Otomobilden son derece emindir. Alıcı ile birlikte servise götürürler arabayı. Daha içeri girmeden servis görevlisi, "Aaa, bu Sabah'ın otomobili değil mi?" diye sorunca talihli vatandaşın kafasında şimşekler çakar.

Ve o anda Star 1'in ekranlarına servis görevlisi çıkar ve bundan sonrasını o anlatır: "Bu otomobil büyük bir kaza geçirmişti. Sağını-solunu biz topladık otomobilin. Yeni gibi yaptık, ancak bazı kısımlarda hâlâ yamukluklar var."

Peki kim kaza yapmıştı bu otomobille? Otomobil kimindi? Sıkı durun, asıl pandomina bundan sonra kopuyor.

Kaza yapan otomobil Sabah'ın Genel Yayın Yönetmeni Zafer Mutlu'ya ait!..

Sabah, kaza yapan otomobili servisine verir, onu toplatır ve kupon karşılığı okuyucuya verir. Tabii, Zafer Mutlu'ya da yeni bir araba alınır. Böylece, vergiden de düşülmüş olur.

(...)

Sabah'ın foyasını ortaya çıkaran Star 1 acaba vatandaşı enayi yerine koymada ondan geri kalır mıydı?

1991 yılının ilk gecesiydi. Star, verdiği şifreleri doğru bilenler arasında bir kişiye otomobil verecekti... Bir genç delikanlı kazandı otomobili... Star 1'de yöneticiler ona şöyle karşılık vermişlerdi: "Tamam, otomobili sen kazandın. Ancak, al şu makbuzu, önce Maliye'ye otomobilin vergisi öde, sigortasını yaptır, ondan sonra gel al..."

Faturayı eline alan gencin gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Zira, Maliye'ye ödenmesi gereken miktar 80 milyon liranın üzerindeydi.

Zaten 80 milyon lirası olsa gider, beğendiği bir otomobili rahatlıkla alabilirdi. Boynu bükülü o anda "Değil 80 milyon lira 80 bin lira bile yok cebimde" dedi...

Star 1'in kapısında eli boş dönen ilk o değildi...»

Evet, "Eski Türkiye"deki ahlâksız gazeteciliği hep beraber okuduk. İnsanın aklına doğal olarak şu soru geliyor: O günlerde okuyucularına ellerindeki hurda arabayı boyayıp veren ahlâksız beslemeler bugünlerde acaba kimleri allayıp pullayıp bizlere pazarlamaya çalışıyor?

Köhnemiş "Eski Türkiye"yi boyayıp bize kakalamaya çalışmaları da buradan geliyor zaar!

Okuyucusuna hurda arabayı boyayıp veren ahlâksız beslemeleri takip ve teşhir etmeye devam edeceğim inşaallah.