Türkiye'nin direnişi ve gündeminin suni meşgul edilme çabası

Türkiye’nin şu anda dünyada geldiği noktayı anlamak ve anlatmak şart. Sebebini sorarsanız içindeki suni gündemlerin oluşturulması gayreti bile, bu anlamamız gerektiği Türkiye gerçeğine bağlıdır.

Uzun zamandır, sık sık yazıyor çiziyor herkes. Bir taraftan Türkiye’nin küresel sistem içinde kendi yerini ve rolünü kullanma gayreti diğer taraftan yükselmeye başlayan bu yıldızın önünü kesme gayreti.

Fazla yazınca ise “komplo” diyen de var, bu meşakkatli yolun nasıl oyunlarla bozulduğunu küçük gören de!

Ama gerçek şu ki; Türkiye kendi geleceği ve varoluşu için çok ciddi süreç değiştirecek boyuttadır.

Türkiye’nin kendi milli çıkarlarını koruma amaçlı milli politikaları dışarıdaki ittifakların belirlemek istediği güzergahı da dağıtmaktadır. Dışarıdan ve içeriden çıkan paralel seslerin sebebi de bu gerçekliktir.

Fransa’nın saldırgan tutumu da, dünyadaki Türkiye aleyhinde oluşan konjonktürü kendi çıkarları istikametine dönüştürebilme çabasıdır.

Türkiye içindeki durumları da esasında, dışarıdaki gelişmelere göre tanımlamakta yarar vardır.

Türkiye içindeki siyasi gerilimler olduğu takdirde dışarıdaki esas hamlelerinden alıkoyulacak diye düşünülmektedir. Batı’dan iç siyaset malzemesi çıkarılacak kadar Türkiye’nin içine yönelik taktiklerini de, büyük senaryonun parçası olarak okumaktayız. Türkiye içinde siyasi partilerden, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine yönelik beyanların, parlamenter sistem çağrılarının gayesine iyi bakmamız lazım.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tüm hedefleri Türkiye’nin geleceği ile alakalı olduğunu her fırsatta Erdoğan düşmanlığı yapan güçlerin medyaya, siyasete, ekonomiye bildiğiniz her dala düşmanca yansımalardan anlıyoruz. Başkan Erdoğan’ın hedef seçilmesi, yeni durum değildir. 15 Temmuz gibi büyük felaketi atlatsak da, bu hamlelerin devam edeceğini anlamış durumdayız.

Türkiye’nin gündemini meşgul etmek, siyasi kriz ve “yönetilemeyen Türkiye” profili gösterme çabası da, dışarıdaki iftira ve yalan çamurlarının, yerele yansımasıdır.

Tabii bir taraftan Türkiye’nin Akdeniz’de, Kıbrıs’ta, Kafkasya’da, Orta Doğu’daki vazgeçilmez profili söz konusudur, diğer taraftan da bu profili Türkiye içinden nasıl bozarız hesabıdır!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden çıkan “Demirtaş” kararını da, bu karara Türkiye içinden ve siyasi partilerden çıkan desteğe bakıldığında, işin özü anlaşılıyor! Tabii ki burada konuşan hukuk olmalı.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığını ortadan kaldıracak içerikli çağrılar yapmak ve vatandaşı devlete karşı tutum sergilemeye itmek ve bunun sonucunda ise masum insanların ölümüne neden olmak büyük suçtur ve dünyanın hiç bir ülkesinde buna müsamaha gösterecek örnek bulunmamaktadır.

Lakin anlaşılan “Türkiye meselesi” geldiği noktadan dolayı ve iddialarından ötürü her fırsatta başkaları için geçerli olmayan konularda bile, haksız gösterilecek konudur. İşte tam bu sebepten dolayı, Türkiye direniyor! Bu direniş haklı ve başkalarına da örnek teşkil edecek direniştir.

Türkiye’nin artan etkisi, Türkiye’ye duyulan sevgi içeriğinin artmasının sebebi de, bu durumu ve tarihi süreci değiştirme kabiliyetidir.

Türkiye direndikçe, içeride gündemi meşgul çabasının artacağını da iyice hesaba katmalıyız. İşin doğası bunu ister galiba. Çünkü bu direniş, Türkiye’yi tüm zincirlerden kurtuluşa götürmektedir. Bir kaç sene önce hayal edilemeyen konuma gelmesi, her fırsatta hesaba katılması, bunu inkar edenler için bile bir gerçektir. O sebepten içerideki “suni gündemlere dikkat” diyorum. Bu suni gündemlerle meşgul edilerek, esas direnişin sonucuna odaklanma boşa çıkabilir. Buna ne hakkımız, ne lüksümüz söz konusudur!