Yapışkanlı koltuklar

Hiç uğraşmıyorsunuz.

Oturuyorsunuz, koltuk otomatikman sizi kendine yapıştırıyor.

Bir daha da "biri beni koltuğumdan mı eder", "biri koltuğumu elimden mi alır" korkusu ve kaygısı yaşamıyorsunuz.

Yazıyı neden bu bahis ile açtım.

"Odalar" bölümü geldiğinde anlayacaksınız.

Malum bir önceki yazımda gıdada oynanan oyunlar yazı dizisinin son bölümünde neleri konu edeceğimi yazmıştım.

Tekrar hatırlatalım...

Başlıklarımız; gıdada oyunu bozabilecek belediyelerimiz ile bu konuda büyük yetkilere sahip odalarımızdı. Gıda oyununu bozmak için verebileceği destekler, kronik vaka haline gelen "oda başkanlıkları" ve alınması gereken tedbirleri içerecekti.

Bu kısa hatırlatmadan sonra başlayalım sıralamaya.

Belediyeler...

Gençlik yıllarımda belediyeler tanzim satış mağazaları açmışlardı.

Proje öylesine başarı getirdi ki, gıda başta olmak üzere temel tüketim mallarında rekabet arttı, fiyatlar düştü, üretici kazanmaya başladı, satıcı kazanmaya başladı ve hepsinden önemlisi halk kazanmaya başladı.

Bu uygulamalardaki başarı halk ekmeği getirdi.

Günlük yaşantının yarattığı ekonomik zorluğu aşmaya çalışan vatandaşlar üç beş kuruş ucuzunu alacağım diye seherin kör karanlığında belediyelerin halk ekmek fırınları önünde uzun kuyruklar oluşturdular.

Sonrasında bir güç, bazı karteller bu olumlu uygulamaları bir bir sessiz sedasız sonlandırmayı başardılar.

Ha Gayret...

Şimdi tekrar davranma, o günleri geri getirme zamanı.

Evet yerel seçimler sonrası partisi ne olursa olsun her yeni belediye başkanı, her belediye böylesi tedbirleri almak zorunda.

Peki alabilirler mi?

Elbette, hem de büyük bir kolaylıkla...

Yeter ki istensin.

Yerel seçimler sonrası görev alacak sevgili belediye başkanlarına vatandaş olarak buradan sesleniyorum.

Görevi aldığınızda ilk işiniz bu olsun.

İnanın vatandaşa vereceğiniz en olumlu hizmetlerden biri bu olur ve bir an da tüm gönülleri fethedersiniz.

Bir an önce uygulayın tarihe geçin.

Geçmişte Burhan Özfatura, Melih Gökçek gibi isimler bunu yaptılar ve çok da başarı sağladılar.

Gelelim bir başka başlığa.

Türkiye de birçok meslek dalında faaliyet gösteren kamu kuruluşu odalara.

Odalar...

Odalar konusu çok önemli bir mesele olduğundan yazının başlığını da bu kurumlara atfettim.

Neden bu başlığı seçtim.

Çünkü gıda konusunda yaşanan sıkıntıları araştırdıkça odalar hakkında öylesine şeyler işittim ki bu konuda yaşanan sıkıntıları en iyi bu başlığın anlatacağını düşündüm.

Neydi sıkıntı.

Sıkıntı; odalarda çeyrek asırdır değişmeyen ve "beni ancak ölüm ayırır" diyerek koltuklarına yapışan başkanlardı.

Üstelik enteresandır, Türkiye'de en büyük sorunlardan biri haline gelen bu başkanlar, hangi iktidar gelirse gelsin koltuklarını korumayı başarabilme yeteneğine sahiplerdi.

Diyeceksiniz ki hepsi mi böyle.

Evet, maalesef tablo bu...

Hangi oda ve meslek kuruluşuna giderseniz gidin, istisnai birkaç örnek hariç genelde yıllardır koltuklara yapışmış başkan manzarası ile karşılaşıyorsunuz.

Esasen bu odalar öyle etkili ki, amacında kullanıldığı takdirde vatandaş lehine pozisyon alarak kan emici kartelleri yıkma adına büyük işler yapabilirler.

Zaten kurulma amaçları bu.

Ama her ne hikmetse sahnede yoklar.

Biraz altını eşeliyorsun bir de bakıyorsun ki aynı koltukta yirmi yıldır oturan oda başkanları var.

Gıda konusunda karteli ciddi zorlayacak ama bugüne kadar vatandaş lehine fiili bir çıkışını göremediğimiz "Türkiye Ziraat Odaları Birliği" de (TZOB) bunlardan biri.

Çok ilginç şeyler duyduğum bu odayı bir sonraki yazıda mercek altına alacağım.