Gelecek gençlerin, bizden çok onlar konuþsun

Bundan 15-20 yýl önce AK Parti'ye yöneltilen niyet okumalý sorularýn merkezinde 'demokrasi' olurdu. AK Parti ve öncülü Refah Partisi, demokrasiden imtihana çekilir, sandýk ve seçimden gayrý hiçbir þeyi siyaseten meþru gönmeyen Milli Görüþ çizgisi mütemadiyen demokrasiyi içselleþtirmemekle itham edilirdi.

Üstelik bu ithamýn sahipleri, 'apoletliler' karþýsýnda topuk selamý veren CHP'lilerdi. Onlarýn üniversite, basýn ve sendikalardaki uzantýlarýydý.

Aradan geçen zaman AK Parti'ye karþý sýnýfsal dýþlayýcýlýðý deðiþtirmedi. Hatta yeni kriterler, yeni imtihan sorularý eklendi listeye.

Örneðin artýk AK Parti ve siyasette temsil ettiði sosyoloji, LGBT'yi savunup savunmamakla sýnanýyor.

LGBT bireyleri tasvip etmediðini, bunu bir hastalýk olarak gördüðünü söylemek fikir özgürlüðüne bile girmiyor. Hemen homofobik etiketi yiyorsunuz.

Baþörtülü kadýnlara seçme hakký tanýmayan, eðitim almalarýný, meslek sahibi olmalarýný engelleyen bir karanlýk zihniyet, kadýn haklarý savunucusuymuþ gibi ortalýkta arzý endam ediyor; kendi partisi içindeki taciz ve tecavüz olaylarýna ses çýkarmayan, üstüne bir de müþteki kadýnlarý suçlu bulanlar, AK Parti'yi uluslararasý bir sözleþmeden çekildiði için kadýn haklarý karþýtý hatta kadýn düþmaný ilan edebiliyor.

Oysa kadýnlarla ilgili þikayet konusu olan tüm yasal düzenlemeler AK Parti hükümetleri döneminde deðiþtirilmiþ, cezalar aðýrlaþtýrýlmýþ ve kadýna karþý þiddeti önlemeye dönük çok ciddi toplumsal duyarlýlýk çalýþmalarý yapýlmýþtýr. Bu süreçte kadýnlar haklarýndan daha fazla haberdar olmuþ, "kol kýrýlýr ev içinde kalýr", "göz morarýr kapý çarptý denir" devri bitmiþ ve ev içi þiddet daha fazla adli kayýtlara yansýmaya baþlamýþtýr. Dolayýsýyla þiddete dair istatistikler de artmýþtýr.

AK Parti iktidara geldiði dönemde, Türkiye'nin kamu bankalarýnýn içi boþaltýlmýþ, ülke 28 Þubatçýlar tarafýndan soyulup soðana çevrilmiþti.

AK Parti Edirne'den Ardahan'a kadar yurdun dört bir yanýný yollarla, köprülerle, tünellerle, hastahanelerle, üniversitelerle, fabrikalarla donattý ama bugün yaptýðý hizmetleri saymasýnýn dahi aksi tesir ettiðine inandýrýlmaya çalýþýlýyor.

Türkiye 90'lý yýllarda Avrupa ve ABD'nin aðzýnýn içine bakar haldeydi. Gurbetteki vatandaþlarýmýz Türkiye büyükelçiliklerinde bile horlanýrdý. Þimdi Türkiye'siz ne Kafkasya'da, ne Ortadoðu'da, ne Doðu Akdeniz'de masa kurulamýyor. Ama birileri Türkiye'nin proaktif, ayný anda hem sert hem yumuþak güç kullanan, sahada varlýk gösterip masada muhataplarý karþýsýna eli güçlü çýkan bu dýþ politikasýný yerip, neme lazýmcýlýðý dýþ politika vizyonu diye alkýþlýyor.

90'larda bu ülkenin Kürtleri, dillerin konuþamýyorken, asker dipçiði ve PKK keleþi arasýnda sýkýþýp kalmýþken artýk PKK ve Kürtleri birbirinden ayýran, basýn yayýnda, sokakta, propaganda faaliyetlerinde, üniversitede Kürtçe'nin serbest olduðu, adýnda Kürdistan geçen partilerin kurulabildiði bir Türkiye var. Ama þimdi de PKK propagandasý yapanlar Kürt halkýnýn savunucusu gibi arzý endam ediyor, Avrupa Parlamentosu'nda aðýrlanýyor. PKK propagandasý yapmak, dahasý PKK ile tehdit etmek bile fikir özgürlüðü olarak deðerlendirilsin isteniyor.

Ve birileri bu eski Türkiye'yi çok özlüyor.

Peki tüm bu saydýklarýmýz 90'larý yaþamamýþ olan, 2000'li gençler için ne ifade ediyor?

90'larý anlatarak onlara dokunabiliyor muyuz?

Býrakalým 90'larý 'eski Türkiye'yi' özleyenler anlatsýn.

Biz geleceði konuþalým. Gelecek için bir sözümüz olsun.

Üstelik gelecek bizden çok gençlerin. Bundan sonra bizden çok onlar konuþsun.