Bu sefer hesabý bize yazýyorum. Hesap defteriniz, içinde bulaþýk süngeri sipariþ edilen bir alýþveriþ listesine dönmesin diye yazýyorum.
Hesap defteri, kendi yüzünüze nasýl bakacaðýnýzýn el kitabýdýr aslýnda. Defter dediðime bakmayýn.
Uzatma kablosuna gerek kalmadan direk fiþe takacaðým yazýlardan bir tanesi.
Birbirinizin baþarýsýnda mutlu olun çünkü peygamberimiz de öyleydi.
Hasetlik ahkamý kesip hasat mevsimini beklemeyin çünkü peygamberimiz hasetliðin ruhu ne denli kemirdiðini ashabýna çok güzel anlatandý.
Size koltuk verildiðinde geldiðiniz yeri unutmayýn çünkü kaderinizde geldiðiniz yerin taburesine oturmak zorunda kalýþýnýz yazýyor olabilir.
Sývacý olmayýn sývacý, özür iyi kombinlendiðinde çok þýk bir insan elbisesine dönüþebilir.
Kýrdýklarýnýzýn üzerine gideceðinize hatalarýn üzerine yürüyün adamlýk böyle bir þey olabilir.
Öyle kýrýk pencereli de olsa viranemize eteklik kumaþlardan giysiler dikip yaþýyorduk. Hepimiz “bize bir þey olmazlarla” rütbeli gamsýz.
Hepimiz bencillik þatomuzda damsýz.
Hepimiz, bir baþkasýnýn hayal kýrýklýðý olmuþ merhamet çölümüzde sanki bir haltmýþýz gibi debeleniyorduk.
Planlarýmýz vardý tatil köyümüzde bütün patatesler bize kýzaracaktý, üç beþ araziye heves güdüp öyle dikmeye çalýþtýðýmýz taþlarla gurur duyacaktýk.
El âlemdi bizim jürimiz.
Üç evet alacaktýk riyamýza ki þu dünyada finale kalmak gibi zýrva hayallerimiz vardý.
Alýnacak intikamýmýz, yakýlacak köprülerimiz, kapak olsun suda beklettiðimiz cümlelerimiz vardý.
Biz baþkalarýnýn gözünü alsýn diye þýklaþtýrdýðýmýz hayatýmýzýn sefili olduk.
Zor biriktirip kolay harcadýðýmýz dostlarýmýzla aramýza koyduðumuz riya mesafesi, sosyal mesafemiz için de zaten bir fragmandý.
Top top ipekli kumaþlar kestirip o telaþýn içinde ýþýltýlý goller atmak, koþuþturmak, çocuklarýmýza, alýþveriþ merkezlerindeki vitrinlerden daha az sarýlmak gibi önemli gündemlerimiz, koþu bantlarýný daha fazla ileri sarýp daha az incelteceðimiz kabalýklarýmýz vardý.
Laf yetiþtirmek de muazzam konforlu, oturduðumuz yerde renk renk desen desen örümcek aðýydýk.
Böyle sýkýþýp sýkýþýp, göðü de üstümüze alçaltýp azýcýk kâr fazlasýyla Güneþ beklerken bir sabah uyandýk ki, korkumuzu hangi panikle kombinleyeceðimizi düþünüyoruz. Haydaaa!
Ölüm “Eyvah”larýmýzýn galerisiydi.
Bizi kendimize getirmek için hangi duraktan taksi söylememiz gerektiðini anlamýþ olduk mu?
Diðerkâm olup kendi inzivasýnýn derviþi olmuþlar kazanacak.
Peki, baþka neleri gördük? En yakýnýmýzda havlayanlarýn uzaktan bile eðitilemeyeceðini gördük.
Saflarý þýk tutmaya çalýþtýðýmýz için tevazu bize rüküþ geldi. Kibri, kat kat giyindiðimiz için adamlýk üþüttü bizi. Konforun sýcaðýnda terlediðimiz için alýn teri, elimizin kiri oldu. Birbirimize sahip çýkmayý deðil birbirimizin sahibi olmayý tercih ettik.
Enaniyet, ortaya konan nimetin iri kýyým tarafýný sevdirdi bize. Þeytanýn yürüyen ofisi olmak, bir tabutla servis edileceðimiz topraðý unutturdu hepimize.
Ahkam kasabý olduk, ince ince doðruyoruz ama tatmadan tattýrmayý seviyoruz nedense.
Aynanýn karþýna geçip “kendini ne zannediyorsun” diye sormadýðýmýz her gün baþkasýnýn ekranýnda zanlý yayýn yapmaya baþlýyoruz. Ki Hakikat zan etmez, bilir.
Kibir malzemeden çalan ve insanýn ayaðýyla beraber ruhunu da yerden kesen kötü bir müteahhittir demiþtim.
Vaat eder adamlýðýnýzý inþaat halinde býrakýr ve sizi pýrýltýlý taþlar içine istifleyip kaçar.
Alçaðýz çok alçak! Ýnsan kadar yerin dibine çalýþan varlýk yok. Bunu niye söylüyorum. Çukurlardan çukurlara seyahat halinde olduðumuz için söylüyorum...
Ýnsan (!) Hürmet görmek istiyor, pervane istiyor etrafýnda ki virane olduðu perdelensin.
Ýþte makamlarýn oyun hamuru olduðunu unutan su ve toprak karýþýmý çamurun geldiði durak bu.
Ýnecek var mý?
Yok galiba.