Hayvan Hakları yasası ile ilgili perşembe günü Star Gazetesi'nde çıkan yazımız Ankara'da büyük ses getirdi.. Yaptığımız eleştiriler yerine ulaşmış durumda. Bu konuda emek veren herkese özellikle teşekkür ediyorum.. Dün de Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a soruldu hayvan hakları yasası.. "..Her an TBMM'ye gelebilir.." dedi Cumhurbaşkanı.. O halde elimizi çabuk tutmakta yarar var.. Taslak üzerinden tespit ve değerlendirmelere devam
Perşembe günkü yazımızda; sahipsiz hayvanların aşılanıp-kısırlaştırılıp alındığı yere bırakılması hükmünün korunmasını alkışladık.. Ama belediyelerin bu konudaki çalışmalarında şüpheler giderilebilmiş değil.. Özellikle belediyelerdeki veteriner işleri müdürlüğüne bağlı olan RM ve geçici bakımevlerinin durumu, bazı yerlerde binaların standartlara uygun olmayışı, yetersizliği özellikle bu paket içinde değerlendirilmesi gereken çok önemli bir konu.. Zira bu tip yerler viral hastalık için çok uygun olabiliyor.. Yaşatalım derken kaybediyoruz hayvanları .. Bu konu önemli..
Bir önemli konu daha var.. Bunun tam olarak bu yasayla ilgisi yok ama yeri gelmişken altını çizmek istiyorum. Çok yaygın bir iddiaya göre, 'bazı belediyelerde görevli veterinerler, aslında kurtarılabilecek bazı hayvanları, çok da uğraşmamak için iğneyle uyutuyor' deniyor.. Ben bir veterinerin, kendini hayvan sağlığına adamış bir adamın bunu yapacağına inanmıyorum. Ama neden bu kanaat yaygın, belediye başkanlarının da bunu bir düşünmesi gerekiyor..
Yasa taslağına geri dönecek olursak.. Özellikle sokak hayvanlarına eziyet ve şiddet konusunda yasa temel bazı düzenlemeler içeriyor. Ama bu cezai düzenlemelerde belediyeler kapsam dışı tutulmuş durumda.. Şimdi şöyle düşünün, ilgili mevzuat zaten belediyelere hayvanları koruması, bakımevleri kurarak kısırlaştırması ve tedavi etmesini şart koşuyor.. Bu sayede sokak hayvanlarının kontrolsüz üremesinin önüne de geçilmiş olması hedefleniyor.. Bunda başarılı olamayan bazı belediyeler ise (vaktinde kısırlaştırılmadığı için) kontrolsüz olarak çoğalan hayvanları öldürüyor.. Ya da ölüme terkediyor.. Eğer yasaya belediyelerin de cezai sorumluluk kapsamına gireceği hükümler konarsa caydırıcılığı olacağına inanıyorum..
Sirklerle ve yunus parklarıyla ilgili yasaklar ve sınırlamalar geliyor. Güzel.. Mevcutlara dokunulmayacak ama yenilerinin de açılmasına izin verilmeyecek anlaşılan.. O zaman kaygılanıyoruz.. Dolfinariumdaki (yunus parklarındaki) yunuslar , morslar , gösteri ve eğlence amacıyla kullanılan binlerce hayvan hayvanat bahçelerindeki hayvanlar, eziyet altında varlığına devam mı edecek?.. Mevcut hale de bir düzenleme getirilmesi şart..
Petshoplarda (ve ruhsatsız üretim çiftliklerinde) evcil hayvan satışı yasaklanıyor. Bu önemli.. Fakat artık alış-verişler internetten yapılıyor. Hem de satan kişi sattığını söylemiyor. 'sahiplendiriyorum' diye ilan veriyor. Yol masrafı adı altında ücretini alıyor.. Bu ticaret devam ettiği müddetçe daha çok ses telleri kesilmiş damızlık köpekler buluruz apartmanların bodrum katlarında..
Yasak ırk kavramı kalkıyor.. Bunun yerine 'tehlikeli' ya da 'güçlü' kavramı getiriliyor.. Bu da Pitbull gibi Dogo gibi köpeklerin hapse atılmasını ortadan kaldıracak bir uygulama olacak.
Bir konu daha var. O da apartman ve site bahçelerinin doğal yaşam alanı sayılması. Özellikle oralarda dünyaya gelen hayvanların site bahçesinde kalması yasayla korunmalı. Site yönetim kararı ile bir kediye bir kap su veren site sakini ‘huzursuzluk çıkaran kişi’ ilan edilememeli.. Mahkemeler bu tür davalarla dolu.. İşin bu kısmından yasa yapıcılar ısrarla kaçıyor.. Buna da el atılması şart..