HDP, CHP'nin “hayır” diyeceğini biliyordu…

CHP ilk defa HDP ile açıktan işbirliği yaptı.

Hem de milli güvenliğimizle ilgili hayatî bir tezkere konusunda.

Üstelik daha önce birebir aynı olan tezkereye "evet" dediği halde...

CHP, kendisine oy veren geniş bir kitleyi şaşırtan, başını öne eğdiren böyle bir yola neden girdi?

Göreceksiniz, önümüzdeki günlerde, CHP'nin aslında siyaseten intihar yolunu seçtiğini gösteren gelişmeler olacaktır.

CHP yönetimi, Biden'a boyun eğdi.

Çünkü Biden, daha ABD Başkanı olmadan şunu demişti:

'Bence ona (Erdoğan'a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lâzım. Parlamento'ya katkı sunmak isteyen Kürt toplumunu entegre etmek için... Muhalefetle doğrudan temasa geçip Erdoğan'ı yenecek duruma gelmeleri için onları güçlendirmeliyiz. Darbe ile değil, seçim süreci ile..."

CHP yönetimi HDP'ye boyun eğdi.

Çünkü HDP yöneticileri CHP'yi tehdit ettiler.

Bu tehditler Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dün işaret ettiği gibi onur kırıcıydı. Kılıçdaroğlu, "siz kim oluyorsunuz da bizi tehdit ediyorsunuz?" demedi, diyemedi.

O tehditleri hatırlatayım:

Partisinin 19 Ekim'deki grup toplantısında HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar'ın sözleri şuydu:

"Yeni bir yürüyüşe başlama konusunda tezkereler ilk önemli imtihan olacaktır. Muhalefet partileri, tezkere konusunda geçmiş tavırlarından farklı bir tutum almalıdır. Ben inanıyorum ki muhalefet partileri, özellikle ana muhalefet partisi, bu tezkere konusunda geçmiş tavrından farklı bir tutumu gündemine alacaktır, almalıdır. Aksi takdirde bu iktidarın savaş politikalarının, Türkiye'de demokratik yeni başlangıç arayışlarını boğmaya yönelik olduğu gerçeğini ıskalamış oluruz."

Şimdi başlığa dönelim.

Eğer CHP ile HDP arasında varılmış bir mutabakat olmasa, Sancar; "Ben inanıyorum ki, tezkere konusunda ana muhalefet partisi, geçmiş tavrından farklı tutum alacaktır" diye nasıl iddialı laf eder?

Evet, HDP ile CHP anlaşmışlardı ve HDP, CHP'nin tezkereye 'hayır' diyeceğini biliyordu.

CHP, siyaseten intihar yolunu neden seçti?

Çünkü Baykal'ın, bir kasetle bitirilmesinden sonra Kılıçdaroğlu CHP'si, bir proje partisidir.

Bu projede seçmenin, parti teşkilatlarının iradesinin, görüşünün hiçbir önemi yoktur.

Olsaydı, Kuvayı Milliye'den gelen parti, Türkiye'nin sınır güvenliği ve terörle mücadelesinde düşman saflarında yer alır mıydı?

CHP -Allah korusun- dostları ile iktidar olsa, Türk Silahlı Kuvvetlerinin FETÖ ve PKK ile mücadelesine son verileceği artık aşikâr hale gelmiştir.

İşte bu yüzden ana muhalefet partisi Türkiye'nin bir güvenlik sorunudur...

Genel Merkezine, "sınır namustur" diye pankart asan CHP'nin; sınırdan, namustan ne anladığı ortadadır...

HDP, bölücü terör örgütü PKK'nın siyaset zeminindeki koludur.

HDP'nin politikaları, Kandil ve Washington'dan belirleniyor.

HDP'nin dümenine giren CHP'nin gittiği yol ile HDP'nin gittiği yolun aynı olduğu gerçeği, su yüzüne çıkmıştır.

Kılıçdaroğlu CHP'si de tıpkı HDP gibi Okyanus ötesine göbekten bağlıdır.

Demek; CHP'lilerin İzmir Marşı ile örtmeye çalıştıkları, vatanı savunmasız bırakmakmış...

Demek CHP; HDP'nin dümen suyuna girerek, şehitlerimizin, Mehmetçiklerin, polislerimizin, öğretmenlerimizin, bebeklerin, masumların katilleri ile aynı safta görünmekten gocunmamıştır.

HDP ile birlikte hareket eden CHP, sadece kendisini bitirmedi.

Zillet ittifakının öteki elemanlarını da bitirdi.

Bugün böyle yapanların, yarın-maazallah- iktidar olsalar, Türkiye'nin güneyinde bir terör devleti kurdurmayacaklarının teminatı var mı?