Ýyi ki hem Cumhurbaþkaný hem Genel Baþkan…

Ahmet Davutoðlu saflarýnda Erdoðan düþmanlýðý yapan bazýlarý uzaydan gelmiþ gibi saldýrýyorlar:

“Cumhurbaþkaný Erdoðan oturmuþ kameranýn karþýsýna Ak Parti il baþkanlarýna heyecan yüklemeye çalýþýyor. Bir problemli tarafý var deðil mi bu cümlenin. Oturmuyor, sakil duruyor. ‘Ne ki bu’ diye soruyorsunuz. Ne iþi var Cumhurbaþkanýnýn bir partinin il baþkanlarýyla?”

Uzaydan gelmiþ gibi savruluyorlar. Çünkü Erdoðan 22 Mayýs 2017’den beri AK Parti Genel Baþkaný.

Bu da “diktatör” olduðu için deðil, halktan yetki aldýðý için böyle.

16 Nisan 2017 referandumunda yüzde 51,41’le halk buna onay verdi. Katýlým yüzde 85,43’tü.

Referandum öncesinde muhalefet, partili cumhurbaþkaný konusunda en aðýr eleþtirileri yöneltti.

Halk bunlarýn hepsini dinledi ama itibar etmedi.

Milletimiz 3 sebepten dolayý, “Erdoðan hem Cumhurbaþkaný olsun, hem de AK Parti Genel Baþkanlýðýna devam etsin” kararýný verdi.

1. Turgut Özal, 31 Ekim 1989’da Cumhurbaþkaný oldu. Anavatan Partisi içinden kendisine isyan baþlatýldý. Bir süre sonra Özal Çankaya’da yalnýzlaþtý, Anavatan Partisi de yýllar içinde tabela partisine dönüþtü.

2. Süleyman Demirel, 16 Mayýs 1993’te Cumhurbaþkaný seçildi. Çankaya’ya çýktýktan sonra Doðru Yol Partisi içinden kendisine muhalefet baþlatýldý. Demirel yalnýzlaþtý, DYP de tabela partisi haline geldi.

3. 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra Ahmet Davutoðlu hamle yaparak Cumhurbaþkaný Erdoðan’ý, AK Parti-CHP koalisyonu ile devre dýþý býrakmaya kalktý. Erdoðan basiretli davranmasaydý AK Parti’nin akýbeti de ayný olacaktý.

Türkiye’de yönetimin istikrarsýzlýðýnýn temel sebeplerinden biri bu tablodur. Cumhurbaþkanýnýn karþýsýna, kurucusu olduðu kendi partisi çýkarýlýyor, vesayet aðalarý, siyasetin bünyesini parçalýyor, sivil iradeyi bu yolla felç ediyor, kontrolü elde tutuyordu.

Bu hakikatin verdiði dersi en iyi Sayýn Erdoðan biliyor.

Ýþte bugün Ahmet Davutoðlu ve Abdullah Gül/Ali babacan partilerinin CHP ve HDP’den daha þiddetli Erdoðan düþmanlýðý yaptýðýný görünce, “iyi ki hem Cumhurbaþkaný, hem AK Parti Genel Baþkaný” diyoruz.

Düþününüz, Erdoðan AK Parti Genel baþkaný olmasaydý, þu anda iktidar partisinin hali ne olurdu? Belki de Anavatan Partisi ve DYP’den daha beter olurdu.

Sadece AK Parti bünyesinin parçalanmasý, Erdoðan’ýn Cumhurbaþkanlýðý makamýnda yalnýzlaþtýrýlmasý deðil.

Cumhur Ýttifaký da biterdi.

Yani Türkiye, 15 Temmuz diriliþ ruhundan koparýlýr, FETÖ sahaya sürülür, yedi düvelin saldýrýsý ile birlikte istikrarsýzlýðýn ve kaosun içine itilirdi…

Erdoðan ne tek adam, ne de partiyi yönetme heveslisi…

Millet iradesini korumak Erdoðan için bir namus meselesidir.

Mesele þahsî deðil, milletin emanetini koruma sorumluluðudur.

Baþbakanlýk kaldýrýlarak yürütme çift baþlýlýktan kurtarýldý.

Erdoðan’ýn hem Cumhurbaþkaný hem de AK Parti Genel Baþkaný olmasýyla da parti-hükümet çatýþmasý önlendi.

Cumhur Ýttifaký da istikrarýn, kalkýnmanýn sigortasý oldu.

Savrulan adamlarý rahatsýz eden budur.

Þunu da söyleyeyim.

Birbirlerini hiç sevmemiþ iki kibirli adamdan biri, “gençler AK Parti’ye oy verir mi? Neden versin…” diyor. Tevazu kaftaný giyen öteki de “Darbeci askerler bile dindar insanlarý rahatsýz etmeyelim derlerdi…” herzesini yiyor.

Gençlerin, sizi hiç okumadýðýný söylemiyorsunuz ama…

Erdoðan düþmanlýðý ile sizin gözünüz dönmüþ.