Okuyucularla Hasbihal… ‘Gazze'ye niye müdahale edilmiyor?' tartýþmasý mâkul bir zeminde olmalý

Son günlerde, Gazze Trajedisi tartýþýlýrken, en çok da Türkiye ve Ýran'dan beklentiler ve hattâ taraflarýn medyalarýnda suçlamalar yapýlýyor. Ve Türkiye medyasýnda da, hem de Ýslamî kimlikleri bilinen kimselerce, hem de Ýran Cumhurbaþkaný Ýbrahîm Reisî'nin Türkiye'ye yaptýðý resmî ziyaret günlerinde sütunlar ve ekranlarda yazýlanlardan biraz uzak durmak için, bu konuyu baþka bir yazýya býrakýyorum.

*Abdullah Kuloðlu diyor ki: 'Müslümanlarýn farklýlýklarýnýn yanýnda hiç mi ortak paydalarý yok da, þeytanî güçlerin oyunlarýna gelerek birbirlerine karþý cephe alýyorlar!

Pek çok ortak deðerlere sahip olan Müslümanlar, sen þiîsin, sen sünnîsin, sen þu veya bu kavimdensin.' diye bir sürü farklýlýðý gündeme getirince, þeytanî güçler de, durumu kendi çýkarlarý doðrultusunda yönetiyorlar. 'Böl, parçala ve yönet' eski taktikleri.

Allah hepimize gerçek bir ÜMMET olmak þuûru versin.

*Osmaniye'den Sadi Müslim diyor ki: 'Hani, Ýsveç NATO'ya kabul edilmeyecekti. Bu geri adým atmak deðil midir?' Ankara'dan E. Kahveci de ayný konuya deðinmiþ, 'Ýsveç özür diledi de ben mi iþitmedim.' diyor.

--Muhterem kardeþlerim, diplomasi için denilir ki: 'Bir diplomatik bir müzakerede, bir diplomat daha baþtan 'Hayýr' derse, 'Belki' demektir; 'Belki.' derse 'Evet' demektir. Baþtan 'Evet.' derse, o zaman diplomasiye gerek kalmaz.'

Türkiye'yi, NATO'da hep mesele çýkaran bir ülke olarak gören ve hattâ 'NATO'dan çýkarýlmalý.' gibi beyanlarýn resmî aðýzlarda bile dile getirildiði bir zaman diliminde, Ýsveç'le yapýlan müzakereler 20 ay boyunca sürdü. Ama Türkiye verilen sözlü taahhütlerle yetinmedi ve Ýsveç'in kanunlarýnda deðiþiklikler yapýlmasýný istedi ve bunlar yapýldý. Baþkan Erdoðan da konuyu, Meclis'e havale etti ve Meclis, geçen hafta iradesini 'Evet' þeklinde ortaya koydu. Yani, bu konuda bir 'kesin red' deðil, tersine, 'þartlý red' vardý. Sonunda Ýsveç de, Türkiye'nin mantýkî itiraz ve þartýna boyun eðdi.

*Rýdvan Kaya, 24 Ocak tarihli ve 'Evet hutbelere karýþýlmamalý da. Fitnelere âlet olmamaktan hepimiz sorumlu deðil miyiz?' baþlýklý yazýmla ilgili olarak, 25 Ocak günü, 'Bahçeli haklýysa, 28 Þubatçýlar da haklýdýr!' notunu geçiyordu. Bu konudaki yazýþmalarýn özetini buraya alayým:

Yanýtla

-- Rýdvan kardeþime: Benim yazýmdan hareketle, 'Bahçeli haklýysa, 28 Þubatçýlar da haklýdýr!' þeklinde bir mantýkî bir denge oluþturmaya çalýþmanýzý doðrusu yadýrgadým. Ben haklýlýk veya haksýzlýk üzerinde deðil, tartýþýlan bir konudaki iddialar üzerine ve ileri sürülen görüþler üzerinde durdum. Hutbede bazý yerleri atladýðý anlaþýlan bir hocanýn ilçe Kaymakamý tarafýndan azarlandýðý ve hattâ fiziken darb edildiði iddiasýný da yazdýktan sonra, (...) konunun aslýnýn ne ve nasýl olduðuna dair, bir tarafýn -ekranlardan milyonlara yansýyan- iddiasýný yansýtmasý açýsýndan Bahçeli'nin sözlerini -ve doðrulamak veya yalanlamak durumuna düþmeden- aktardým. Hutbede atlandýðý söylenen kýsým olmadýðý gibi bir iddiada bulunan kimsenin çýkmadýðýný hatýrlatayým. Böyle hassas bir zaman diliminde bu gibi tasarruflarýn veya dikkatsizliklerden kaçýnýlmasý gerektiðini söyledim ve söylüyorum.

(Ayrýca belirteyim, bir kamu vazifelisi, sýfat ve yetkisi ne olursa olsun, bir kanunsuzluk görüyorsa, fizikî darb gibi ihkak-ý hak yöntemine baþvuramaz; kanunsuz aykýrýlýk varsa soruþturma açtýrýr. Kezâ, bir fizikî darb iddia ediliyorsa, o da yargýya götürülür. 'Mahkeme belli deðil mi?' diyenlere, 'Doktor raporu üzerine de ayný þekilde þüphe düþürülebileceðini' hatýrlatýrým.)

*Rýdvan Bey cevaben, 26 Ocak günü, 'Geçmiþte (...) bizi sýkýþtýrmak için en çok ileri sürülen argümanlardan biri, 'siz þehidlerimize neden þehid demiyorsunuz?" idi. Her fýrsatta "söyleyin bakalým, vatan uðruna can veren askerimiz þehid midir, deðil midir?" diye kendilerince bizleri vatanseverlik testine tâbi tutuyorlardý.

Bu tutumu dün reddediyorduk, bugün neden kabul edelim? (...) Ýmamýn fitnecilerin entrikalarýna alet olmakla suçlanmasýný doðru bulmadým.

Ne deðiþti? PKK mý deðiþti, devletin resmî ideolojisi mi deðiþti, þehidlik tanýmý mý deðiþti?'

--Rýdvan Bey kardeþim; Yanlýþ bir deðerlendirmem olduysa, bunun hatýrlatýlmasýndan rahatsýz olmam. Bir de, 'Hamdolsun, yanlýþ yaparsam, ikaz edecek kimseler var' derim. Ben þu kadarýný belirteyim: Ben doðru olduðuna inandýklarýmý yazarým; ama bu, baþkalarýna yanlýþ gelebilir.

Þehidlik, sadece Ýslam'da olan ve Ýslam'ýn ölçülerince ulaþýlan bir manevî makamdýr. Bunun kimde gerçekleþtiðini ancak Allah bilir. Bu yüzden, þahsen, Ýslam yolundaki mücadelesi için dünya hayatýný fedâ edenler için bile, 'Ýnþaallah þehiddir.' diye temennilerimi dile getiririm. Beþerî kanunlarýn 'þehitlik' tarifleri, bu konunun dýþýndadýr.

'Fitneye âlet olunmamasý' temennim, genel bir hatýrlatmadýr.

Ve unutmayalým ki, bir hafta içinde 12 askerin kurban oluþu, baþka bir ülkenin içindeki terör örgütlerince gerçekleþtirilmiþtir; ülke içinde de deðil. Ýþin bu tarafý daha bir düþündürücüdür.

*