Zorda kalacak Türkiye mi, Batı mı?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta Afrika ülkelerine yaptığı ziyaretler sonrası sosyal medya hesabından bir görsel yayınladı. Başkan Erdoğan görselde, Başbakan ve Cumhurbaşkanlığı döneminde Afrika ülkeleriyle ilişkileri nasıl geliştirdiğini rakamlarla anlatıyor.

"Angola, Togo ve Nijerya ziyaretlerimizi hamdolsun oldukça verimli bir şekilde tamamladık ve ülkemize döndük. Böylelikle 30 Afrika ülkesine toplamda 50. ziyaretimizi gerçekleştirmiş olduk. Kalkınma yolculuklarında Afrikalı kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz." notuyla paylaşılan görselde şu bilgiler yer alıyor:

1- Afrika'da 2002'de 12 olan büyükelçilik sayısının 43'e çıktı.

2- 2008'de Ankara'da 10 olan Afrika büyükelçilikleri sayısının 37'ye yükseldi.

3- 2003 senesinde 5,4 milyar dolar olan ticaret hacmi bugün 25,3 milyar dolar oldu.

4- Sahra altı Afrika ile de ticaret hacminin 1,35 milyar dolardan 10 milyar dolara çıktı.

5- TİKA ile 22 Afrika ülkesinde 7 bin proje gerçekleşti.

6- Yunus Emre Enstitüsü ve Türkiye Maarif Vakfı'yla Afrikalı gençlerin eğitimine katkıda bulunulurken kültürel dostluklar da pekiştiriliyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı tarafından yıllardır sömürülen Afrika'ya bakışımızı şu sözlerle çerçeveliyor: "21'inci yüzyılda, Afrika kıtasının rolünün belirleyici olacağı inancıyla kıtayla ilişkilerimizi 'kazan-kazan ve eşit ortaklık temelinde' ilerletmek istiyoruz. Hep söylüyorum; biz Afrika ülkeleriyle iş birliğimize asla kısa vadeli ve çıkar odaklı bakmıyoruz. Başkaları gibi eski sömürge düzenlerini yeni yol ve yöntemlerle devam ettirmeye çalışanlardan da değiliz. Afrikalı kardeşlerimizle birlikte başarmak, birlikte yürümek arzusundayız".

Son Afrika seyahatinden gelen görüntü ve haberlerden anlıyoruz ki Türkiye'nin dostça yaklaşımı karşılığını bulmuş. Afrikalı dostlarımız Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretini heyecan ve sevinçle karşılarken, Afrika'yı sömüren Batı'da ise endişe ve korku yaşanıyor.

Afrika'yı hâlâ sömüren ülkelerden Fransa'da medya Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretini "Recep Tayyip Erdoğan fatih olarak ilerliyor" manşetiyle verdi.

Rus medyasında da Afrika ziyareti "Meydan okuma" olarak görüldü: "Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İkinci Dünya Savaşı'nın başlıca galiplerine meydan okudu. "Dünyanın beşten büyük olduğunu" ve "Bir avuç kazananın" insanlığın kaderini belirlememesi gerektiğini söyledi. Cesur. Beş nükleer güce saldırdı. Kendi projesi olduğu için kimseden korkmuyor. Erdoğan'ın kendi fikri var. Bu fikrin uygulanmasına adım adım gidiyor."

Başkan Erdoğan'ın vurguladığı "Başkaları gibi eski sömürge düzenlerini yeni yol ve yöntemlerle devam ettirmeden" Türkiye Batı'nın sömürdüğü, kan ve vahşet götürdüğü dünyanın dört bir yanına yardım elini uzatıyor. Türkiye'nin bu insanlık hamlelerine Batı da tıynetlerinin gereği karşı hamlelerde bulunuyor. En son hamleleri, Batıcı Gezi Ayaklanması'nın organizatörlerinden Osman Kavala'nın cezaevinden çıkarılması için Türkiye'deki 10 büyükelçiye açıklama yaptırdılar.

Mezkûr açıklama Türkiye'nin iç meselesine karışmak ve yargıya müdahale olduğundan 10 büyükelçi, Erdoğan'ın talimatıyla istenmeyen adam ilan edilecekler.

İçimizdeki Batıcılar hemen ayaklandılar ve büyükelçilerin ülkelerine gönderilmesinin Türkiye'yi zora sokacağı yaygarasını yapmaya başladılar. Bu noktada, Avrupa Birliği'nin Güvenlik ve Dış Politikalar Yüksek Temsilcisi Josep Borrell Fontelles'in 15 Eylül'de Avrupa Parlamentosunda yaptığı konuşmadan şu tespitleri aktaracağım: "İmparatorluklar geri gelmeye başladı. En azından üçü. Diyebiliriz ki bunlar Rusya, Çin ve Türkiye; geçmişin büyük imparatorlukları. Bunlar yakın komşularına ve küresel olarak yeni bir yaklaşımla geri geliyorlar ki bu da bizim için yeni bir durum demek. Ve Türkiye bizim koşullarımızı değiştiren bu etkenlerden birisi. Şurası açık ki çözüm zıtlaşmanın tırmandırılmasıyla bulunamayacaktır. İstediğimiz bu değil. Türkiye AB için önemli bir komşu ve coğrafyayı değiştirmeyeceğiz, yerinde duracak."

Evet, zorda kalacak Türkiye mi Batı mı?..