ABD'nin Türkiye hakkındaki raporları ve muhbirleri

Bakın sadece birkaç hafta içinde neler oldu!.. Önce üniversitelerde Boğaziçi protestolarını domino taşları gibi yaymaya çalıştılar.. Peşinden Gara Katliamı sonrası hükümeti hedef alıp PKK'nın işlediği cinayetleri Erdoğan'a yıkmaya kalktılar.. Devletin milletin parasıyla posta pulu alıp cezaevlerinde mektup eylemleri tertiplemeyi denediler .. Karakol ve cezaevlerinde çıplak arama zırvalığı tutmayınca bu tezi çökerten Özlem Zengin'i itibarsızlaştırma operasyonuna başladılar.. Milletvekili olarak Gazi Meclis'in çatısı altında bulunanlardan birinin, Gara katliamı öncesi o 13 masum insanın bulunduğu yere kadar gittiği bir diğerinin de terör örgütü adına sözcülük yaparak hükümete güvence verdiği ortaya çıktı.. Sadece ama sadece son bir haftayı anlatıyorum size.. Çemberi genişletirsem yazı değil kitap olur bu..

Tam bu ABD destekli FETÖ-PKK tertipleriyle uğraştığımız günlerde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli önemli bir şey söyledi.. ABD'nin Türkiye karşıtı tezlerinin üretildiği bazı merkezler olduğunu açıkladı. Ve bu merkezlerden en önemlisi olan Brooking Enstitüsü'nü işaret etti.

Bu enstitüde Nicholas Danforth imzasıyla bir rapor yayınlandı.. Bahçeli, "dikkat edin bu rapora" dedikten sonra deşifresini Sözcü Gazetesi'nden Aytunç Erkin'in köşesinde okuduk. Aytunç Erkin, Danforth raporunda birkaç detayın altını çiziyor. İlki temel içeriği.. Orada, Türkiye'yi yakın dönemde bekleyen şeyin Joe Biden yönetimiyle 'yeniden kurulacak bir ilişki' yerine 'dış politikada çözülmesi gereken bir dizi sorun' olduğu görüşü öne çıkıyor.. Bir saniye.. Zaten Türkiye'nin ABD ile ilişkileri böyle raporlarla istikamet verilecek bir durumda değil.. PKK-YPG üzerinden terör örgütüne sağladığı destek, FETÖ ele başı başta olmak üzere yüzlerce FETÖ'cü teröristi himaye etmesi, parasını ödediğimiz hava savunma sistemlerini satmaktan vazgeçmesi bunun üzerine başka ülkeden aldığımız hava savunma sistemleri için bize yaptırımlar uygulamaya kalkması.. Daha sayalım mı!.. ABD'nin Türkiye'ye dönük bir dizi kabul edilemez tutumuna karşın bu lafı söylemesi gereken biz değil miyiz?.. 'Önce şu sorunları halledelim önümüze öyle bakalım' demesi gereken Türkiye değil mi?.. Devam ediyor Nicholas Danforth, "... Nihayetinde, Türkiye'nin Batı ile bağlarının yeniden kurulmasından fayda sağlayacağına karar vermek demokratik olarak seçilmiş bir Türk hükümetine kalacak. O zamana kadar Washington'un karşısındaki zorluk, bu durumu ikili ilişkileri düşmanca hale getirmeden görünür kılmak için yeterli baskıyı sürdürmek olacaktır." Arkadaş, bu apaçık Türk siyasetine müdahaledir.. Bunun başka bir açıklaması da yoktur.. ve sorun sadece AK Parti ve Erdoğan'ın değil cümle siyasi partilerimizindir..

Biden göreve gelmeden önce; ".. Erdoğan'ı devirmek için Türkiye'deki muhalefetle işbirliği yapacağım.." dediğinde CHP kuvvetli bir biçimde "Hadi ordan sen kimsin" demediği için adamlar bu siyasetine devam ediyor.. Danforth açık açık Türkiye'de iktidar değişikliğine kadar baskıya devam" diyor.. Bahçeli ve Erdoğan dışında buna itiraz eden yok.. Bir kez daha şu soruyu soralım o zaman; Kılıçdaroğlu'nun her fırsatta; "...dostlarımızla birlikte iktidara geleceğiz..." dediği "DOSTLAR" kim?.. Buna hemen ve en kuvvetli biçimde tepki vermezse CHP bu ithamın altından kalkamaz..

Aytunç Erkin'in ikinci ve daha da fazla önemle üzerinde durduğu konu ise bu araştırma kuruluşlarına giden raporlar meselesi.. Nitekim öyle enteresan bilgilere sahipler ki, bu ancak ve ancak her iki tarafa da yakın bazı çevrelerce verilen raporlardan gidiyor olmalı.. Kim yazıyor bu raporları?.. Hayatının hiçbir döneminde ekonomik sıkıntı çekmemiş işsiz gazetecilere, emekli siyasetçilere, ders ücretleri benzin parasına zor yettiği halde villalarda yaşayan akademisyenlere biraz daha yakından bakarsak göreceğiz belki de.. Her hâl ve şartta, bu konuda iktidarı yalnız bırakmamak lazım. Sivil siyasete inanan herkesin Tam bağımsız Türkiye için elini taşın altına koyması şart. Varsın kazanamasın partisi seçimleri.. Kavga seçimlerden falan çok çok daha büyük..