Önceki gün Ýstanbul Niþantaþý'nda bir kadýna, baþörtülü olduðu için hakaret edildi ve fiziki saldýrýda bulunuldu. "Sizin gibileri buralarda istemiyoruz, Gaziosmanpaþa'ya gidin" denilerek baþörtülü kadýn darp edildi. "Sizin gibiler"den kasýt baþörtülü oluþuydu. Saldýrganýn gözünde Niþantaþý, Ýstanbul'un seküler-elit kesimine layýk bir yerdi. Gaziosmanpaþa ise baþörtülülerin yaþamasýna, parklarýnda dolaþmasýna daha uygun varoþ bir muhitti.
Saldýrýya uðrayan genç kadýn, üniversitede araþtýrma görevlisi bir mimar, Neþe Nur Akkaya. Saldýrganýn gözünde Niþantaþý'nda bulunmayý hak etmemesinin sebebi tam da bu özellikleri. Þayet bugünlerin çok izlenen Fatma filmindeki temizlikçi karakter ya da Bir Baþkadýr filmindeki Meryem olsaydý, yani varoþta yaþayýp seküler elitlerin hizmetini görmek için Niþantaþý'nda bulunsaydý bu saldýrýya uðramayacaktý. Çünkü haddini bilen bir baþörtülü olarak o zaman yok sayýlabilir, görmezden gelinebilirdi.
Evin müþtemilatýnda, kapýcý dairesinde, mutfaðýnda, baþörtülü birinin dolanmasýndan rahatsýzlýk duymazlardý. Hatta bu iþlerde baþörtülülerin olmasý daha da makbuldü. Çünkü baþörtüsü ayný zamanda sýnýfsal bir farka iþaret ediyor.
Ezikleyebildiðin, acýyabildiðin, merhamet edebildiðin, hakir görebildiðin, azarlayabildiðin, iyilik yapýp kendini tatmin ettiðin müddetçe yanýnda yörende bir baþörtülünün bulunmasýnda sýkýntý yok.
Eski Yeþilçam filmlerinde bolca tanýk olduðumuz bu ikili karþýtlýk, Türkiye'nin modernleþme serüvenini de en dolayýmsýz anlatan simgedir.
28 Þubat bin yýl sürseydi, Türkiye modernleþme sürecini tamamlayabilecekti ve bugün artýk baþörtüsü diye bir sorunumuz kalmamýþ olacaktý.
Son Mohikanlar gibi son baþörtülüler de bizler olacaktýk; 28 Þubat sürecinde okullarýndan atýlmýþ, meslekleri ellerinden alýnmýþ kadýnlar...
Ama öyle olmadý, olmazdý da zaten, olamazdý!
O dönem baþörtülülerin eðitim haklarýný savunup hatta bunun üzerinden demokratlýk kariyer yapanlar da oldu.
Koruyup kollanýyorduk, himaye görüyorduk; mücadelemize destek veren çok sayýda sol-seküler-liberal aydýn-aktivist vardý. Sonra yüzümüze vurdular. Meðer bir kýsmý, "Ýstikrar senin neyine Vesayet" diye ünleyen CHP'li Necla Arat, Canan Arýtman, Nur Sertergillerin sadece bir üst sürümüymüþ.
Hani onlar diyordu ya, "Yanýmýzdan baþlarý dik bir þekilde geçiþlerini hazmedemiyorum."
Eski model CHP'li teyzeler diye bellediðimiz bu kafa, bugün artýk daha genç bedenlerde karþýmýza çýkýyor. Niþantaþý'nda Neþe Nur Akkaya'ya nefretle saldýran genç adam inanýn Kemal Alemdaroðlu'ndan, Kemal Gürüzlerden, Canan Arýtmanlardan, üniversitelere "ikna odalarý" kuran Nur Serter'den daha tehlikeli.
Çünkü artýk kadýnlar baþörtülü olup olmadýklarýna bakýlmaksýzýn her mesleði yapabiliyor, bir zamanlar akla bile getirilemeyen üniformalý meslekleri dahi icra edebiliyorlar.
Pilot, polis, hakim, avukat, milletvekili, büyükelçi olabiliyorlar.
Ve bu belli bir kesimi deli ediyor.
Eskiden acýyarak, yok sayarak, hakir görerek baktýklarý baþörtülülerden artýk nefret ediyorlar.
Ýslamofobi yalnýzca Avrupa'da yaþayan Müslümanlarýn bir sorunu deðil inanýn. Türkiye'de de kol geziyor.
Ve Kanada'da Müslüman bir ailenin üstüne kamyon süren ve 9 yaþýndaki bir çocuk hariç tüm aileyi yok eden Ýslam düþmaný saldýrgan gibi saldýrganlarýn çýkmayacaðýnýn garantisi yok. Bugün sýrf baþörtülü olduðu için bir kadýna yumrukla, termosla saldýrýlabiliyorsa yarýn daha beterinin olabileceðini düþünmek durumundayýz.
Hele de CHP lideri Kemal Kýlýçdaroðlu, iktidarý hedef alarak "Selamý sabahý kesin, sofralarýna oturmayýn" diyebiliyorsa bu ihtimali çok daha fazla ciddiye almalýyýz.
Kýlýçdaroðlu nefret ektiðinin, nefret suçunu meþru hale getirdiðinin farkýnda olmayabilir mi?
Hiç sanmam.
O halde yapýlmasý gereken, bu ülkeyi karanlýða çekmek isteyenlere inat saðduyuyla, akli selimle hareket etmek.
Nefretlerini onlara yansýtmak deðil, nefret suçu iþleyenlere ýþýk tutmak.