Rahmetli dayım Muammer Çavuşoğlu, 26 Mayıs 1960'da Ulaştırma Bakanı, bir gün sonraysa Yassıada'da zincire vurulmuş bir mahkumdu. Yassıada'ya gittikten bir süre sonra giysilerini eve yolladılar. Mahkemeler başlayacaktı, yeni, temiz elbise, gömlek, kravat gerekiyordu. Basına, bakın nasıl da güzel bakıyoruz mahkumlara (!) demek istiyordu ada komutanı Tarık Güryay. Dayımın kızı Nazlı (Ilıcak) eve yollanan özel eşyaları arasında, yediği kırbaçlar sonucu, dayımın lime lime olmuş, kanlı gömleğini görünce yere düşüp bayılmıştı. Genç bir kızın yaşamında bu nasıl bir sarsıntı yaratır ve onun geleceğini nasıl etkiler bir düşünün hele!!
Nurlar içine yatsın, dayım, Yassıada'da mahkum edildi ve Kayseri Ceza Evine gönderildi. Suçu neydi peki? O iğrenç 6-7 Eylül olayları sırasında İzmir'deki Yunan Konsolosluğunu basıp Yunan bayrağını parçalayanların bu ayıbı için Atina'dan özür dilemek amacıyla İzmir milletvekili olarak, hükümet kararıyla, konsolosluk gönderine bayrak çekmekti! Ve o uyduruk Yassıada Mahkemesi dayımı tam 6 yıl hapse mahkum etmişti!! Böylece 27 Mayıs yönetimi, 6-7 Eylül yağmalarına onay veriyordu!!
Yassıada mahkemesi (!) rahmetli Celal Bayar'ı, merhum Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ı idama mahkum etti. Bayar, yaş haddinden idamdan kurtuldu ama acımasız eller Menderes, Zorlu ve Polatkan'ı dar ağacına çıkardı! Bu idamlar Türk toplumunda derin yaralar açtı. Bu gün bile CHP'nin iktidar olamamasının kökeninde bu idamlar yatar. Toplum gerek darbeden gerekse de idamlardan CHP'yi sorumlu tutar. Nitekim darbe sonrası yapılan ilk seçimlerde CHP tek başına iktidar olamaz; Adalet Partisiyle koalisyon kurmak zorunda kalır.
Cumhuriyet tarihinin en büyük ayıbıdır 27 Mayıs; dahası 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat gibi rezilliklere de kapı açmıştır.