Sözcü Gazetesi'nde Şile'nin muhteşem kıyılarından birinin talan edilmek üzere peşkeş çekildiğine dair bir haber yer aldı.. Habere göre Akçakese kıyısında bir otel inşaatı varmış.. Bu otelden kıyıya bir beton yol yapılıyormuş. Yolun bittiği yerde de bir plaj tesisi kuruluyormuş. Bu tesisin kurulabilmesi için kayalar deliniyormuş. Foseptikler kazılıyormuş. Daha da önemlisi bu proje için endemik tür olan kum zambakları yok ediliyormuş..
Önce tartışmaya konu olan sahile gidip söz konusu iddiaları yerinde inceledim.. Peşinden de, doğa ve çevre konusunda hassasiyetini bildiğim Şile Belediye Başkanı İlhan Ocaklı'yı aradım ve olayın aslını sordum. Sahiden böyle bir talan varsa buna nasıl göz yumduğunu öğrenmek istedim.. Konuşmamızın özetini nakledeyim..
1) Bölgede devam eden bir otel inşaatı yok.. Gittim kendim gördüm.. Sahiden yok.. Sahilde, sahile yakın herhangi bir alanda. Yok.. Başkan'a 'bekleyen otel projesi var mı?' diye sordum.. O da yokmuş. Şile Belediyesi tarafından ruhsatlandırılmış böyle bir iş yok..
2) Plaj tesisi dedikleri sökülüp takılabilir demonte kamelyalar.
3 ) Foseptik uygulaması da yok. Doğayı ve denizi kirletmeyecek nitelikte seyyar, sızdırmaz wc uygulaması planlanmış.
4) Beton hiç bir yerde yok. Kum üzerindeki duş, gölgelik ve soyunma kabini alanları, Kıyı Kanunu'na uygun ve demonte şekilde planlanmış..
5) Şile'nin önemli endemiklerinden olan Kum Zambağı da bu bölgede değil.
6) Sahil vatandaşa kapatılmıyor. Giriş paralı falan olmuyor.. Şile'deki Ayazma, Ağlayankaya ve Uzunkum Plajları statü olarak nasılsa Akçakese plajı da (üstündeki işletme açısından) aynı şekilde..
Meselenin yalan haber boyutu böyle.. Gelelim bu yalan haberlerin neden servis edildiğine..
Şile'de "SARI ALANLAR" diye bir problem var. Özetin özeti durum şöyle.. Orman arazisi ve tapulu araziler arasında kalan statüsü netleşmemiş bölgeler var. Bunlar haritada Sarı ile işaretlenmiş halde. Şile sakinlerinin dedeleri onlarca yıldır o bölgeleri ekmiş, biçmiş ve işlemiş. Orada bir kullanım hakları oluşmuş. Devlet de bunun üzerine demiş ki 'ben bu arazilerin kullanım hakkını sizlere bedelsiz vereceğim'.. Değerli dostlar üç beş dönüm yerden söz etmiyoruz burada. Yüzlerce, binlerce dönüm arazi..
İşte bu binlerce dönüm arazi birilerinin iştahını fena halde kabartmış olacak ki orada bir film dönmüş..
İddiaya göre birileri köylünün bu hakkını belli bir bedel karşılığında devralıyor.. Öyle ki bir kadının üzerinden 86 tapu birden çıkıyor.. Öyle bir tezgahtan söz ediyoruz yani burada.. Sonra bu köylülerden bazıları bu anlaşmadan pişman olup Belediye Başkanı'nın kapısını çalıyor.. Şikayetler artınca da tezgah ortaya çıkıyor. Başkan Ocaklı da da konuyu Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'la paylaşıyor.. Böylece kartlar baştan yeniden karılıyor.. Arazilerin gerçek hak sahipleri için tespitler başlıyor.. Bu tespitler sırasında sadece Akçakese'de 500 dönümlük bir alanın ihtilaflı olduğu ortaya çıkıyor.. Gerçek hak sahipleri, yasal alanların kendi üzerlerine yazılmadığını iddia ediyorlar. Bu sorunu çözüp araziyi gerçek sahibine, vatandaşa vermeye çalışan Belediye Başkanı da saldırıların hedefi oluyor anlayacağınız..
İşin özeti Akçakese'de konuşulması gereken köylünün 500 dönüm arazisine kim ya da kimlerin haksız yere çöktüğüdür.. Plaj gündemiyle algıyı yönetmeye çalışıyorlar. Ama olmuyor..