Bazı değerlerimizin geçiş üstünlüğü var

Anayasa Mahkemesi HDP Hakkındaki kapatma davasında, şekil yönünde ilk incelemesini yaptı ve eksiklerin giderilmesi amacıyla iddianameyi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iade eti. Birkaç maddede bu durumun analizini yapalım;

1) Bu hiç kimse için zafer ya da hezimet değil, tamamen teknik bir meseledir

2) İddianameyi iade etmiş olması davanın bittiğini göstermeyeceği gibi kabul edip yargılamaya başlasaydı da bu durum, suçlayıcının istediği cezaları vereceği anlamına da gelmezdi..

3) Anayasa Mahkemesi iddianameyi kabul edip davayı açabilir, eksikliklerin giderilmesi için Yargıtay Başsavcılığı'ndan yazıyla talepte de bulunabilirdi. Muhtemelen toplam süre bakımında bir farklılık olmayacak

4) Raportörün 'eksiklik' olarak altını çizdiği hususlar basit teknik hatalar (bazı unvanların yanlış yazılmış olması suçlananlardan birinin bu sürede vefat etmiş olması vb..) Dolayısıyla çok kısa sürede giderilerek (muhtemelen de giderilmiştir) dava kaldığı yerden devam edecek..

***

Bu iade pek çok bakımdan çok isabetli oldu. Öncelikle basit teknik hatalar bile olsa şekil şartları bakımından hiçbir kusurun olmadığı bir davanın ilerlemesi kafalarda soru işaretleri oluşmasının önüne geçecektir. Ayrıca bu zaman zarfında HDP ve onunla birlikte hareket eden CHP politik pozisyonlarını güncelleyecek zaman bulabilecekler.. Misal bir bakmışsınız, HDP çıkmış ve şöyle bir açıklama yapmış; "... evet arkadaş. Bu parti, Abdullah Öcalan'ın projesiydi.. Evet bazen Öcalan bazen de terör örgütünü yöneten kadrolar, bizi kullandılar. Ama artık biz de yorulduk. Bundan böyle PKK terör örgütüyle anılmak istemiyoruz. Siyaset yapmak istiyoruz. Bize bu alanı kapatmayın..." Der mi HDP?.. Demez elbette.. Diyemez yani.. Fakat, bu kadar net söylemese de bunu biraz hissettirse, memleket o kadar rahatlayacak ki.. Ama dedim ya.. Yapamaz.. Sahipleri müsaade etmez. Onlar PKK terör örgütünün kölesi olmuş durumdalar. Asla baş kaldıramaz, isyan bayrağı çekemezler..

***

O halde CHP keşke pozisyonunu güncellese.. Bundan sonra HDP ile isminin anılmasını kategorik olarak reddetse. Ve "..terör örgütlerinin insan kaynakları ofisine dönmüş olan bu hareketi, sivil bir siyasi parti olarak görmüyor, ittifak etmiyoruz..." dese.. O da diyemez. Diyemiyor işte. Bakın sözcüleri nasırlarına basılmışçasına HDP propagandası yapıyor, katı Kemalist ulusalcı kadrolar, bu emperyalizm uşaklığına kulaklarını tıkıyor.. Yapamıyorlar.

***

HDP'li yöneticiler diyor ki; bu dava bir hukuk davası değil, siyasi davaymış.. E doğru.. Bu bir suçlama, itham ya da iddia değil.. Böylesi davaların genel ruhunu ifade eden apaçık bir tespittir bu.. Elbette suçlamalar somut olaylar bakımında ceza davasının konusu olabilir. Yani arabasında PKK'ya silah taşıyan ya da PKK adına milleti tehdit eden, teröristlerin cenazelerine gidip intikam yeminleri eden HDP'liler bakımından durum böyle.. Fakat arkadaş, bazı konular var ki, aslında apaçık bir ulusal güvenlik meselesi. Buna rağmen esas itibariyle suç gibi görünmüyor.. Şimdi misal sınır dışında Türk askerinin operasyon yapmasına izin veren yetki tezkeresine, bir partinin 'hayır' deme hakkı var mı? Teknik olarak var.. Ancak.. Kusura bakmayın da, terörle mücadelede kahraman vatan evlatlarını şehit verdiğimiz bir dönemde, sınır dışı operasyon tezkeresine 'ret' oyu veren bir partinin, göz göre göre Gazi Meclis'in içinde olması kabul edilemez kardeşim.. Evet demokrasilerde parti kapatmalara ilkesel olarak karşıyız.. Fakat; vatan, millet, memleket, bayrak ve ezan söz konusu olduğunda, bu değerlerimizin geçiş üstünlüğü olduğu unutulmamalı..