Daha önce de yazmýþtým , bugün burun kývýrýp kapýlarýnýzdan kovduðunuz mülteci kardeþlerimiz cennetin mültecisi deðil gerçek sahipleridir.
Siftahsýz vicdana sahip olan vicdansýzlarýn kapýlardan kovduðu muhacir kardeþlerimizi dinliyorum. Misafir odasýna alýnmamýþ kapý önünde bekletilen çocuk garipliðinde , siz böyle yapýnca öyle hissediyorlar.
Sobalý ev deðil hayalleri babalý ev. Babalar þehit olmuþ, kimisi zindanda, kimisi topraktan evde ebedi uykusunda. Yetimler anne eteðine yaðmurdan kaçýp saçak altýna sýðýnýr gibi sýðýnmýþ.
Bu köþede kalemim nefes aldýðý sürece, bazý salyalý cüsselere yaþamak kýrýntýsýný esirgedikleri mülteci serçeleri hatýrlatmaya devam edeceðim . O günlerden bir gün .
Sana bu mektubu, oðlum Ýsmail'in kalemiyle yazýyorum. Onun elleriyle yazmak isterdim efendim. Onunla ayný kaleme tutunup sana yazmayý hayal ederdik...
Efendim ben Ýsmail'ini kaybetmiþ Hacerim. Ben ölmüþ evlatlarý arasýnda Safa'dan Merve'ye koþar gibi çaresiz, Hacer. Efendim..
Þimdi sana tutunup yürümeye baþlayan bir Hüseyinim var. Evlatlarýna bayramlýk almaya giden ve bir daha dönmeyen þehit anneden bana emanet 4 yetim var evimde.
Efendim, öyle güzeller ki, öyle güzel gülüyorlar ki yüzüme, onlarýn bayramlýðý benim þefkatim. Annelerini özlediklerinde sýrayla kokluyorlar örtüsünü. Sýrayla okuyorlar Fatihalarýný. Efendim, onlar bana emanet. Ah! Yetim kalbi, oyasýndan gözyaþý süzülen bir örtü gibi narin. Bazen aralarýnda konuþuyorlar, þahit oluyorum ben þahit oldukça, anneleri þehit oluyor ve cennete þehit anneler yaðýyor biliyorum.
Öyle bir yokluk ki efendim, Tencerede kaynattýðým taþtan mezar taþý yapmýþým, öyle bir yokluk ki efendim ayný tabuta üç ceylan sýðdýrmýþým.
Öyle yokluk ki efendim, hepsinin son nefesi kýrýlmýþ penceremde buhar. Ve öyle yokluk ki efendim gözyaþýmla evlatlarýmýn dudaklarýný ýslatýp cennete uðurlamýþým.
Efendim, bizim de vatanýmýz vardý. Bizim de zaferlerimiz, misafir dönüþü omuzlarýmýzda uyuyakalan evlatlarýmýz vardý.
Bir tarafýmýzda Âmine anneler vardý evlatlarýndan Emîn, bir tarafýmýzda merhamet emziren Halime anneler vardý.
Sofralarýmýzda eksilmeyen tabaklar , eve sað dönen babalarýmýz vardý. Ve bizim de camiler arasýnda Ramazaný müjdeleyen vurulmamýþ mahyalarýmýz vardý.
Efendim, þimdi seni göremeden eve dönmüþ Üveysin hüznü var yüzümüzde.
Þimdi, Kuþlarla saf tutup ezberledikleri Fatihayý annelerinin ardýndan okuyan yetimler kaldý.
Þimdi vatan topraðý gibi sarýldýðýmýz Ensar kardeþlerimiz bize teselli. Bu Ramazan Ýsmail'i olmadan ilk orucunu tutmuþ Hacerim.
Biliyorum ki hüzün orucundaki bir annenin iftar sevincidir evladýnýn þehadeti.
Efendim, biz terk etmedik biz hicret ettik. Biz sitem etmedik dua ettik. Ve biz merhameti Hira olan kardeþlerimize sýðýndýk. Bir sabrýmýz bir kardeþlerimiz bir de þükür secdemiz yanýmýzdaydý.
Sen ki veda tepelerinde seni bekleyen Ensar'ýn sevinciydin. Biz de bir gün vatanýmýza geri dönüp vefa tepelerinde buluþacak olan mazlum ümmetiniz.
Efendim sen giderken bizi birbirimize emanet ettin. Yetimler bize emanet, kardeþlik bize emanet, söz bize emanet, biz Ensar'a emanet. Ya Resullallah Lailaheillallah de diyerek cennete uðurladýðýmýz ceylanlarýmýz da sana emanet. Ýsmaillerin yarasýný Hacer gibi, anne gibi saracak Emin sensin.
Orucun yüzüne benzeyen o masum simalarý okudum efendim. Oruç, mazlumu kýrmamaya yemin demekti. Oruç, kardeþliðe sadýk kalma yemini. Oruç nefsimizi daðlama yemini.
Ramazan, garipleri unutturmayan merhamet mevsimi.
Efendim. Ben Ýsmailini topraða vermiþ Hacerim. Bu mektubu onunla yazmayý hayal etmiþtik. O sana, Halep sokaklarýna kedisi " Garib"i nasýl býraktýðýný ve nasýl kaybolduðunu yazacaktý. Ben de sana kendi garipliðimi.
Efendim bilmem ki onu þehadet kadar güzel çaðýrabildim mi, onun o cennet gölgesi gövdesini vatan topraðý kadar güzel sarabildim mi, alnýndaki o þehadet terini hilal kadar güzel silebildim mi .?